MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

29 Haziran 2012 Cuma

Ses.267

Bu akşam hayatımın en riskli ve en büyük konserine çıkacağım. Bodur Ağaç Senfoni Orkestrası ile beraber Sabancı Kültür Sarayı'nda Pink Floyd, Dream Theater, Jordan Rudess ve Storm Corrosion çalacağım. Konserden 3 gün önce çalacağım kesinleştiği için çok gerildim. Hatta hala gerginim, yapamayabilirim diye. Ama yapabilirim. Zira yapabileceğimi biliyorum. Erkenden yatayım da yarın, hayatımın şu ana kadar en anlamlı konserine uyanayım.

 Şarkılarda şunlar;


Shine On You Crazy Diamond (Pulse) - Pink Floyd
Thick as a Brick (Madison Square) - Jethro Tull
Screaming Head - Jordan Rudess
Octavarium - Dream Theater


-ara-


Storm Corrosion
I. Drag Ropes
II. Storm Corrosion
III. Hag
IV. Happy
V. Lock Howl
VI. Ljudet Innan

24 Haziran 2012 Pazar

Ses.266

Aklıma bişey gelmedi yazacak şu anda. Ama iki tane şarkı var dinlediğim, onlar sanki bişey varmış gibi hissettiriyor bana. Ona sinir oldum. "Quadrophenia" şu albümü ıskalamamak lazım. The Who. Hep bunların yüzünden.

22 Haziran 2012 Cuma

GÜN ORTASI SAPKINLIĞI

Sen ve o gözaltı torbaların :)
Hala hoş ve komik geliyor.
Beyaz tenine kıpkırmızı oturuyorlar.
Aklıma geldikçe eğleniyorum.

(Yazar burada;hoşuna giden masum bişeyi anlatmaya çalışmıştır. Ne sapıktır, ne de gözaltı torbalarının sahibini özlemiştir. Şiir gibi alt altta satırlar halinde yazmış olsa da şiir olarak yazmamıştır. Ve bi düşüncesinin açıklaması da anca bu kadar uzun olabilirmiş, şu anda da onu düşünüyormuş yazar. İyi ki tanıdıkmış yazar, yoksa kim uğraşacak bu kadar düzeltme ve açıklama ile. Di mi? He valla öyle.)

21 Haziran 2012 Perşembe

Ses.265

Klasik eserlerin genelde kimin tarafından çalındığı ile ilgilenmem. Zira takibi zor oluyor benim için. Ama son bir yıldır aklımdan çıkmayan bi kadın var ki, neyi çalarsa çalsın kendime gelemiyorum onu dinlemekten. Woody Allen filmi izliyormuşum gibi; dinlerken hayatının anlamıymış gibi hissettiriyor ama bittiğinde neler olduğunu değil de neler hissettirdiğini anımsatıyor.
Aksanını sevdiğim kadın..


19 Haziran 2012 Salı

Günler Önce

Gül ki yağmurlar konuşsun bu gece.
Yoksa nasıl geçecek bu sessizlik.
Belki ıslanan insanlar vardır dışarıda,
Sen ve ben gibi, günler önce.


Gül ki çiçekler açsın bu sabah
Yoksa nasıl kokacak bu yalnızlık
Belki yürüyen insanlar vardır bahçelerde
Sen ve ben gibi günler önce

It's Dawn Again


Chasing the years fly by
Allowing the fears grow
Aiming so high
Laying too low

Enough with the keys now
It’s time to blow doors down
Let go of the past
Stumbling around

I know you can tell
A hurdle from a hand
A rival from a frıend
Open your eyes

It’s dawn again
The night set to leave you
Start moving ahead
With ones to walk beside you

Oddly we stare somehow
Agaın in a sad song
At each other’s minds
Where we belong

In union we stand
Rısıng from the sand
Fıght until the end
Never say die

It’s dawn again
A new day to change you
For the man you’ll become
Life will understand you
And remember your name

---

Pentagram sen lütfen şarkı yapma be. 
Moralimi bozuyorsun. 
Daha da kabalaşabilirim tarif ederken ama yapmayacağım. 
Çok ciddi bi şekilde moralimi bozuyorsun.

18 Haziran 2012 Pazartesi

Ses.264

Denizde taş kaydırmayı özledim.
Kurumuş ağaç dallarına çıplak ayak basmayı özledim.
Sahilde sabaha karşı yürümeyi özledim.
Sıcağın serinliğini özledim.
Ve denize kocaman taşlar atmayı özledim.
Ayak bileklerime kadar suya girip koşmayı özledim.
Yanlışlıkla tuzlu su yutmayı özledim.
Ama denize girmeyi özlemedim.

---

Ve dün Babalar Günü'ydü. İlk defa babamla oturup çok canımı yakacak şeylerden konuştuk.
Geçmişten.
O beni istediği gibi yaşatamadığı için üzgün, ben ise beni nasıl yaşattıysa ondan memnundum.
Sanırım klasik baba-oğul halleri. Ama ilk defa yaptık bunu, ve bu çok özel kalacak.
O benim için asla herşey olmadı. Tek bir şey olup en derine kadar inendi. En özeli yani.
Onun gerçekten olmadığı gün, sanırım bende olamam.

16 Haziran 2012 Cumartesi

Ses.263

"Azıcık sakinleştikten sonra, biraz kendime zaman ayırayım dedim. Sadece kendimin içinde olduğu şeyleri bulayım, göreyim diye.
Keşke açmasaydım o filmi. Çünkü fark ettim ki bazı şeyleri sensiz yaşadığım için, tam olmuyormuş. Ve o aslında bende olmasına rağmen, sensiz olunca, kimsesiz oluyormuş. Ait olmuyormuş. Çok romantik şeylerden bahsetmiyorum aslında. Sadece bi ihtiyaçmış senin varlığın. Ve sen olsaydın şu anda yanımda, eminim sen uyuyana kadar izlerdim seni. " dedi adam.
























11 Haziran 2012 Pazartesi

Ses.262

Umutlu olmam lazım. Güzel şeyler için değil, bişeyler için umutlu bakmam lazım dışarıya.
Ve hatta, başka dünyaların da olabileceğini anlamam lazım.
Ben uyurken de insanların mutlu olduğunu, hatta benden daha mutlu olduğunu öğrenmem lazım.
Başlamalıyım alıştırmalara. Nefes aldığım sürece alışmalıyım umutlara.

10 Haziran 2012 Pazar

Ses.261

İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
Aramıza dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir; servetim, ahım
Karardıkça bahtım karalansa da

Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Ölmek istiyorum viran bağlarda
Ayağıma cennet kiralansa/sıralansa da

Bağladım canımı ömrümü zülfün teline
Yar beni bıraktın elin diline
Güldün Mahzuni’nin garip haline
Merva’nın elinde parelensede

---

Bu sözler buradaysa eğer, gerçekten sıkıntı var demektir. Rüzgar ve Kum...

6 Haziran 2012 Çarşamba

Ses.260

Hiç uğraşmamıştım ikametgah değiştirmekle, aile doktorumu seçmekle. Ne kadar sıkıcıymış! Liseden sonra üniversite tercihi yapmak için bile uğraşmamışken, bu sabah dershane dershane dolaşacağım. Bi işin tam olması için ilk defa sadece ben koşacağım peşinden. Hiç sorunsuz taşınırsam İstanbula ben, ölmem herhalde hiç. Öyle düşünüyorum yani.

5 Haziran 2012 Salı

Ses.259

Hatırlıyorum da, eskiden insanların hayatlarına bakıp, o hayatı nasıl yaşıyorlar acaba diye düşünürdüm. Özgür düşünemeyen, fikir belirtemeyen, sesini yükseltemeyen yani küçük hayatları olan insanlar olarak görürdüm. Ama şimdi tekrar bakıyorum da, onlar o küçük hayatlarında, hayatın aslında onlara neler sunabileceğinden habersiz gülebiliyorlarken, mutlu olabiliyorlarken ben; uçsuz bucaksız gördüğüm hayatın içinde düşünmekten gözümü açamıyorum. Bi yerde yanlışlık var, bişeyleri yapamıyorum sanırım.

---

Bu arada ben artık İstanbul'a taşınıyorum. İzmir'de son bir haftam. Neler olur, nasıl olur, ne zaman olur hiç bi fikrim yok. Ama bişeyler olsun diye uğraşacağım.