MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Ses.169

Yarın sabah gidiyorum İzmir'den. Birazcık uzaktan izleyeyim bakayım buralara neler oluyormuş diye.
2 ay kadar yazamazsam, bilesin ki bundandır. Öpüyorum seni Sevgilim Dünya. Ben yokken iyi ol.

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Ses.168

Özel olmak ve farklı olmanın arasında ki ''farkı'' bilmek lazım.
Kötü değil ikisi de ama yine de farklı.

İnsanlar Güzeldir.

Bir şarkı yap, içinde benler olsun
Bir ben yap, içinde şarkılar olsun
Sonra al ikisinden birini bir yıldıza as, birini ay’ın ucuna tak
Onlar birbirlerine baksınlar gökyüzünün zifiri karanlığında
Aslında bizim zifiri gördüğümüz fakat aydınlık olduğunu bilmediğimiz o uzaklarımızda
Onlar her gece baksınlar ve büyüsünler
Onlar büyürken ruhlarının yaşadığı olgunluğu al, yeryüzüne indir
İnsanların içlerine, ama ta içlerine sok onu
Sonra durup izle bir süre
Onlar da belki şarkılar yazarlar
Onlar da belki çalması en kolay enstrüman olan gitarı çalarlar
Ama içinden bir şey kopuyorsa, onların da gerçeklerdir
Gökyüzüne astıkların kadar hem de
Ellerinden gidenler kadar hem de
İnsanlar güzeldir
Sevilesidir....

23.07.2011 - 03:59:43

Uğur Erşen Şenbil.

22 Temmuz 2011 Cuma

Ses.167

Yine aynı şeyleri, farklı zamanlarda yaşamaya başladım.
Yine seninleydim bugün ya, komik, güzel, keyifli, saçma ve her şey gibi geldi bana.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Y.E.

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
Özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
Solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Abilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
Ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
Ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
Terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

17 Temmuz 2011 Pazar

Senin Gibi Olmak

Asla hayal etmemiştim, senin gibi olmayı.
Hiç bakmadan ardıma zamanı harcarken,
Varacağım noktanın sen olacağını,
Asla hayal etmemiştim.


Sıcak kış günlerinden birinde,
Senin yanında yaşarken soğudu dünya birden,
Ve asla hayal etmemiştim, senin gibi olmayı.


Çocukken kurduğum tüm hayaller,
Eşsiz olmaktı ve biraz da benzemek herkese.
Umut ve gerçekle öğrenebilmek yaşamayı,
Asla hayal edemezdim, şu an olduğumu olmayı.


Yaşarken başımdan geçen tüm gerçekler,
Kararlarımın ardında kalanı.
En zayıf korkularla birlikte,
En çok sana sarılanı.


Korkudan tırmanamamıştın o küçük merdivene,
Güveneceğin tek insanın o olduğunu göre göre.
Sen neyi hayal edersen et, herkes için,
Kim ne anlarsa, o'sun sen onlar için.


Bir gün daha döner,
Yıldızlar yine söner.
Uyuyup unutursan bile rüyaları,
Yıldızlar her zaman ışıkların içinde,
Senin için saklı.

Ses.166

Bozulmuş insan suretleri.
Kocaman buz gibi bi burun.
Bomboş bakan kahverengi gözler.
Soğuk nefes saçan ağız.
Deforme olmuş insanlar..
Her yerde onlar var.
Korkuyorum.
En sevdiklerimi, rüyalarım da göreceğim diye.
'' Asla onun gibi olmak istemedim. ''
'' Olabildiğin en uzak zamana git, beni beklemek için. ''

14 Temmuz 2011 Perşembe

Ses.165

Ha bak, sana varlığımı, görünerek belli edeceksem, bence git.
Yada gitme bir yere, olduğun yerde kal.

Ses.164

Kimse bilmiyor senin varlığını şu anda.
O kadar boş ki bunun hissi bende, bilemezsin.
Hem varsın, hem yoksun.
Bazen uzun bi yazı, bazen küçük bi fotoğrafsın.
Bazen karpuzun çekirdeğisin, bazen üzümün suyu.
Ama bi varsın bi yoksun işte.
Saçlarının kokusunu bilmiyorum.
Sesinin tonunu hatırlamıyorum bile.
Ama mevzu bazen sen olduğunda,
Ne kadar heyecanlandığımı da sen bilmiyorsun.
Anlatayım mı sana?
Hiç gerek yok, boşver.
Çünkü böylesi çok daha benlik.
Dandik bi aşk hikayesine,
Daha az ihtiyacım var.
Varlığınla gelen keyfe,
Yokluğuna rağmen, muhtacım sadece.

Yıldız.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Ses.163

Neyi çok seviyorum biliyormusun?
Rahatlamayı.
Ama canımı yaktıktan sonra gelen rahatlamayı.Kendi elimle canımı yaktıktan sonra gelen, rahatlamayı, dinmeyi, nefes almayı seviyorum. Sanki daha evvel hiç yaşamamışsın gibi bakıyorsun çünkü hayata. Acıdan önce olan hayatını özlemiyorsun, sadece acıdan kurtulunca rahatlayacağını biliyor ve onu istiyorsun. Ha tabi, neyin sana acı çektireceğini de iyi bilmen lazım ki, kevgire dönmesin vücudun.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Anlamın Anlamı

Gerçekten hatırladığımda, gözlerim çok fazla nemleniyor.
Olmayacak diye düşündüğüm her şeyi, gerçekten hatırladığımda,
Gözlerim onun için gerçekten çok fazla nemleniyor.
Sızlıyor biraz, biraz da acıyor.


Gerçekten hissettiğimde, yüreğim pek fazla sızlıyor.
Olacak diye umduğum her şeyi, gerçekten hissettiğimde,
Yüreğim onun için gerçekten çok fazla sızlıyor.
Yanıyor biraz, biraz da küçülüyor.


Gerçekten sevdiğimde, hayatım çok fazla yanıyor.
Sonsuza varacak diye hissettiğim her şeyi, gerçekten sevdiğimde,
Hayatım onun için gerçekten çok fazla yanıyor.
Anlanıyor biraz, biraz da anlamlanıyor.


Gerçekten yaşadığımda, hayatım çok fazla anlamlanıyor.
Seveceğim diye yaptığım her şeyi, gerçekten yaşadığımda,
Hayatım onun için gerçekten çok fazla anlamlanıyor.
O oluyor biraz, biraz da ben.

Ses.162

Sakince, sorunsuzca, dingin bi şekilde yeni şeyler yapmak istiyorum. Çok basit bi zamanın, uzunluğundan etkilenmek istiyorum. Yanlızlığın kalabalığı olur bazen. Hani yanlızken sen aslında, etrafında kimseler yokken, tüm o insanlar senin aklındadır. Kalabalık yaparlar ya. Evin sessizliği içinde çığlıklar duyarsın ya. Çırıl çıplak bedenler gezer ya gözlerinin önünde. İşte böyle saçma, zamansız ama gerekli bi şeye ihtiyacım var.
Ne yaparak elde edebilirim bunu bilmiyorum. Sadece deniyorum. Sensizliği deniyorum, sessizliği deniyorum, ıssızlığı deniyorum, sıcaklığını deniyorum, soğukluğunu deniyorum. Farklılaşmak için ve aslında, senin bildiğin gibi olmamak için her şeyi deniyorum. Çünkü neden bilmiyorum! Bir sebep bilmiyorum!
İsim koymak için uğraşmayacağım hiç bişeye, çünkü biliyorum ki asla tam olarak ifade etmeyecek neler olduğunu  bende. Sen, sen, sen, sen, sen, hepiniz! Beni giderek yanlızlaştırıyorsunuz. Ya gelmiyorsunuz bana artık, yada bazen gelip, sonra defolup gidiyorsunuz. Kendi hayatınıza dalıp gidiyorsunuz. Ve benim sizi beklemem gerekiyor.
İşin en garip kısmı ise, sizin beni soktuğunuz durum oluyor. Yani aslında size olan sevgim oluyor, en garip olan. Çünkü, siz defolup gittiğinizde, ben gerçekten yanlız kalıyorum. Hani, tamamen yanlız. Saatlerce konuşuyorum başkalarıyla, gülüyorum genelde zaten. Ama siz! Siz beni bırakıyorsunuz ya, işte ben o zamandan sonra gerçekten duruyorum. İstemeden hemde. Çünkü siz defolduğunuzda, bende sizinle geliyorum. Üzülüyorum lan! Canım acıyor canım. Ve sen, siz defolup gidip, yaptığınız yaşadığınız hayatta her nasıl iseniz, bensizken pek dertli değilsiniz gibi. Dertli olun istemiyorum zaten, de benim varlığım yada yokluğum bi değişiklik yaratsın lan sizde. Yoksa neden bişeyler olsun ki? Senin diğerlerinden ne farkın var ki o zaman?! Bi farkın mı olsun yada? Değiştiriyorum artık. Sakince, sorunsuzca, dingin bi şekilde yeni şeyler yapıyorum. Küçük küçük değişiyorum. Anlatmak da istemiyorum bunları sana, size, hepinize.

10 Temmuz 2011 Pazar

Ses.161

Şiir yazamıyorum senin yüzünden.
Aklımı karıştırmıyorsu çünkü.
Ve karmaşık olan her şeyi normalleştiriyorsun.
Basitleştiriyorsun.
Sana göre ''normal'' olan şeylerin yanına almaya çalışıyorsun beni.
Sanıyorsun ki, benim yada senin yanına gelinmeli birleşebilmek için.
Bunu anlamıyorsun.
Yada ben anlatamıyorum.
Yada böyle saçma bişeyler.
Aslında senden tek bişey isteyebilirim.
Söylediğin şeyleri, lütfen dinle.
Hani artık düşün de konuş falan da demiyorum.
Çünkü biliyorum ki, öfkelenmek yada bilinmiyor olduğunu sanmak tam sana göre.
Ama şunu istiyorum senden, söylediklerini duy ve öyle konuş.
Ben her lafını hatırlıyorum sandığının aksine.

8 Temmuz 2011 Cuma

Ses.160

Görmezsen miden bulanmaz.
Artık görmeyeceğim. İnat değil mi?

---

Ayrıca, görmediğim için de asla bana ''neden?'' diye sormamalı, kimse.

5 Temmuz 2011 Salı

Wasteland!!

Ölücem keyiften!! Tek kelime ile ölücem lan!! Pentagram, sen ne biçim bi grupsun lan?! Elini neye atsan efsaneleştiriyorsun lan?!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Ses.159

Su içmek için mutfağa doğru yol aldım. Dolabın kapağını açtığım da ise, kola şişesinin dibinde biraz kalmış kolayı gördüm. Ve aklıma şu soru geldi ; '' Ulan acaba benim karnım aç mı? ''
Evet. Aynen bu aklıma geldi.
Normal de ise olan şey, açlığı hissetmektir. Yani insan aslında aç olmayı hisseder ve yemek yer. Ama ben, sanıyorum ki çok uzun zamandır bunu yapmıyorum.
Hissetmiyorum. Hatırlamaya çalışıyorum sadece.
Sevgiyi hissetmiyorum, sevmeyi hissetmiyorum, özlemeyi hissetmiyorum. Aşık olmayı hissetmiyorum. Kendimce kurduğum saçma bi dengenin içinde hepsine sadece zaman ayırıyorum.
Tabi şunu da hatırlatmalıyım, bu gereksiz denge, beni o kadar kör etmiş durumda ki, gerçekliğini aşıyorum. Birisine onu özlediğimi söylediğimde, onu gerçekten özlememiş olsam dahi, görüştüğümüzde, onu özlediğimi anlıyorum. Fakat yine hissetmiyorum.
Neden, hangi sonuçlardan kaçıyorum böyle bilmiyorum. Ne zaman bu yanılgıya düştüm onu da bilmiyorum. Sabah saat 9 da kahvaltı edilir, öğlen 2 de öğle yemeği yenir, akşam 8 de akşam yemeği. Bu döngüyü yaşatıyorum, aç olmasam bile. Vakti geldiyse bişeyin, yapıyorum. O kadar rutin ki, o kadar öz'süz ki, hissedemiyorum. Sadece o an, onu yapmak zorundayım ve yapıyorum. Her gün ben neden Adalya'ya gidiyorum peki? Yada her gün neden nargile içmek zorundayım ki? Yada kadın, seni neden hep önemsemek zorundayım ki? Alıştığım için mi?
Bilmiyorum...
Gerçekten...
Ama şu anda biliyorum ki, ben eve geldiğim de yemek yemedim. O yüzden, karnım çok aç..

3 Temmuz 2011 Pazar

Ses.158 ( ÇGSO )

DT olsun, Senfoni Orkestrası'ndan olsun. Geberdim keyiften. Aktım keyiften. Çağdaş Gençlik Senfoni Orkestarsı, İzmir'e kadar geldi. Six Degrees of Inner Turbulence, Octavarium ve The Answer Lies Within çalıp gitti. Bana ne oldu diye sorarsa birileri, ben öldüm aga. Konserden hemen önce öldüm, sonra dirildim. Keyiften aktım. Başka bi şekilde anlatılamaz bu his.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Ses.157 ( Siren )

Kimin evindeyim, elimde bir kırık bitik şişe
İçindeydi canım, kendim kırıp unuttum gizlice
Kimler aldıysa, bulup sakın geri getirmeyin
Beni kimler sorduysa, sizi görüp gülüp gitti deyin

Çekilin görmem körüm ben
Onun için bu dünyayı ben ezerim geçerim
Özümdür dönmem sözümden
Bu yüzden bu dünyada ben sevilir severim

Kimin elindesin, unutuldun mu sende sinsice
Çözüm sende canım, zor mu geldi bu sonsuz bilmece?