MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

29 Aralık 2011 Perşembe

Ses.220

İnternetim kesimlişti... Affet beni lan. Lütfen. Hop! Blôg! Yoksa hiç bu kadar ihmal edermiydim seni? Etmezdim. Ben, beni biliyorum bak, vallahi. İnan bana. Epeydir yazamadım sana ama bi kaç değişiklik yaptım hayatımda. Misal kardeşimin yanına gittim 2 günlüğüne. Muğla'ya. Onun evinde kaldım, okulunu gördüm, arkadaşlarıyla tanıştım. Gezdim yani biraz. Bi de 6 saat 20 dakika, şehirler arası yolculuk yaptım toplamda.
Yeni besteyi bitirdik grupça. Toplamda 25 dakika kadar bitmiş bestemiz var. Ama 2 şarkı. Olsun. Kaydedince ilk seninle paylaşacağım. Söz.

22 Aralık 2011 Perşembe

Ses.219

Bazen özlüyorum biliyormusun?
Ara sıra denk geliyorsun aklıma ve birazcık üzülüyorum ben.
O kadar ama. Başka bişey hissedemiyorum sana.Bazen özlüyor olmamın dışında tabi.
Ha bi de ne ifade eder dünya için bilmiyorum ama kokunu hatırlıyorum hala.
Bi keresinde 14 dakika hiç bırakmadan sarılmıştım ya sana, işte o zamandan beri hep aklımda.

18 Aralık 2011 Pazar

Ses.218

Beklenenden daha fazlasını, hiç yorulmadan fazladan çaba göstermeden yapıp, daha sonra da yetersiz hissetmek neyin başlangıcıdır, neyin sonudur lütfen birisi bana anlatsın.

Ses.217

Hatırlamaya alışıyorum.
Ellerim kesik içinde.
Yazı yazamıyorum.
Kağıtlar ellerimi kesiyor, kalemler kalbime batıyor.
Hatırlamaya çalışıyorum.
Sesini bile unutmuşum.
Ah...
Halbuki sen iyi bi insandın.
Canımdandın.
Belki de biraz daha fazlaydın.
Hatırlamaya alışıyorum.
Ara sıra aklıma sen geldiğinde, irkilmiyorum.
Bi an duruyorum, düşünüyorum ve gülüp devam ediyorum.
Olması gerektiği gibi.

17 Aralık 2011 Cumartesi

G.

Bazen konuşmak iyi gelir. Sevdiğin birisiyle, her hangi bişeyi konuşmak, gerçekten çok iyi gelir. Başka bişeye odaklanırsın ve o şey, senden değilse bile bi anda sen olur. Ve konuşmak gerçekten iyidir.

12 Aralık 2011 Pazartesi

Ses.216

Sevgilim blôg. Ben bugün işe başladım. 12.12.2011 Pazartesi - Saat 09:14'te.
Anlatmak istediğim ama kafamda cümleleştiremediğim bi çok şey var. Bi çoğu sadece duygusal ve psikolojik olsa da, bedenimi bile etkiliyor. Rüyalar görüyorum mesela. Ne olduğunu yazmayacağım ama rüyam bitmesin diye, yürüdüğümü hatırlıyorum. Çok özlediklerim oluyor yanımda genelde. Buluyor beni bi şekilde, yanıma geliyor ve ben, o an bitmesin diye yürümeye başlıyorum, gideceğimiz yer belli olmadan. Çok acıklı be... Uyandığımda hem pişman oluyorum o özlediklerimi hala özlüyorum diye, hemde üzülüyorum bi yine i birliktelik bitti diye rüyada da olsa. Gerçekten çok acıklı. Kendi gözlerime bakamıyorum utancımdan. Çok özlüyorum her şey ile alakasız olarak. Çok hassaslaşmaya başladım yine. Duyduklarıma karşı, gördüklerime karşı, hatırladıklarıma karşı. Bir de, artık değiştiğimin farkına varıyorum. Hani derler ya, insan bi yaştan sonra kendini tanıyor diye, sanırım ben ona başladım. O dönemim geldi. Yavaş yavaş daha çok düşünmeye başlıyorum, konuşmadan evvel. Daha sakin kalabiliyorum herhangi bişeye. İyi mi kötü mü bilemedim bu. Sadece değişik.
Ve tüm bunların yanında, işe başladım. Normalde büyük bi çaba harcanarak yapılacak tüm işleri, ben sıkıntımı gidermek için yapıyorum. İnsanlar benim yaptığımı yapabilmek için aylarca yıllarca uğraşıyorken, ben herhangi bişey gibi onları yapıp, sıkılıyorum. İşte bu durum benim en büyük sıkıntım. Yapabildiklerime karşı bi saygım yok benim. Kendi yaptıklarıma bi güvenim bile yok. Bi beste yapıyorum, ona inanmıyorum. Bi yazı yazıyorum, ona güvenmiyorum. Bi iş yapıyorum, onu en önce kendim beğenmiyorum. Bişeyler mi eksik, yoksa fazla mı var bilmiyorum.Benim için, bişeylerin önemini yitirmesinin vakti geldi. Ne olacağına karar vermedim henüz ama zaten verilecek bi karara bağlı olmadığını da biliyorum. Yine her şey doğaçlama olacak.
En sevdiğim..

Not : Bide, çok düşünüyorum rüyamdakileri. Çok... O kadar çok ki, hiç bişeyi bu kadar önemsemiyor gibi yapmadım bu güne kadar. Tek, tek her şeyi hatırlamaya çalışıyorum. Her şeyi, her anı. Bazen susuyorsam insanların içinde, bu yüzdendir.

9 Aralık 2011 Cuma

Ses.215

Daha öğlen olmadı değil mi? Evet, daha olmamış. Öğleden sonra yazı yazmayı sevmiyorum sana Blôg. Çünkü öğleden sonra, kadın programları başlıyor televizyonda!
Aklıma geldi de;
Eğer kanatlarım olsaydı, ben yürümeyi tercih ederdim. Şu anda ayaklarım var ve benim uçmam lazım. Yoksa ne anlamı kalır ki?

6 Aralık 2011 Salı

Ses.214



















O halde sende bunu dinlemelisin. Seveceksin bence.


Ses.213

Sounds of Earth adında bi albüm serisi var. Anlaşılacağı gibi doğal seslerin stereo olarak kaydedilmiş halleri bulunuyor. Yağmur Ormanları, Denizler, Okyanuslar, Ormanlar, Fırtınalar, bir sürü kayıt var ve çok kaliteliler. Dinlerken insan istemsiz olarak sakinleşiyor. Son 2 yıldır hiç ayırmadım yanımdan bu kayıtları. Ne zaman gerilsem dinliyorum ve çok işe yarıyorlar.

4 Aralık 2011 Pazar

Ses.212

Bildiğim bir yol var her zaman hatırlayacağım.
Bildiğim bir yol var hiç korkmadan seveceğim.
Bildiğim bir yol var her zaman özleyeceğim.
Bildiğim bir yol var artık asla göremeyeceğim.
Hatırladığım bir yüz var güneşi doğduran.
Hatırladığım bir yüz var yağmurlar yağdıran.
Hatırladığım bir yüz var zamanı durduran.
Hatırladığım bir yüz var beni sadece ben yapan.
Sessiz bir müzik, gürültülü bir görüntü.
Buz gibi bir gün doğumu, sıcacık bi gölge.
Ezip geçtiğim gök yüzü, yıldızları gördüğüm toprak.
Hep sevecek olan sen, aslında hiç sevmeyen ben.

1 Aralık 2011 Perşembe

Ses.211

Garip tesadüfleri seviyorum. Hafızamın dibinde yatan bi kaç küçük melodinin nereye ait olduğunu bulmaya çalışmayı daha çok seviyorum. O kadar keyifliyim ki anlatamam. İstemsiz bi gülüş var suratımda.

Szomorú vasárnap
Szomorú vasárnap
száz fehér virággal
vártalak kedvesem
templomi imával.
Álmokat kergető
vasárnap délelőtt,
bánatom hintaja
nélküled visszajött.
Azóta szomorú
mindig a vasárnap,
könny csak az italom,
kenyerem a bánat.

29 Kasım 2011 Salı

Ses.210

Neredeyse 2 yıldır blog kullanıcısıyım, öğlen saatinde yazı yazdıracak hiç bi sebep olamaz diye düşünürdüm hep.
Ama oldu.
Kadınların kaybettiklerinin ardından üzülmeyip de, pişman oluşları beni benden alıyor sevgilim.
Çok sıkıyor bide. Bide hiç bişey yokmuş gibi davranıyorlar ya, beni tanımıyorlarmış gibi, her sorunu çözmeden yeniden Merhaba demeyeceğimi bilmiyorlarmış gibi. Ha bak eğer bilmiyorsan, öğren o zaman.

---

Ha bi de hastaneye gittim bugün, sonrada geldim.
Bi bok olmadı.

27 Kasım 2011 Pazar

Sembolik Şizofreni

Serbest Vezin - 12 Mayıs 2009 / BefRock
Serbest Vezin zamanı  geliyor sanırım yine. Kim kim olacağız hiç belli değil ama birleşeceğiz sanırım yine. Çok özlemişim çünkü elimizden gelenle kendimizi anlatmaya çalıştığımız zamanları.

22 Kasım 2011 Salı

Tek Renk Kelebek

Kasıklarımdaki ağrıya bi anlam veremiyorum asla. 
Dün ki o kadın mı ? 
Yoksa ondan evvel ki? 
Yoksa dün düştüğümde çarptığım taş mı?


Tam ortamdaki sızıya anlam veremiyorum.
Hatırladığım o günler mi?
Yoksa hiç yaşamadığım şeyler mi?
Yoksa soğuk havanın bi etkisi mi?


Çiçekler kokuyor etrafım,
Senin için ektiğim, asla bilmediğin.
Kelebekler konuyor canlarıma,
Yarın öleceklerini bildiğim.
Canlarım, renklerim, sevdiklerim.
Benim biriciklerim, kelebeklerim.


Şarkılarımda ki anlamların, neden sen olduğunu bi türlü anlamıyorum.
Çalamadığım şeyler yüzünden mi?
Yoksa çaldığım şeylerden mi?
Yoksa gözümü kapatınca gördüğüm o sanrılar mı?


Soluk renklere boyanmış duvarlarım,
Üşümeyeyim diye etrafıma yaptığım.
Mavilerin içinde ben hep yalnız,
Yalnızlığın içinde ben hep yanlış.
Anlamını bilmediğim ama varlığını bildiğim her yerde,
Vardım, varım, var olacağım.


Karlar düşüyor avuçlarıma,
Varlığını hiç hissetmediğim.
Vicdanım, üzüntüm, kaybettiklerim.
Benim biricik, tanecik, küçücük kelebeklerim.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Seize the Day

I went to the woods to live deliberately, 
To front the facts of life, 
To see if i could not learn 
What it had to teach, 
That i should not die 
And learn that i had not lived. 

---

He's my only one
Now that my time has come
Now that my life is done
We look into the sun
Seize the day
And don't you cry
Now it's time
To say good-bye
Even though
I'll be gone
I will live on
Live on

---

Happiness is like a butterfly;
The more you chase it, 
The more it will elude you.
But if you turn your attention to other things, 
It will come and sit softly on your shoulder


* Thoreau

---

  Gather ye rosebuds while ye may,
          Old time is still a-flying;
And the same flower that smiles today
          Tomorrow will be dying.
The glorious lamp of heaven the sun,
          The higher he's a-getting,
The sooner will his race be run,
          And nearer he's to setting.
That age is best which is the first,
          When youth and blood are warmer;
But being spent, the worse, and worst
          Times still succeed the former.
Then be not coy, but use your time,
          And, while ye may, go marry;
For, having lost but once your prime,
          You may forever tarry.


18 Kasım 2011 Cuma

Ses.209

İçten bi kahkaha daha geliyor. Bi tane daha :) Sanırım başkalarının derdinden uzaktayım :) Çok garip. Keşke şu anda konuşabileceğim birisi olsaydı yanımda ve aklımdakileri anlatıp, onunla beraber gülseydik. Çok eğlenirdik :) Çok gülüyorum :) Bazen bazı şeyleri çok kişiselleştiriyorum o kesin. Sorunları da mutlulukları da. Ağlıyorsan da kendine, gülüyorsan da. Bana bulaşmayın yeter :) Çok güldüm la gece gece.

15 Kasım 2011 Salı

Ses.208

Sıcacık bi odada. 
Sarı ışıkların altında. 
Önceden üşürdüm, aklımda sen olduğunda.
Gerçek değilmiş sanki hayat.
Yokluğun, dünyamın soğukluğu.
En özümde, titriyordum.
Ama şimdi bakıyorum da,
Yok oluşuna verdiğim bi tepki yok.
Çok vahim, çok boş.
Sen yada bi başkası.
Bi önemi yok ki.
Esas nokta, bi varsın bi yoksun.
Alışmam mı lazım bu gel gitlere?
Sen mi hala aynısın, yoksa ben mi çok farklıyım?
İstemiyorum düşünmek.
Gerçekten anlamlaştırmak istemiyorum seni.
Sen bi varlığın değil, yokluğun anlamı olmalısın.
Bulutlu havaların, kendini göstermeyen güneşi.
Güneşli havaların, kendini göstermeyen yağmuru.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Ses.207

Çok basit şeylerden hoşlanmadığımı artık biliyorum. Hemen, hızlı, çabuk olan şeylerin sağlamlığına yada doğruluğuna veya gerçekliğine inanmıyorum. Sen ve senin gibiler ise, bi anda olan şeylere aşıksınız. Büyüleyici öyle değil mi? Baş döndürücü? Peki ya sonra? Nasıl oluyor da pişmanlıkla geçirebiliyorsunuz hayatı? Nasıl unutabiliyorsunuz? Nasıl yokmuş gibi davranıyorsunuz? Çok merak ediyorum. Gerçekten çok. Onurunuza, gururunuza, kişiliğinize sizden daha çok saygı duymamalıyım. Çünkü siz, sizsiniz. olabildiğiniz kadarısınız. Benim size katacak hiç bişeyim kalmadı. Ki hiç bişey katamadığımıda düşünürsek, boş bi kazanın gürültüsüyüm ben sadece.
Sevdiğim bi şarkı var bu hislere cevaben yazıldığını düşündüğüm. Ama ne olduğunu yazmayacağım. Çünkü siz, benim olan şarkılardan daha önemli değilsiniz. Aslına bakarsanız, hiç önemli değilsiniz.

13 Kasım 2011 Pazar

Ses.206

Uzun zamandır bitiremediğim ama çok önce başladığım bi iki yazım var. Bitireyim onları artık. Zamancı'nın ne olacağına dair hiç bi fikrim yok ama bitsin artık. Kurtulmalıyım bu yükten. Borçlu gibi hissediyorum kendimi zamana karşı.

12 Kasım 2011 Cumartesi

Ses.205 - Öncesi

Bi de;

Öldürsene beni?
Korkmasana?
Yapamayacaksan gözüme bile görünme.
Tiksiniyorum senden çünkü.
Hemde hiç kimseden tiksinmediğim kadar.
Söylemek istediğim çok şey var ama hiç birisini duysan da anlamayacak kadar düşüncesiz olduğundan, bunları düşünüp seni özel veya farklı yapmak istemiyorum. Sıradan bi insandan daha çok bi anlamın yok benim için.
Korkma ve beni öldür.
Çünkü ben seni öldürmeye bile teşebbüs etmeyeceğim.
Her hangi bişeyden farkın yok artık.
Varsın yada yoksun.
Tamamen kendinlesin.

Ses.205

Bornova'dan Karşıyaka'ya doğru giderken karşıma çıkan o üst geçit, benim günümü kurtarıyorsun. Yavaş yavaş çıkarken araba ile o yolu, önce bulutları gözüküyor gökyüzünün. Daha sonra sağımda beliriveriyor sanki rastgele bi şekilde dizilmiş gibi Bayraklı'nın dağında ki evler. Tam ortasına geldiğimde o yolun pis kokulu, güzel manzaralı denizi çıkıyor karşıma. O üstünde uçan kuşların sesleri, kıyıya vuran dalgaların hışırtısı, yarattığı o güzel manzara... Hepsi kafamın içinde, duyuyorum, hissediyorum. Çok mu eşsiz ki? Çok mu farklı? Değil, hatta normal bi denizden daha sıradan. Ama burası benim. Bana ait. Sabah 7'de, akşam 1'de. Hep güzel, hep farklı, hep benim. Seviyorum içindeki pislikle ve zorlukla ve kendimle yaşamayı İzmir. Sabah ayazında beni tir tir titretsen de, gün ortasında ter içinde bıraksan da.

10 Kasım 2011 Perşembe

Ses.204

Sadece burada sırtımı duvara yaslayıp, yüzümü ellerimle kapatıp ömrümü geçirmek istiyorum. İhtiyaç duymadan her hangi bişeye. Susamadan, acıkmadan, nefes almadan, özlemeden, sevmeden, yürümeden her şeyden yoksun halde sadece yaşayıp gitmek. Hissedilebilecek her şeyi bi kenara bırakıp, zamanı izlemek ve zamanla beraber ölmeyi istiyorum.
Bu kadar korkak mı oldum ben?
Bu kadar çaresiz miyim?
Bu kadar kimsesiz miyim?
Bi düşünmeliyim.

8 Kasım 2011 Salı

Ses.203

Bi aralar hiç yaşamadığım şeyleri özlediğimden bahsederdim. Sanırım yine oluyor bana. Gözlerim ıslanıyor hiç olmamış, olmayacak, olmasını da istemeyeceğim şeyler aklıma geldikçe. ''Son'' bana gerçekten çok ağır sorunlar yaratıyor. Sonu olmasın benim olanların. Sonu gelmesin mümkünse tüm yaşayanların. Sona varmaktan korkmak değil bu, sonra nasıl varacağımı bilmemek bende ki. Çok daha korkunç. Çok daha kayıp...
Yoksa ne var ölmekte?

Yol

Saatler, biri on yedi geçe durdu.
Önce parlak bir ışık göründü…
Arkasından da bir sürü hafif sallantı.
Sanırım Ekim ayındayız.
Ama emin olamıyorum.
Yıllardır takvim tutmuyorum.
Her geçen gün bir öncekinden daha da solgun.
Hava soğuk.
Dünya yavaş yavaş ölürken ben daha da çok üşüyorum.
Hayatta kalan hayvan yok.
Bitkiler ise çoktan tükendiler.
Yakında, dünyadaki tüm ağaçlar yere serilecek.
Yollar, alışveriş arabası sürükleyen mülteciler, silah taşıyan eşkıyalar yakıt ve yiyecek arayan insanlarla dolu.
Bir yıl içinde tepelerden alevler ve karmaşık şarkılar yükseldi.
Yamyamlık baş gösterdi. Yamyamlık büyük korku salar.
Genelde sıkıntım yiyecek bulmak. Daima yiyecek bulmak.
Yiyecek ve soğuk. Bir de ayaklarımız.
Bazen oğluma cesaret ve adalet hikâyeleri anlatıyorum.
Gerçi, hatırlaması oldukça güç.
Tüm bildiğim, oğlumun hayata tutunma nedenim olduğu.
Şayet o, Tanrı'nın kelâmı değilse, Tanrı hiç konuşmuyor demektir.

6 Kasım 2011 Pazar

Ses.202

Yanlıştan geçip doğruya gelen insan, 
Daha değerlisin benim için her zaman.
Dürüstsün bana göre biraz daha. 

Vicdanın rahat değildir çünkü, hep hatırlarsın.
Hep yaşar üzüntün en derinde.
Kimse bilmese de gerçekten ne yatıyor içinde,
Sen kaldığında tek başına, 
Bağırırsın hiç kimseler duymasın diye karanlığa;
'' Ben aslında çok özledim ... '' 

1 Kasım 2011 Salı

Ses.201

İçimden geçenleri, iyi yada kötü, anlayabilirsin diye bazen korkuyorum.
Korkuyorum sana bakarken.
Yani bakma ihtimalimin olduğu her andan bahsediyorum.
Eğer ki beni yine anlarsan iyi mi kötü mü olur bilmiyorum bile, ama çok üşüyorum aklıma sen geldiğinde. Yada seni yanlışlıkla gördüğümde. Sanki ellerime soğuk kanlar doluşuyor, hareket ettiremiyorum. Titreme geliyor, sakin olamıyorum.
Ama biliyorum ki, sen bunların hiç birisini bilmiyorsun. Sadece ben, belki sen bilebilirsin diye korkmaktan bunları hissetmemeye çalışıyorum. Çünkü üşümek istemiyorum.

29 Ekim 2011 Cumartesi

Ses.200 !

Birazcık aradım seni... Ve çok korktum.
Hatırladığım şeyler, hatırlayacağım şeyler, yaşadığını sandığım şeyler.
O kadar zayıfım ki, anlatsam bile anlamazsın.

---

Hali hazırda hala tamamen yok olmayan birikmişlerim var, tekrar onlara dönüp yakmak ve dumanında boğulmak istemiyorum. Yada istiyorum? Yada sadece kokusunu özledim, belki de sonra üzerine bu bardak su dökerim? Belki? Yok artık sende.

Ses.199

Ne yaptım ben bu gece?
Ne oldu?
Düşünecek bişeyin var mı?
Yok.
Normalde, eskileri yâd ederken içime dolması gereken o minik sıcaklık yoktu.
Sadece üşümüyordum.
Ama bi sorun vardı.
Aslında sorulması gereken bi soru vardı;
Ben yine iyi mi olacaktım, yoksa ilk defa kötü olup, yıllarca acısını mı çekecektim?

---

O değil de, her şekilde benim canım acıyor.
Çok aptalım bunu fark ettim.
Çok çok çok hemde.
Her zaman hissetmemek lazım.
Sonra gerçekten çok zararlı oluyor hayat bana.

26 Ekim 2011 Çarşamba

25 Ekim - 23 Yıl

Evet, bundan bi kaç saat evvel benim doğum günümdü. Yani, 01:48 - 25,10,1988 Salı günü doğmuşum ben.
En sakin ama en yorucu, en kalabalık ama en sessiz doğum günümdü. Güzeldi, en azından farklıydı. 
Arkadaşlarım, özveriniz ve alakanız için çok teşekkür ettim size. Mutlu oldum. Bir çok kez hemde.
Şimdi yanımda olmayanları düşünmek için, uykuya gidiyorum. Kesinlikle rüyalarımdasınız. Eminim. İyi geceler, tatlı rüyalar.

21 Ekim 2011 Cuma

Ses.198

Ve galiba, sen orada kaldığın sürece, seni hep seveceğim.
Ve galiba, asla bu şekilde hissedemeyeceğim.
Ve galiba, seni hala tanıyormuşum gibi kandıracağım kendimi.
Ve sanırım, seni her zaman hatırlayacağım.

Ses.197

Saat 12'yi geçiyor. Ve ben yine eve geldim. Bilgisayarımı açtım, havanın soğukluğuna rağmen şortumu giyip, yanımada icetea alıp oturdum bilgisayarımın karşısına. Acaba seninle karşılaşacakmıyım bugünde? Öyle amaçsızca, sonuçsuzca seni bekleyip de bulabilecekmiydim? Her gece bunu yapmak zorundamıyım? Seni görüyorum, sende beni görüyorsun eminim. Ama bu neyi değiştirir ki? Keşke seni sevdiğim için bişeyler yapabilseydim. Şimdi sadece, seni sevemediğim için sana bakıyorum. Seni sevemediğim için, özlemek istemiyorum. Özlem hissetmek istemiyorum.. Senin yattığından emin olana kadar seni gözlüyorum her gece, bu gece de bekleyeceğim seni. Ve sen yattığın zaman, bende huzurla bi yere kıvrılıp uyuyacağım, senin uyuduğunu bilmemin bana verdiği. Tek yapabildiğim bu.

20 Ekim 2011 Perşembe

Ses.196

Ve bide, bi şeyi gerçekten çok isteyip ama onu hiç bir zaman yapamayacağını bilmek, çok zor. Her anlamıyla zor hemde, acı, sıkıntı, keder, üzüntü, kan, toprak, aşk, umut, umutsuzluk.. Gerçekten her şey demek bu benim için. Asla yapamayacak olduğum şeyi istemek. Yapamayacağım için değil de, istediğim için her şey bu. Ama yapamayacağım için de asla sahip olamayacağım her şey o. Büyük bi boşluk işte.

Ses.195


Ve aslında kimse bilmez ki benim için ne anlatıyor bu şarkı, yada kimi anlatıyor, yada ne zamanı anlatıyor, yada kime dakikalarca sarıldığımı, ve kime sarıldığımda uyuyabileceğimi.

Bilmesinler de zaten o kimseler. Ama bende unutabilirim.


Benimle uçmak ister misin bu gece?
Yükseklerde olmaktan korkar mısın?
Topraktan ayrılalım bir süre için
Dünya bir yere kaçmaz,
Biz yüzerken göklerde
Gel benimle ol unut bütün dertlerini
Rüzgar bizi bekler daha fazla vakit kaybetmeyelim.

---

Bir de beni hem umutlu kılan hem de uyanamayacakmışım gibi hissetmeme sebep olan bi şarkı var.
Ne hissedeceğimi bilememe durumu. Sonucundan korktuğum tek şarkı sanırım. Nasıl başladığını bilmiyorum ki nasıl biteceğini bileyim..


Benimle yaşamak seni hasta ediyor
Her gün söylüyorsun
Her şey eskisi gibi pırıl pırıl olsun istiyorsun
Yorgun aşkımız ayakta duracak hali yok
Neler oluyor anlamıyorum
Ama bittiğine hiç şüphe yok

Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasıl başladıysa öyle biter

Benimle paylaştığın günler için
Harcanmış zaman diyorsun
Güzel olan anıları hatırlamak
Artık çok zor diyorsun

Yorgun aşkımız ayakta duracak hali yok
Neler oluyor anlamıyorum
Ama bittiğine hiç şüphe yok

Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasıl başladıysa öyle biter

---

Bi şarkı daha var, yapacak hiç bişeyimin kalmadığı ve söyleyecek sözlerimin bittiği zaman çalacak. Bi sonucu yok. Sadece başı var, iştahsızlığın göstergesi, yalnızlığın başlangıcı.


Oyuncak dünya oyuncak dünya
Bu oyun çok kolay sen de oyna
Kır ve dök, yap ve boz
Yeniden başla
Hepimiz çocuklarız aslında

Kimisi askercilik oynar
Kimisi hırsız ve polis oynar
Kimisi evcilik oyunu oynar
Ben de müzisyeni oynarım şimdi

Bazı çocuklar hiç uslanmazlar
Onlar hep oyunbozan olurlar
Durmadan üzdüler diğer çocukları
Hep bozuldu oyunun kuralları

Kimisi saklambaç oynar
Kimisi kovalamaca oynar
Kimisi doktorculuk oynar
Ben de müzisyeni oynarım şimdi

---

Bazen de sadece susup dinlediğim bi şarkı var. Hiç düşünmeden sadece müziğin söylediği sözlerin çaldığı şeyleri anlamaya çalıştığım şarkılardan. Zor zanaat bu hayatta normal kalabilmek


Sana öğretilen her şey
Bana önerilen her şey
Bana dayatılan yaşantı
İşe yaramaz bir çöplük

Yarattığınız sistemler
Kullandığımız yöntemler
Yaşamak istemem aranızda

Belki de terslik bende
Yapamadım bu düzende
Kaçacak delik arar oldum
Sürüngenler şehrinde

Eğitilmiş köpekler
Doymak bilmez maymunlar
Yaşamak istemem artık aranızda

Benden bir ruhsuz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden bir hissiz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden bir uyumsuz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden sizden biri yaratmayı
Nasıl başardınız

Yaşamak istemem artık aranızda

---

Ve eğer en sonuna varabilirsem bu şeyin, elimde gitar, seni düşünüyor, seni çalıyor olacağım. Buna da eminim.

16 Ekim 2011 Pazar

Ses.194

Ve son bi kaç yılımı, an olarak tekerrür halinde yaşıyorum.
Yeni fark etmeye başladım.
Aynı şeyleri, farklı insan ve yerlerde yaşıyorum.
Hiç bi heyecanı yok, eski yaşadıklarımın bana hissettirdiği mutlu şeyleri hatırlıyor olmamın dışında.
Yine aşık olacağım, yine bölüneceğim, hemde daha fazla ve yine canım acıyacak.
Dostlarım yine sıkacak canımı, kadınlarım yine ağlatacak beni günlerce, ellerini özleyeceğim, kokularını arayacağım, saatlerce müziğime dokunmayacağım...Yine, yine..
Alışabilirim sanırım buna.

15 Ekim 2011 Cumartesi

Ses.193

Peki bunu yine hatırlamam;

'' Bir fırtına, rüyalarımı parçaladı, benin için en değerli olan o rüyaları. İlk defa o gün korkuyu hissettim. Beni unutursan, nasıl yaşarım? ''

Ses.192

Evet. Sanırım şimdi bişeyler hissetmem lazım. Yada hissettiklerimi hatırlamam lazım. Mesela şu an gözlerim kapanıyor, sızıdan dolayı net göremiyorum bile. Ve eminim ki kızarmıştır bile gözlerim.
Ama yine de bişeyler hissetmem lazım.
Özledim diyeyim mi?
Ama kime diyeceğim zaten.
Yok ki.
Özleyeceğim kimsem yok anlamında değil.
Özlediğim kimse yok.  Çok yalnız gibi. Ama gerçek gibi de.
Sanırım, itiraf etmemin vakti geliyor. Ama kime ne itiraf edeceğime henüz karar veremedim. Eminim ki bişeyler başlayacak bu sefer. Ne bileyim, belki çok tanımadığım insanlara bişeyler anlatırım.

9 Ekim 2011 Pazar

E.G.O.

Yaptığım iyilikler ile değil de, yapmadığım kötülükler ile hatırlansaydım, daha çok sevilirdim. Bundan çok eminim.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Ses.191 ( Işıl )

O değil de, kardeşimi çok özlemişim ben.
Öyle avare avare gidicem ben diye konuşup duruyordu o, bende avare avare gitsin diyordum.
Ama gerçekten geri dönüşü olmayınca bazı şeylerin, kaybını hisediyormuşsun.
Üzülmesin yada birisi onu üzmesin istiyormuşsun meğersem.
Daha evvel onunla konuşmadığın bi çok şeyi konuşman gerekiyormuş meğersem.
Ve o senin kardeşin ya, hiç bişey için geç değilmiş meğersem.
Sadece kaybetmemeye çabalamak gerekmiş meğersem.
Gerçekten çok özledim onu.
Onun bilmediği bi kaç şeyi biliyorum ya, gerçek anlamıyla yalnızlık, gerçek anlamıyla ihtiyaçsızlık, gerçek anlamıyla muhtaçlık. O da bunları tek başına hissedecek diye korkuyorum. Ve işin en garip yanı da, burada evimizde olsaydı o, muhtemelen bunları hissedemeyecektim. Ama şimdi her gün, diğer kardeşimi görünce, onu göremediğimi fark ediyorum ve cidden canım yanıyor.
Özlemenin bu yönünü, bu zamana kadar hissetmediğim için mutluyum, şimdi özleyecek ihtimaller var olduğu için de pişmanım. Yanımda olsaymış da, konuştuğu için ben uyuyamasaymışım.
Canım.

3 Ekim 2011 Pazartesi

Ses.190

Ha bir şimdi fark ettim. Ben senden sadece gelmiş ve geçmişim. Hatıram yok, anım yok, izim yok.
Ama sen bende uzun bi süre kalacaksın. Şu anda bile varsın ve umarım uyandığımda yok olursun.

Ses.189

Derin bi nefes çek havadan... İçini serinletsin. Ahh.. Sen, neredesin? Şu anda ne yapıyorsun? Biliyorum yaşıyorsun bir yerlerde. Ama şu anda neredesin, ne yapıyorsun?


- Yağmuru duyuyor musun? Yeni başladı bak, hala toprakta kuru yerler var. Çok serin, çok senin, çok benim, çok bizden. Gelsene yanıma, otur. Beraber izleyelim yağmuru..Şimşek çakıyor çok uzaklardan. Korkarmısın şimşekten?
- Evet, hemde çok. Ellerimi bırakma. Toprağın kokusu, yağmurun sesi, elinin sıcaklığı..
- Hayır, ellerim çok soğuk, ellerim çok üşüyor. İçimde bi yer var, orası hep üşüyor. Sıcacık yağmurda da, buz gibi güneşte de
- Ellerimi bırakma. Korkuyorum diyorum sana. Tek başıma olmak istemiyorum.
- Her sustuğunda sen, zaten hep tek değilmisin? Korkuyormusun ki sen konuşmadığın zamanlarda zamandan? Korkuyormusun ki sen kaçırdığında gözlerini gerçeklerden? Lütfen.. Bana cevap vermek zorunda değilsin. Sadece ellerimi tut ve o soğukluğun ne olduğunu anla. Ve beni bırakma. Üşüyor olsam da beni bırakma...
- Yağmuru hissediyor musun?
- Hayır.
- Benden yağıyor bütün İzmir'e bu damlalar. Sana hediyem olsun, gel bir kere de beraber ıslanalım. Belki sarılırız daha sonra, belki biraz da ısınırız..

2 Ekim 2011 Pazar

Ses.188

Sanki çok amatör oynana bi tiyatro oyununun figüranıyım. Sessiz ve fark edilmeden geçiriyorum tüm fırsatlarımı. Konuşamadan sadece hareketlerimle anlatıyorum kendimi herkese ve sana... 
Evet sana.
Sen yanımdan geçerken, o upuzun simsiyah saçların o kadar güzel dans ediyor ve kokuyor ki, ağzımı açıp sana merhaba bile diyemiyorum. Elbisen o kadar çok yakışıyor ki sana, senin güzelliğin kadar çok sana bakmak istiyorum ama utanıyorum, yemeğime devam ediyorum...
Sen öyle yanımdan geçerken, bi anda ilgini çekecek çok ilginç bi konu bulup seninle saatlerce amaçsızca konuşabilmeyi istiyorum. Sadece sana baktığımda, seninde beni görebilmen için. 
Keşke senin gözlüğün olabilsem, gözlerine en yakın. Yada yanakların olsam, seni gülsen de gülmesen de güzel yapan.. Yada evine gittiğinde su içtiğin bardağın olsam, dudaklarına her gün dokunan..
Bak işte, yine sen benim farkımda değilsin. 
Yine geçip gidiyorsun önümden. 
Bu sefer örmüşsün iki yandan o güzelim kokulu saçlarını. 
Gözlüğüne ışık vuruyor...
Akşam güneşi nasıl da güzel ışıldatıyor seni. Gözlerini kıstın biraz, yanakların kırıştı... Yine en güzeli sensin.. Ellerini getirdin gözünün önüne... Keşke bi ömür boyunca tutabilsem o elleri... Sana her şeyi verirken yine ellerime koysam ellerini, pamuk kadar yumuşak.. Aslında bana yeter senin bir tenin, sadece senden bir parça. Teninin deydiği her hangi bir şey.
Hala görebiliyorum seni, hala izlemeye çalışıyorum en azından.. Yolun sonuna yaklaşıyorsun gitgide. Zamanı yavaşlatabilir miyim? Seni yaşarken, biraz daha fazla görebilir miyim? 
Köşeyi döndün şu anda... Ve tüm sıcaklık, gitti. 
Yok oldu. 
Senin yokluğunla her şey, yine sıradan, yine amaçsız, yine sensiz oldu. 
Hiç oldu.
Suflör sustu, ışıklar söndü, baş rolde ki en yakışıklı adam ve en güzel kız sahneden aşağı indi. Ve ben yine  tek başıma, senden ve sevebileceğim herkesten en uzakta, perdenin diğer tarafında, seni bekliyorum.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Ses.187

Ve ben bu ay doğdum sevgilim! Ekim. Neden bilmem ama yazılışını bile seviyorum. Sanırım sonbaharın etkisinden dolayı, hafif soğuk, toprak kokan ama en güzel zamanlara şahit olan bi ay. Bana öyle geliyor en azından. Bakalım 25'in de ben nasıl olacağım.

Ses.186

Ergenliğe geri dönmüyorum ona şüphe yok. Ama şu anda hissettiğim her şey benim canımı yakıyor. Sanki hayatımda olabilecek yanlışların hepsini, anlaşıp bana uygulayan insanlarla dolu etrafım. Bazılarının amacının sadece beni acıtmak olabileceğini bile düşünüyorum. Dedim ya, ergenliğe geri dönmüyorum. Şu anda sadece farkına varıyorum onların. Ergen iken herkesin bana karşı olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise kimlerin benim canımı yakacağını biliyorum. Kimlerin zaten yaktığını da biliyorum. Tek sorun, bunları aşamıyorum. Unutamıyorum çünkü onu, seni, sizi.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Ses.185

Ben sustukça birileri bana daha fazla laf anlatıyor.
İncitmemek için ben susuyorum, sen ise hiç susmuyorsun.
Nefes alamıyorum.

25 Eylül 2011 Pazar

Ses.184

Ve şimdi hatırladım.
Ben sana şarkı söylemiştim..
Bi tek sana söylemiştim aslına bakarsan.
Söylediğim melodilerin tek sahibi, sen yokken bile sensin sanmıştım.
Yanıldığım için pişman olduğum tek şey, sensin.

Gözlerin bulut olmuş
Sana ne oldu böyle?
Görüşmeyeli çok değişmiş hallerin.
Haberlerde gördüğün o yılgın suretler mi?
Yoksa çaresiz terk ettiğin düşlerin mi?
Bana her şeyi anlat ne varsa aklında
Aklından zorun varsa onu da anlat
Bana derdini anlat kim kaldı yanında
Yanında kim olmalıydı aslında
Kötünün kötüsü de var
Anla unutursun zamanla
Unutursun hayat böyle
Alışırsın zamanla

24 Eylül 2011 Cumartesi

Ses.183

Vakit harcadığın her şey, anlam kazanıyor ya o çok sinir bozucu. Karşındakinin hiç bi önemi olmasa bile, yoldan geçen her hangi birisi bile olsa, oturup dinleyince, anlam kazanıyor ya, benim için en azından, bu hayatın en büyük ayıbıdır bana. Dinledikçe anlıyorsun ve anladıkça sahip oluyorsun. Sahip oldukça önemsiyorsun, kendinden bi parçaymış gibi davranıyorsun. Olabilecek bir sürü anlama sahip olan bi tecrübe. Bundan da kaçıyor değilim zaten. Lakin, bazen o kadar yalnız kalıyorum ki sonunda, istemsiz olarak bundan vazgeçiyorum. Yolda ki taşa bile aynı muameleyi yapsam, aynı hissedeceğim.
Özel.
O zaman karşımdakinin insan olmasının, yada o insan olmasının ne anlamı var?
İnciniyoruz, fark etmeden, incitiyoruz, fark ettirmeden.
Sadece sırtına bakmak istemiyorum artık insanların.
Gitsinler istemiyorum.

23 Eylül 2011 Cuma

Ses.182

Bişeyler yaratabilmeyi, değer üretebilmeyi çok özledim. Sadece benim gördüğüm şeylerle yaşamaktan çok sıkıldım. Artık, başkalarının da benim gördüğüm şeyleri görmesi, bilmesi, duyması gerek. Artık başkaları için bişeyler ifade etmem gerek. Yine..

20 Eylül 2011 Salı

Ses.181

Hala uyanık olduğumu bilmek güzel. Hala uyanık kalabiliyor olduğumu hissetmek daha güzel. Ama senin uyuyor olup olmadığını bilmemek, kötü. Sadece kötü hemde. Sanki, göz göre göre ölümünü izletiyorsun gibi geliyor bana. Senin ölmenin senin için hiç bi önemi yokmuş da, sadece ben izlerken acı çekeyim diye ölüyormuşsun gibi geliyor.
Ne kadar bencilce değil mi?
Öyle.
Ama sende bencilsin.
O yüzden seni artık hiç sevemiyorum.
Daha fazla olmuyor.
Eksiltebildiğim kadar da eksiltiyorum.
İstiyor muyum bunu?
Hayır.
Ama eksilmezsen, ben eksiliyorum.
Çaresiz kalıyorum.
Ve ben, çaresiz kaldığımda sadece sana koşmuşken, sen beni hiç bişey yaşamamışız gibi bırakıp gidiyorsun. Ya unutuyorsun, yada senin için gerçekten hiç bi anın önemi yok.
Üzülüyorum.
Sadece üzülüyorum

13 Eylül 2011 Salı

Ses.180

Çok öncelerine dönersek;

Bana ilham verebilen insanmışsın sen. Bunu az evvel yine anladım. Daha doğrusu uzun zaman sonra hatırladım. Neredeyse bir sene oldu yada olacak. Çok saçma bunları hala hatırlıyor olmam.Yada sesini unutmuş olmam. Burada oluşun beni huzursuz etse de, sanırım eksik olan kısmımı tamamlıyor. Düşünecek bişeyler veriyor bana. Kötü de olsa, sıkıcı da olsa, sana ulaşamayacak olsam da düşünüyorum. Sessizce fotoğrafının karşısında. Bazen çok uzun süre, bazen çok kısa. Evcilleşiyorsun yine benim için. Sanki en başındaymış gibi. İlk defa yanıma oturduğun gün gibi. Yada ilk defa ağladığın günkü gibi.
Hiç aklıma gelmezdi senin için böyle hissedeceğim. Onca şeyden sonra, yine sakinleştireceğin beni, hiç olası değildi. Ama şimdi fark ediyorum ki, yine ben yapıyorum. Yine seni, düşündüğüm gibi sanıyorum. Yanılıyorum elbette hala ama en azından canımı yakmıyorsun. Gökyüzüne ne kadar zamandır bakmadığımı bilemezsin.

Peki şimdi ne oluyor?

Ben yine gitar çalıyorum ve benim için yine binlerce nota oluyorsun. Duyurmaya çalıştığım tek şey, sen oluyorsun.

11 Eylül 2011 Pazar

Ses.179

Yeni maceralar geliyor.
Hazırlıksızım.
Ama denemek lazım.
Yolumu biliyorum ama nasıl geçecek yolculuk.
Çok muamma.

9 Eylül 2011 Cuma

The Spirit Carries On

Where did we come from?
Why are we here?
Where do we go when we die?
What lies beyond
And what lay before?
Is anything certain in life?

They say " Life is too short"
"The here and the now"
And " You`re only given one shot"
But could there be more
Have I lived before
Or could this be all that we`ve got?

If I die tomorrow
I`d be alright
Because I believe
That after we`re gone
The spirit carries on

I used to be frightened of dying
I used to think death was the end
But that was before
I`m not scared anymore
I know that my soul will transcend

I may never find all the answers
I may never understand why
I may never prove
What I know to be true
But I know that I still have to try

If I die tomorrow
I`d be alright
Because I believe
That after we`re gone
The spirit carries on

"Move on, be brave
Don`t weep at my grave
Because I`m no longer here
But please never let
Your memories of me disappear"

Safe in the light that surrounds me
Free of the fear and the pain
My questioning mind
Has help me to find
The meaning in my life again
Victoria`s real
I finally feel
At peace with the girl in my dreams
And now that I`m here
It`s perfectly clear
I found out what all of this means

If I die tomorrow
I`d be alright
Because I believe
That after we`re gone
The spirit carries on

---

Günün anlam ve önemine ithafen.

7 Eylül 2011 Çarşamba

Ses.178

Beni mutsuz, kızgın, üzgün yapan insanların, sanki hiç bişey yokmuş gibi mutlu olmalarına dayanamıyorum. Sinirleniyorum yani. Öfkeleniyorum daha doğrusu. Çok yanlış geliyor. Ben aptalmıyım¿ Unutmuyorum arkadaş ben. Unutmuyorum napayım¿ Birisini unutamamak değil demeye çalıştığım. Unutmuyorum. Bunu da sen ve siz unutmayın sevgili dünyam.

4 Eylül 2011 Pazar

Ses.177

Eğer bi döngüden bahsetmek gerekiyorsa, içine beni de koyabilirsin Doğu. Bir döngü, eğer bi hayatı anlatacaksa, o kesinlikle ve zaten bizim olan hayattır Doğu. Bizim olan zamandır. İnanma aksine şu anda.

Gerçekten inanarak da sevsen, gerçekten inanmadan da kaptırsan kendini, sanırım her ikisinde de bişeyleri eksik bırakıyorsun. Gerçekten, tam anlamıyla dürüst olamıyorsun bir kere. Bunu geçebiliriz belki, çünkü bu direk olarak kimse ile alakalı değil. Eksik başka ne olabilir... Hah, buldum. Kendinsin!
Gerçekten tek eksik, sensin. İçinde yoksun hiç yaşadığın şeylerin. İnanıyorsun, ama inanmak için inanıyorsun. Sadece yapmak için. Sadece olsun diye. Ve sanırım yakın zaman da bi çok kere kaybettin zamanı sadece bu yüzden.
Aptallık etme, önce kendini anlamaya bak, kendini tanımaya cüret et.
Önce kendini bil olum.
Sakin kalmayı öğren.
Sessizliği tekrar tekrar sev..
Yada boşver herşeyi de, şu gitarı biraz daha çal.
Kafamızı boşaltalım.
Hadi.

28 Ağustos 2011 Pazar

Ses.176

Ne yaptığıma dair hiç bir fikrim yok.
Lakin beni duyanlar, bişeyler yaptığım hakkında hemfikir.
Nefes alabilmenin dışında, insanları da ilgilendiren şeyler yapmama özen gösteriyorum.
Ama arada ilgilenen çıkıyor, onlara da şaşırmaktan başka bi şey gelmiyor aklıma.

26 Ağustos 2011 Cuma

Ses.175

Seni seviyorum ben kadın. Hani bildiğin tüm anlamları ile seviyorum. Sen nasıl istersen, anlamaya çalış yada anla. Ama bu anladığın kısımlar, anlamadıklarının yanında çok küçük bi kısımı dolduruyor. Seni seviyor olmam şu anda benim için hiç bişeye çözüm değil. Çözüm olamıyorum çünkü sana ve bana tek başımayken. Yardım etmen lazım. Beni anlaman lazım. Dediklerimi dinlemen lazım. Ben seni çok fazla dinliyorum. Hiç konuşmadığın zaman bile dinliyorum. Hatırlıyorum her dediğini. Senin de beni böyle bilmen lazım. Dinlemen lazım.
Özledim ben kadın ( hani artık özlemem demiştim ya sana, öyle bişey yoktu aslında. ) Rüyamda görüyorum, yoldaki birini sana benzetiyorum. Adını aklımda yankılandırıyorum. Yapıyorum bişeyler yani seninle alakalı yine. Sadece senden şu anda şunu bekliyorum.
Beni lütfen anla.
Dediklerimi anla.
Öptüm seni canımın içi.

---

Bir kaç gündür yazamıyorum buraya bişey. Hani hem yoğunum iş kapsamında, hemde hiç bi işim yok. Beynim yorgun. Özlemenin dışında başka hiç bişey yapamıyorum. Beni anla tamam mı¿ Seni boşladığımı düşünme dünya'm.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Ses.174

İzmir'e geleli iki günden fazla oluyor dostum. Ama yazabilecek dinginliğe sahip değilim. Olmuyor sanma hayatımda değişik ve saçma şeyler. Sadece sindirmeye çalışıyorum hepsini. Gitar çalamıyorum, düşünemiyorum, oturamıyorum, uyuyamıyorum, uyanamıyorum. Çok fazla bi yoğunluk var ve bu benim anlayabilme yeteneğimi kör ediyor. Yakında anlarız ne olduğunu.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Ses.173

Serin sıcak havanın, çekilen son nefesi
Soğuk ılık denizin, karanlık mavisi.


Tek bi hayata yazılmış gibi düşünüyorken,
Bulamamakmış seni, aslında beni üzen,
Görememekmiş seni, aslında zaman.


Sahilden geçen insanlar, ne kadar da farklılar,
Ne kadar da aynılar seninle.
Bakmadan, görmeden, düşünmeden sadece
Yaşamak elimizden geldiğince.


Yağmıyor yağmurlar, serinliğe ihtiyacım var.
Sürmüyor zaman,
Akıp geçmiyor aklımdan, 
Senin bana hala, mutluluk borçların var.

9 Ağustos 2011 Salı

Ses.172

Şunu anladım artık.
Hani farklılık yaratıp da yeni şeyler yaşamak ister ya insan.
İşte o yeni şeyleri, eskilerin değerini anlamak için yada eskileri yine özleyebilmek için yapıyormuş.
Yeni yaşadığın yerin de kalitesi ile alakalı olarak, zaman, çok değişken olabiliyor.

---

İşin en çirkin tarafı da, gitarım yok burada. Ellerim sızlıyor resmen çalamamaktan. Bişeyler duyuramamaktan.
Neyse, bulucam bi gitar.

4 Ağustos 2011 Perşembe

Ses.171

Bilmem yetmiyor hissetmem için. Bazen bildiğim bi durum ile alakalı her hangi bişeyi tekrar görmek, içimi acıtıyor.  Canımı sıkıyor. Sanki ilk defaymış gibi hissettiriyor. Halbuki yok öyle bişey. Sadece, neyi aradığım ve neyi bulduğumu bilmiyorum. Durumu değil de kişileri hatırlamaya çalışınca, herşeyi görmeye başlıyorsun. Bu sıkıcı.

Ps: Evet, otelin saçma resepsiyonunda bile canımı sıkabiliyorum. Hiç bana ait olmayan bi yerdeyken bile, kendimi, eskiden ait olduğum yerlere, kişilere, zamanlara taşıyorum. Evet, biliyorum, aptalım.

2 Ağustos 2011 Salı

Ses.170

Çalışıyorum bi keyifli bi keyifsiz. Kısa kısa ama genel olarak mutlu. Güzel buralar. İzmir'den daha serin. Herkeslerden daha uzak, kendimden bile. Uyumaya bile vaktim yok. Üzülmüyorum yada şikayet etmiyorum ama keşke beilm azcık daha az ağrı yapsaymış.

---


Bir de, burada daha değişik hikayeler topluyorum kendime. Alışılmışın dışında anılar falan filan.

---

Ve yine kimsenin tahmin edemeyeceği, bana ilham veren kadın yine bana ilham veriyor. Farkında olmadan hemde. Çok yükseklerde, gergin posta telleri üstünde duran kuşlar falan. Aklıma geliyorlar. Bulutlar, yağmayan yağmur kokusu... Gibi gibi işte.

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Ses.169

Yarın sabah gidiyorum İzmir'den. Birazcık uzaktan izleyeyim bakayım buralara neler oluyormuş diye.
2 ay kadar yazamazsam, bilesin ki bundandır. Öpüyorum seni Sevgilim Dünya. Ben yokken iyi ol.

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Ses.168

Özel olmak ve farklı olmanın arasında ki ''farkı'' bilmek lazım.
Kötü değil ikisi de ama yine de farklı.

İnsanlar Güzeldir.

Bir şarkı yap, içinde benler olsun
Bir ben yap, içinde şarkılar olsun
Sonra al ikisinden birini bir yıldıza as, birini ay’ın ucuna tak
Onlar birbirlerine baksınlar gökyüzünün zifiri karanlığında
Aslında bizim zifiri gördüğümüz fakat aydınlık olduğunu bilmediğimiz o uzaklarımızda
Onlar her gece baksınlar ve büyüsünler
Onlar büyürken ruhlarının yaşadığı olgunluğu al, yeryüzüne indir
İnsanların içlerine, ama ta içlerine sok onu
Sonra durup izle bir süre
Onlar da belki şarkılar yazarlar
Onlar da belki çalması en kolay enstrüman olan gitarı çalarlar
Ama içinden bir şey kopuyorsa, onların da gerçeklerdir
Gökyüzüne astıkların kadar hem de
Ellerinden gidenler kadar hem de
İnsanlar güzeldir
Sevilesidir....

23.07.2011 - 03:59:43

Uğur Erşen Şenbil.

22 Temmuz 2011 Cuma

Ses.167

Yine aynı şeyleri, farklı zamanlarda yaşamaya başladım.
Yine seninleydim bugün ya, komik, güzel, keyifli, saçma ve her şey gibi geldi bana.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Y.E.

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
Özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
Solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Abilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
Ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
Ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
Terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

17 Temmuz 2011 Pazar

Senin Gibi Olmak

Asla hayal etmemiştim, senin gibi olmayı.
Hiç bakmadan ardıma zamanı harcarken,
Varacağım noktanın sen olacağını,
Asla hayal etmemiştim.


Sıcak kış günlerinden birinde,
Senin yanında yaşarken soğudu dünya birden,
Ve asla hayal etmemiştim, senin gibi olmayı.


Çocukken kurduğum tüm hayaller,
Eşsiz olmaktı ve biraz da benzemek herkese.
Umut ve gerçekle öğrenebilmek yaşamayı,
Asla hayal edemezdim, şu an olduğumu olmayı.


Yaşarken başımdan geçen tüm gerçekler,
Kararlarımın ardında kalanı.
En zayıf korkularla birlikte,
En çok sana sarılanı.


Korkudan tırmanamamıştın o küçük merdivene,
Güveneceğin tek insanın o olduğunu göre göre.
Sen neyi hayal edersen et, herkes için,
Kim ne anlarsa, o'sun sen onlar için.


Bir gün daha döner,
Yıldızlar yine söner.
Uyuyup unutursan bile rüyaları,
Yıldızlar her zaman ışıkların içinde,
Senin için saklı.

Ses.166

Bozulmuş insan suretleri.
Kocaman buz gibi bi burun.
Bomboş bakan kahverengi gözler.
Soğuk nefes saçan ağız.
Deforme olmuş insanlar..
Her yerde onlar var.
Korkuyorum.
En sevdiklerimi, rüyalarım da göreceğim diye.
'' Asla onun gibi olmak istemedim. ''
'' Olabildiğin en uzak zamana git, beni beklemek için. ''

14 Temmuz 2011 Perşembe

Ses.165

Ha bak, sana varlığımı, görünerek belli edeceksem, bence git.
Yada gitme bir yere, olduğun yerde kal.

Ses.164

Kimse bilmiyor senin varlığını şu anda.
O kadar boş ki bunun hissi bende, bilemezsin.
Hem varsın, hem yoksun.
Bazen uzun bi yazı, bazen küçük bi fotoğrafsın.
Bazen karpuzun çekirdeğisin, bazen üzümün suyu.
Ama bi varsın bi yoksun işte.
Saçlarının kokusunu bilmiyorum.
Sesinin tonunu hatırlamıyorum bile.
Ama mevzu bazen sen olduğunda,
Ne kadar heyecanlandığımı da sen bilmiyorsun.
Anlatayım mı sana?
Hiç gerek yok, boşver.
Çünkü böylesi çok daha benlik.
Dandik bi aşk hikayesine,
Daha az ihtiyacım var.
Varlığınla gelen keyfe,
Yokluğuna rağmen, muhtacım sadece.

Yıldız.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Ses.163

Neyi çok seviyorum biliyormusun?
Rahatlamayı.
Ama canımı yaktıktan sonra gelen rahatlamayı.Kendi elimle canımı yaktıktan sonra gelen, rahatlamayı, dinmeyi, nefes almayı seviyorum. Sanki daha evvel hiç yaşamamışsın gibi bakıyorsun çünkü hayata. Acıdan önce olan hayatını özlemiyorsun, sadece acıdan kurtulunca rahatlayacağını biliyor ve onu istiyorsun. Ha tabi, neyin sana acı çektireceğini de iyi bilmen lazım ki, kevgire dönmesin vücudun.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Anlamın Anlamı

Gerçekten hatırladığımda, gözlerim çok fazla nemleniyor.
Olmayacak diye düşündüğüm her şeyi, gerçekten hatırladığımda,
Gözlerim onun için gerçekten çok fazla nemleniyor.
Sızlıyor biraz, biraz da acıyor.


Gerçekten hissettiğimde, yüreğim pek fazla sızlıyor.
Olacak diye umduğum her şeyi, gerçekten hissettiğimde,
Yüreğim onun için gerçekten çok fazla sızlıyor.
Yanıyor biraz, biraz da küçülüyor.


Gerçekten sevdiğimde, hayatım çok fazla yanıyor.
Sonsuza varacak diye hissettiğim her şeyi, gerçekten sevdiğimde,
Hayatım onun için gerçekten çok fazla yanıyor.
Anlanıyor biraz, biraz da anlamlanıyor.


Gerçekten yaşadığımda, hayatım çok fazla anlamlanıyor.
Seveceğim diye yaptığım her şeyi, gerçekten yaşadığımda,
Hayatım onun için gerçekten çok fazla anlamlanıyor.
O oluyor biraz, biraz da ben.

Ses.162

Sakince, sorunsuzca, dingin bi şekilde yeni şeyler yapmak istiyorum. Çok basit bi zamanın, uzunluğundan etkilenmek istiyorum. Yanlızlığın kalabalığı olur bazen. Hani yanlızken sen aslında, etrafında kimseler yokken, tüm o insanlar senin aklındadır. Kalabalık yaparlar ya. Evin sessizliği içinde çığlıklar duyarsın ya. Çırıl çıplak bedenler gezer ya gözlerinin önünde. İşte böyle saçma, zamansız ama gerekli bi şeye ihtiyacım var.
Ne yaparak elde edebilirim bunu bilmiyorum. Sadece deniyorum. Sensizliği deniyorum, sessizliği deniyorum, ıssızlığı deniyorum, sıcaklığını deniyorum, soğukluğunu deniyorum. Farklılaşmak için ve aslında, senin bildiğin gibi olmamak için her şeyi deniyorum. Çünkü neden bilmiyorum! Bir sebep bilmiyorum!
İsim koymak için uğraşmayacağım hiç bişeye, çünkü biliyorum ki asla tam olarak ifade etmeyecek neler olduğunu  bende. Sen, sen, sen, sen, sen, hepiniz! Beni giderek yanlızlaştırıyorsunuz. Ya gelmiyorsunuz bana artık, yada bazen gelip, sonra defolup gidiyorsunuz. Kendi hayatınıza dalıp gidiyorsunuz. Ve benim sizi beklemem gerekiyor.
İşin en garip kısmı ise, sizin beni soktuğunuz durum oluyor. Yani aslında size olan sevgim oluyor, en garip olan. Çünkü, siz defolup gittiğinizde, ben gerçekten yanlız kalıyorum. Hani, tamamen yanlız. Saatlerce konuşuyorum başkalarıyla, gülüyorum genelde zaten. Ama siz! Siz beni bırakıyorsunuz ya, işte ben o zamandan sonra gerçekten duruyorum. İstemeden hemde. Çünkü siz defolduğunuzda, bende sizinle geliyorum. Üzülüyorum lan! Canım acıyor canım. Ve sen, siz defolup gidip, yaptığınız yaşadığınız hayatta her nasıl iseniz, bensizken pek dertli değilsiniz gibi. Dertli olun istemiyorum zaten, de benim varlığım yada yokluğum bi değişiklik yaratsın lan sizde. Yoksa neden bişeyler olsun ki? Senin diğerlerinden ne farkın var ki o zaman?! Bi farkın mı olsun yada? Değiştiriyorum artık. Sakince, sorunsuzca, dingin bi şekilde yeni şeyler yapıyorum. Küçük küçük değişiyorum. Anlatmak da istemiyorum bunları sana, size, hepinize.

10 Temmuz 2011 Pazar

Ses.161

Şiir yazamıyorum senin yüzünden.
Aklımı karıştırmıyorsu çünkü.
Ve karmaşık olan her şeyi normalleştiriyorsun.
Basitleştiriyorsun.
Sana göre ''normal'' olan şeylerin yanına almaya çalışıyorsun beni.
Sanıyorsun ki, benim yada senin yanına gelinmeli birleşebilmek için.
Bunu anlamıyorsun.
Yada ben anlatamıyorum.
Yada böyle saçma bişeyler.
Aslında senden tek bişey isteyebilirim.
Söylediğin şeyleri, lütfen dinle.
Hani artık düşün de konuş falan da demiyorum.
Çünkü biliyorum ki, öfkelenmek yada bilinmiyor olduğunu sanmak tam sana göre.
Ama şunu istiyorum senden, söylediklerini duy ve öyle konuş.
Ben her lafını hatırlıyorum sandığının aksine.

8 Temmuz 2011 Cuma

Ses.160

Görmezsen miden bulanmaz.
Artık görmeyeceğim. İnat değil mi?

---

Ayrıca, görmediğim için de asla bana ''neden?'' diye sormamalı, kimse.

5 Temmuz 2011 Salı

Wasteland!!

Ölücem keyiften!! Tek kelime ile ölücem lan!! Pentagram, sen ne biçim bi grupsun lan?! Elini neye atsan efsaneleştiriyorsun lan?!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Ses.159

Su içmek için mutfağa doğru yol aldım. Dolabın kapağını açtığım da ise, kola şişesinin dibinde biraz kalmış kolayı gördüm. Ve aklıma şu soru geldi ; '' Ulan acaba benim karnım aç mı? ''
Evet. Aynen bu aklıma geldi.
Normal de ise olan şey, açlığı hissetmektir. Yani insan aslında aç olmayı hisseder ve yemek yer. Ama ben, sanıyorum ki çok uzun zamandır bunu yapmıyorum.
Hissetmiyorum. Hatırlamaya çalışıyorum sadece.
Sevgiyi hissetmiyorum, sevmeyi hissetmiyorum, özlemeyi hissetmiyorum. Aşık olmayı hissetmiyorum. Kendimce kurduğum saçma bi dengenin içinde hepsine sadece zaman ayırıyorum.
Tabi şunu da hatırlatmalıyım, bu gereksiz denge, beni o kadar kör etmiş durumda ki, gerçekliğini aşıyorum. Birisine onu özlediğimi söylediğimde, onu gerçekten özlememiş olsam dahi, görüştüğümüzde, onu özlediğimi anlıyorum. Fakat yine hissetmiyorum.
Neden, hangi sonuçlardan kaçıyorum böyle bilmiyorum. Ne zaman bu yanılgıya düştüm onu da bilmiyorum. Sabah saat 9 da kahvaltı edilir, öğlen 2 de öğle yemeği yenir, akşam 8 de akşam yemeği. Bu döngüyü yaşatıyorum, aç olmasam bile. Vakti geldiyse bişeyin, yapıyorum. O kadar rutin ki, o kadar öz'süz ki, hissedemiyorum. Sadece o an, onu yapmak zorundayım ve yapıyorum. Her gün ben neden Adalya'ya gidiyorum peki? Yada her gün neden nargile içmek zorundayım ki? Yada kadın, seni neden hep önemsemek zorundayım ki? Alıştığım için mi?
Bilmiyorum...
Gerçekten...
Ama şu anda biliyorum ki, ben eve geldiğim de yemek yemedim. O yüzden, karnım çok aç..

3 Temmuz 2011 Pazar

Ses.158 ( ÇGSO )

DT olsun, Senfoni Orkestrası'ndan olsun. Geberdim keyiften. Aktım keyiften. Çağdaş Gençlik Senfoni Orkestarsı, İzmir'e kadar geldi. Six Degrees of Inner Turbulence, Octavarium ve The Answer Lies Within çalıp gitti. Bana ne oldu diye sorarsa birileri, ben öldüm aga. Konserden hemen önce öldüm, sonra dirildim. Keyiften aktım. Başka bi şekilde anlatılamaz bu his.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Ses.157 ( Siren )

Kimin evindeyim, elimde bir kırık bitik şişe
İçindeydi canım, kendim kırıp unuttum gizlice
Kimler aldıysa, bulup sakın geri getirmeyin
Beni kimler sorduysa, sizi görüp gülüp gitti deyin

Çekilin görmem körüm ben
Onun için bu dünyayı ben ezerim geçerim
Özümdür dönmem sözümden
Bu yüzden bu dünyada ben sevilir severim

Kimin elindesin, unutuldun mu sende sinsice
Çözüm sende canım, zor mu geldi bu sonsuz bilmece?