MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Kuşlar Öterken

Çaresiz hissetmek değil de,
Çaresiz kalmak.
Ellerini dizlerine yaslayıp, düşündüğünde
Nereye gideceğini görememek.
Gerçek korku bu sanırım,
Baktığını görememek.
Ellerin titrerken yalnızlıktan,
Kalbinin atmaması demek.
" Ben doğmadan önce neydim? Biz ölünce ne olacak? Eğer şu anda cennette yaşıyorsan, ölünce nereye gideceksin?

24 Mayıs 2012 Perşembe

Ses.258

Ve aslında gerçek, ta en derinde yaşattığın '' Özlemek, Sarılmak, Kokusunu İçine Çekmek. '' gibi şeyler de olsa, hayat; O'na uyanmadan evvel bari çay demleyebilmek ve kapıdan çıkarken yüzüne bakmadan, sessizce ''Görüşürüz'' demektir.

Ve aslında gerçek, düşünmekten dolayı uyuyamadığın anlarda, belki yorgun düşerim ve uyur kalırım diye sabaha kadar iki büklüm oturmak da olsa, hayat; sorumsuz serseriler gibi anca akşam 6'da uyanıp tekrar uyumayı beklemektir.

Ve aslında hayat çok kolaydır.
Zor zannedip yaşamadığın, yaşamadığın için ise pişman olduğun, pişman olduğun için kendine güvenemediğin, kendine güvenemediğin için gerçekleştiremediğin şeylerin bi yerde birikmesi ise, gerçektir.

Ses.257

Geçmişin renginin kahverengi olması gerekiyor sanırım. Eski olduğu için yada zaman geçince kağıt yaprakları sarardığı için değil. Hatırladığında, tam kalbinin ortasında ne seni yakacak kadar sıcak, ne de üşütecek kadar soğuk olmayan şeyleri barındırdığı için. Ki genel de o hatıralar, zamanı durduruyor gibi hissettiriyor insana. Sen, göz bebeklerin küçülmüş, kambur halde hatıralarının en dibine inmişken, aslında zaman her zaman ki gibi geçiyor gidiyor. Sen sadece anlamıyorsun, baktığın yeri de görmüyorsun, görmek istediğin yere de bakmıyorsun.

Ben şimdi baktım da geçmişe, pek farklı şeyler gördüm yaşadıklarımdan. Belki şu anda beni eskisi kadar bağlamadığı içindir, belki de etkisi şu an olmadığı içindir, anlamsız, olmasa da olurmuş gibi geliyor acılar veya hayal kırıklıkları.
Bazı insanların hayatına isteyerek dahil olmama rağmen, içine girince, kendini çok önemseyen insanlarmış gibi gördüklerini görüyor ve şaşırıyorum. Ya olağan olanı bu, yada ben kendimi anlatırken çok utanıyor ve kendimi anlatacakken bambaşka yerlere varıyorum. Aynen şu anda olduğu gibi.

Senden bi alıntı yapmak istedim bu gece. Ama fark ediyorum ki sen çok fazla benmişsin. Ve ben aslında sende yokmuşum hiç. O kadar ani oldu ki bunu fark etmem, ben mi yalanım, yoksa sen mi anlayamadım.

Şuraya yazı yazarak bile olsa seninle ilgili bişey yapmak istemiyorum. Burası ben bile olsa, bu yazdıklarım bana yabancılaşıyor işin içinde oldukça sen.

VE! En çok canımı sıkan şey, benim olan şeylerin, başkalarına anı olmasıydı!
Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver... Nefes al... Ve biraz tut şimdi.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Ses.256

Gün doğarken balkonda oturmayı çok özlemişim. Tabi gün doğarken oluşan soğuk havayı ve hareketsiz kalan kollarımın donma seviyesine yaklaşmasını da özlemişim. Kuş seslerini serin havada dinlemek keyifli oluyormuş onu da hatırladım. Çok manalı olmasa da çok hatırlamalı bi an, hoş oldu. Ha bir de Harry Potter and the Philosopher's Stone'un oyununu indirdim bilgisayara. Yıllar önce 2004'te oynarken neler hissediyorsam hala aynısını hissediyorum. BENİM TÜM ARKADAŞLARIMIN İÇİNDE YAŞAYACAĞI Bİ ŞATOM OLMALI!!! Ve daha bir sürü çocukluk hayalleri..

11 Mayıs 2012 Cuma

Ses.255

Kendimle ilgili detayları, düşünmekten bile korkarken, yazmak çok çok zor oluyor bana. Ama bazı şeylerden bahsetmek zorunda hissediyorum kendimi.

Yarın bir gün, hani olmayacaksın ya artık, nefes almayacaksın. Ağlamam muhtemelen yoksun diye, durur kalırım böyle direk gibi. Ama sana söylemek istediğim her şeyi, sadece düşündüğüm ve sana söylemediğim için çok pişman olacağım, bunun farkındayım bi süredir. Ne bileyim, neden şimdi yanına gidip sarılmıyorum ki sana? Ya da yanına uzanıp bana can veren o kalbe, sıcaklığa sığınmıyorum? Acaba neden... Tek gerçek bunu yaparsam, savunmasız kalacağımı biliyor olmam. Keşke sana aslında neleri hissettiğimi söyleyebilseydim. Annesinden saklayamaz insan belki geçmişini ama geleceğini ne kadar görünmez kılar, onu görücem sanırım önümde ki 30 yılda. Gidince, cidden çok canım yanacak. Ve sana zamanında sarılmadığım için kendime kızamayacağım. Sana da kızamayacağım. Öyle bom boş bi acı olacak, deprem olduğunda toprağa kızamadığın gibi.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Sessiz Zaman

Sen bişeyler yapıyorsun ve 
Onlar benim büyüm oluyor.
Sen yolda yürüyorsun ve
Yollar benim izim oluyor.

Sen su içiyorsun ve
Sular benim serinliğim oluyor.
Sen nefes alıyorsun ve
Gülüşün benim ömrüm oluyor

Yüzüne vurduğunda güneş, kısıyorsun ya gözlerini,
Kızaran yanakların sakinliğim oluyor.
Burnun soğuktan sızladığında, gözlerin ıslanıyor ya,
Göz yaşın gecelerim oluyor, büyüyor, büyüyor, büyüyor...
Rüyaları yaşayana dek, benimle küçülüyor.

Uyanmak, tekrar uyumak, üşümek veya seninle olmak,
Görmek, kör olmak, gülmek veya seninle sevmek.
Olacaksa eğer, seninle bilmek;
Sırları, korkuları, yokluğu ve yaşamı.

Ses.254

Anlatılacak değil de yaşanacak şeylerle uğraşıyorum. Bazen sevinçli bazen sıkkın ama genelde bana ait olan zamanlar katıyorum anılarıma. O yüzden buralarda pek sık gözükmüyorum. Biraz ara verelim, daha sonra tekrar gelicem yanına. Nasılsa daha yaşıyoruz :)