MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

28 Şubat 2011 Pazartesi

Hiç Kimse Bilmedi

Aynı bardağa konan şaraptan içtik
Ayrı seslere aldırmadan
Ta başında gönle dur demek kolaydı
Biz zor olanı seçtik

Bir bakış akılları yerinden aldı
Gözümde parlayan ışık kaldı
Tam kamaşmaya alışmaya başlamışken
Her şey birden karardı
Saklayacak ne kaldı

Aynı daldan kopan elma seçtik
Yasaklara aldırmadan
Bu oyunda başrole ikimiz geçtik
Sonu pek mutlu olmayan

Hiç kaçış yolu yok içim daraldı
Çözümü olmayan düğümler
Bir bir arttı
Yolları ayırmayı kabullenmek
Bizden bir şey kopardı
Kaybedecek ne kaldı

Hiç kimse bilmedi
Hiç kimse duymadı sandık
Hiç kimse anlamaz
Hiç kimse ayırmaz sandık (yargılamaz sandık) hep
Öyle değilmiş meğer…

Ses.68

Telefonum ve hattım var nihayet.
Aldım, kullanıcam.
Yaptım, pişman değilim.
Yine olsa yine yaparım!

Teknoloji & Ben

26 Şubat 2011 Cumartesi

Speak To Me

I remember when we were so young
You embraced my fears and made me strong
Never did you actually hold my hand
Your silence no one else would understand

Did you fall?
Did you crawl?
Will you open up at all?
Did you hear
things you fear?
Did I make it clear?

Tell me what you're thinking
Tell me what you're thinking
Tell me what you're feeling inside
Tell me what you're thinking
Tell me what you're thinking
Tell me what you're feeling inside

Do you like the clothes she wears today
Colliding love affair against a shade
Often times I wish she'd speak to me
Her holy open book, a world revealed to see

Did you fall?
Did you crawl?
Will you open up at all?
Did you hear
things you fear?
Did I make it clear?

Tell me what you're thinking
Tell me what you're thinking
Tell me what you're feeling inside
Tell me what you're thinking
Tell me what you're thinking
Tell me all you're feeling inside

So easy, easier
If you spoke to me
So easy, easier
Speak to me

Tell me what you're thinking
Tell me what you're thinking
Tell me what you're feeling inside
Tell me what you're thinking
Tell me what you're thinking
Tell me all you're feeling inside

Ses.67

Kaybettikçe, azalıyorum.
Azaldıkça, yüküm de yok oluyor.
Yüküm yok oldukça, rahatlıyorum.
Rahatladıkça, amaçsızlaşıyorum..
Bana neler oluyor...¿

25 Şubat 2011 Cuma

23 Şubat 2011 Çarşamba

Ses.66

Önce korktuklarından kaçmamayı öğreniyorsun.
'' Tüm insanların hayatı, renklerle başlar, karanlıkla biter. Ama senin karanlıkla başlayıp, renklerle bitecek! ''


Sonra da korkmamayı.
'' Düşünebildiğin tüm renkler senindir! ''
---
Sonra görmemeyi.
'' İşaretler, umduğun dünyanın ardında kalan sırların hepsidir, gözlerini renklere aç! ''

Sonra da unutmayı.
'' Eğer mum yakmayı bilmiyorsan, elindekini söndürmemeyi hatırlat kendine. Artık bi karanlık yok! ''

Ses.65

Bazen sadece san sıkıntısından, önceden kestiğin parmağının kapanmış yarasını oynarken kanatırsın ya, işte tamamen böyle bişey bu sızıntılar.
Bazen müzik olarak çıkıyor benden, bazen yazı.
Ama hiç bir acısı olmadan çıkıyor.
Yolda yürürken içine bastığın çukurdan çıkıp paçanı ıslatan soğuk suyu hatırlarsın ya, sonra da gülersin hani.
Tamamen böyle.
Pişman da olmazsın, acı da çekmezsin.
Tamamen bu..

Cansız

Yağmur yağıyor yine
Ve sen yine, yanlızsın.
Çok derinlerde.
Dönüp bakmadığın her yerde,
Yanlızsın sen, yanlız…

Yağmur yağıyor yine.
Ve sen yine, pencerenin diğer tarafındasın.
Çok yükseklerde.
Korkarak baktığın camından
O ıssız kalan köşeye.

Sadece dinliyorsun, yağmuru
Sadece izliyorsun, zamanı
Sadece yaşıyorsun, söylediğin sözleri.

Yağmur yağıyor yine.
Ve sen anlattığın kelimelerin ardında, ağlıyorsun.
Çok aşağıda.
Sanıyorsun sadece söylediğin kelimelerle
Yaşanıyor, yaşıyorsun.

‘’ Neden bu kadar doldurdun boşluğumu¿ ’’
Ve;
‘’ Seni hep seveceğim.’’
Sanıyorsun sanırım bir hayatı.

Gök gürlüyor yine!
Ve sen yine, korkuyorsun!
Çok silikçe.
Yaşamaya çaba göstermediğin
Tüm o yaşamlardan!

21 Şubat 2011 Pazartesi

Ses.64

Ha bi de, duymayı istemeyeceğim cevapların soruları birikiyor kafamda.
Kimlere soracağımı da unutmamam gerekiyor.
Belki de her şey yine benim düşündüğüm gibidir ha?
En kötüsünden.
Kesin öyledir zaten.

Ses.63

Ya uyumaya çalışırken, ya da yolculuk yaparken yanlız kalıyorum.
Tamamen kendimle kalıyorum.
Müziğe kaçıyorum zaten her iki ihtimalde de.
Bu iyi mi kötü mü anlamadım ama özlüyorum kısık sesli, sıcak soba başında ellerimi ısıtmaya çalışırken dinlediğim müzikleri.
Bomboş saatleri az geçirmedim elimde gitar, soba karşısında tek başıma odamda.
Olsa da yapsak...

20 Şubat 2011 Pazar

Ses.62

Ve hiç kimsenin bilmediği bi şarkım var...
O kadar mutlu oldum ki bunu bulduğum için tekrar.
Belki bi ''o'' biliyordur, onun da pek önemi yok son 3 yıldır..

19 Şubat 2011 Cumartesi

Ses.61

Ve üzerine devamlı yorumlar yaptığım, onsuz kaldığımı düşündüğüm bu '' Anlam'', acaba değişken midir?
Bir yaşamın anlamı, değişebilir mi, yoksa yitirildiği zaman geri kazanılamayacağı için ardından ağıtlar yakılacak bir şey mi?
Bilmiyorum...
Sadece ben hep ağıtlar yazdım.
Belki anlam dediğin şey, değişkendir.
Bir başkasına geçebilir o anlam.
Ve sen onun farkına varamazsın, gözüne girecek kadar yakına gelene kadar.

Ses.60

Hatırladığım da beni üzer diye düşündüğüm bir çok şeyi, şimdi hatırlıyorum ( evet, tam olarak şu anda, hepsi birden beynime hücum ediyor ) ve hiç üzülmüyorum, canım sıkılmıyor.
Komik geliyor biraz.
Hemen herkese paylaşıyor oluşum kendimi, acınası bir hale düştüğümü hatırlatıyor sadece.
O da komik geliyor bana :D
Gece gece iyi güldüm.
Ve bunu buldum eskilerin içinden;

Anlam












Anlam demişim buna da.
Vardır bi bildiğim herhalde, iyi demişim.

18 Şubat 2011 Cuma

Ses.59

Ve sen, başkası olmaya çalıştıkça, oluyorsun.
Eskiden olduğun gibi olmamaya çalışıyorsun, başarıyorsun.
Fakat ''başkası'', benim için yabancıdır bunu da bilesin...

En içten ses; O yüzden normal ol, lütfen gitme.Bari sen yanlız bırakma beni

Ses.58

Her şeye anı yüklemek, hatıra koymak biraz can sıkıcıdır, tek kalma ihtimalin gerçekleşip, seni bırakınca insanın.
Kabul.
Ama o anılara zarar vermemeyi seçmek, daha da sıkıcıdır.
Kabul.
En sonun da sadece ''sen'' kaldığında, o şarkının, o yerin, o fotoğrafın hiç bi sıcaklığı olmaz ya, o en sıkıcı olanıdır.
Kabul etmiyorum!
Yanlız bırakana küfürler ediyorum çiçekler gibi...
Sessiz ve içimden, kimse duymadın diye.
Çünkü o küfür de benim, o da benden.
Ve şimdi ısınmasın hiç bir anı.
Hiç bir şarkı..
İlk Kar'da düşmesin, Yaşam Ağacı' da büyümesin.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Anlam'a

İnsan değil de ağaç olsam.
Dallarımın arasından rüzgar esse yapraklarım, çiçeklerim meyvelerim olsa.
Mevsimleri yaşasam...Köklerimle toprağın derinliklerine sarılsam.
Kuşlar konsa dallarıma, yuva bile yapsalar...Böcekler, karıncalar yollansalar içime...
Çürütseler oralarımı , ballarım, sakızlarım olsa.
Gövdeme bir insan yaslanıp uyusa...
Ben bunları hiç bilmesem, sadece ağaç olsam..

Erkan Oğur

Ses.57 ( 1994 )

Bundan 17 sene evvel ne olduğunu hatırlayamıyorum.
Normal olanı da bu sanırım.
Ama şimdilerde şahit oluyorum geçmişime, yine hatırlayamıyorum.
Görmeye başladığımda eski görüntüleri, git gide siliniyor aklımdan.
Hatırlamıyorum artık eski evlerimi, hatırlamıyorum artık eski sesimi, hatırlamıyorum artık kardeşlerimin saçlarını.
Acıtmalı mı bu canımı, yoksa acıtmamalı mı bilmiyorum bile.
Ama şu anda izlediğim görüntüler, çok sıktı canımı.
Hatırlamak istediğim o kadar çok insan var ki..

12 Şubat 2011 Cumartesi

Ses.56

'' Seni hiç tanımasam ve yolda görsem; '' demiştim bundan 2 yıl evvel bi kadına. Sonu gelmemişti o cümleminde. Döner bakardım yine demeliydim sanırım. Çünkü bakardım.
Çok saçma lan... Off... Tesadüfler....

11 Şubat 2011 Cuma

Ses.55

Ya çok kolay tahminde bulunacak kadar iyi inceliyorum hayatı, ya da kolay tahminler yapacak kadar sıradan yaşıyorum.
Çünkü tüm tahminlerim gerçekleşiyor.
Sıkıcı olmaya başladım.

---

Sadece ''bana göre'' olan bakış açımı biraz değiştirmeliyim.
Sadece ben yaşamıyorum hayatımı.
Sadece ben söylemiyorum son sözü.
Hatırla ara sıra  bunu Alus.

Ses.54

Ve sanırım ilk bestemi bitirdim :D
Günlerdir aklımın her tarafında dönüp duran melodiler nihayet bi sıraya girdiler ve kaydettik.
Yakındır dinlenecek hale gelmesi.
Hikayesini pay edeyim dedim buradan, hiç kimselerime.

---


'' .... seni görmek istemiyorum, git.'' dedi kadın.

'' Neden? Ne oldu dünden bugüne değişen,seni benden alacak olan? '' dedi adam zavallılıkla.
Sustu kadın, hiç bir şey demedi. Ardını dönüp yürümeye başladı. Durmayacaktı. Asla geri dönmeyecekti. Ardına dönüp bakmayacaktı da ne olduğunu görmek için.
Ama o, köşeyi döndüğünde bambaşka bir yol görünmüştü adam için.
Sokağın ışıkları büyümeye başladı birden. Renkler beyaz oluyordu gitgide. Masum gibiydi sanki her şey. Nefes almadığını fark etti bi an. Ama gözleri hala açıktı. Sokağın buz gibi soğukluğu sanki geçiyordu. Ve uzaktan bir fısıltı duydu adam, kadının gittiği yerden;

'' I gave you life ''

Artık bembeyazdı her yer, bedeni hariç. Kan, kokuyordu ama ortada kan yoktu. Yaşıyordu, ama nefes alamıyordu. Ellerine baktı, yaralar oluşmaya başlamıştı artık. Korkudan çığlık atmayı denedi ama nafile. Sesi çıkmıyordu.
Kadını düşündü.
Giderek siliniyordu aklından. Yüzü, elleri, saçlarının kokusu,  hareleri...
Adam iyice korktu. Yapacağı hiç bir şey yoktu sanırım. Hafızası yok oluyordu. 
Hatıraları gidecekti. 
Titremeye başladı bir anda. 
'' O nu nasıl kaybederim? '' dedi içinden kendine.
Sanırım böyle böyle kaybedecekti.
Bembeyaz bir ışığın içinde.
Armonik bir sessizlik.
Armonik bir ayrılış. 
Bir intihar sanırım. Aklı için, bir son yaratmak için, kendine kadının yanında bir yer bulmak için, ölemiyordu…
Adam, kadın için, onu görebilmek için bir kez daha ölemiyordu.

‘’ Odana gün ışığı doğmuştu o sabah. Ve ben kapını çaldığımda, uykulu gözlerle açtın. Gülümsedim bana ve o an, tüm mevsimler gibiydi. Sarıldın bana o an ve sıcacıktın aynı kalbin gibi. ’’

Rüzgar esmeye başladı yavaşça. Sıcaklığı alacak kadar esiyordu. Beyazlık maviye dönüyordu.
Karanlık geliyordu…
Bulutlar birikti tepesine.Ufuk yoktu.Bir sınırı yoktu gördüğü yerin.
Sadece bulut doluydu çevresi. Mavi gitgide kararıyordu. Kapandı hava. Rüzgar uğulduyordu kulakları. Su kokluyordu artık zihni.
Bulutlar kovalamaya çalıştıkça, dağılıp başka yere geçtiler.
Kaçınılmazdı bu. Islanacaktı…
Sonra ayaklarının yere basmadığını fark etti. Korktu bi an ama sonra fark etti ki bu o kadar da sorun değildi.
Uçuyordu!
Bedenini ileri doğru iktirdi biraz da ve ilerlemeye başladı. Yüzüne gülümseme yayıldı birden. Bütün her şeyi bir kenara attı zihninden. Şu anda tek önemli olan şey, uçuyor oluşuydu.
Yağmur hala yoktu ve üşümek için bir sebebi de yoktu. Arada göğsü üşüyordu ama bu onu hep mutlu etmişti.
Sebebi o ise eğer, acı bile iyiydi.
Yaşadığını hissettirdi o an ona zaten.

‘’ Odana girmiştik beraber 1’i 1 geçe. Bir yudum likör tattırmıştın bana. Tadını sevmemiştim ama onu sen seviyorsun diye içmiştim. O kadar güzeldi ki o an. O kadar sendim ki aslında. Sarıldığında bana, bana en yakın olduğunda yine düşündüğüm sendin. O liköre rağmen…

Bulutlar tekrar aydınlandı bir şimşek ile beraber. O kadar korkmuştu ki artık uçamıyor diye adam, her şey başa döndü diye, çığlık atmıştı. Evet, sesi de yerine gelmiş yeniden.
Hala da uçabiliyordu…
Zihnine masmavi bir imge geldi istemsizce. Bir göz. İçinde kendine ait yuvarlağı olan. Durdurdu zamanı. Rüzgar esmiyordu, bulutlar dağılıyordu. Hafızası yerine geliyordu.
Hare birden anafor gibi dönmeye başladı. Gökkuşağı gibi renklendi. Artık başka bişey görmüyordu.
O kadar hızlı dönüyordu ki bulutlar dağılmaya başlamıştı.
Bir an kafasını yukarı kaldırdı.
Yıldızlar…
Hatırlıyordu.
Ona ait olan yıldızları biliyordu.
Hiç aramasına gerek kalmadan buldu onları. Işıl ışıldı. Onca yıldızın arasında onun yüzü gibi ışık saçıyordu kalbine. 3 tanelerdi ilk önce. Ardından altında birkaç yıldız daha belirginleşti. Sıcaklık doluyordu kalbine adamın.
Hatırlıyordu.
Biliyordu.
Adını hatırlıyordu.










Ama her şeyi hatırlıyordu…
Kabus olan rüyalarını da. Kelimeleri de, yüzleri de, ihmalleri de….
Sızı hissetti kalbinin hemen altında.
Acıdı canı bir kez daha. Yıldızlar yok oluyordu. Hare gidiyordu.Bulutlar geri geliyordu yavaş yavaş.
Ve bedeni ıslanmaya başlamıştı.
Yağmur başlamıştı artık.
Ve acısı git gide artıyordu. Biliyordu ki şu anda olan şey, bir tören. Bir sevginin anıtı. Hızla düşmeye başaldı gökyüzünden yere. Işıklar geri geliyordu.
O yola düştü tekrar.
Sanki yıllar geçmiş gibi üzerinden. Ama yine o yoldaydı ve kadın yine gidiyordu. Durmayacaktı. Asla geri dönmeyecekti. Ardına dönüp bakmayacaktı da ne olduğunu görmek için.
O tam da o köşeyi dönerken ardına döndü baktı bir kez daha.
Hareler, eller, anılar, düşünceler, aşklar. Bir anda göz göze geldi.

Ve kadın adama seslendi; ..... ”

---

Güzel olacak bitince. Her şey gibi, bitince daha güzel olacak.

Ses.53

Mesela görmezden gelemiyorum ben hiç bişeyi.
Hani sıçtıysan bile oraya, kokuyordur, fark ediyorum.
Görmezden gelemiyorum.
Varsın sonuçta. Vardın yani.
Şimdi de, hala da yaşıyorsun.
Görmezden gelemem ki.
Ama öyleymiş gibi yapılıyor bazen bana, çok canım yanıyor.
Varım bende.
Bende hala yaşıyorum.
Görmezden gelinince sanıyor musunuz ki yok oluyorum ben¿

Ses.52

Korkmuyorum da, bi ürperti var aklımda.
Yine var hatta.
Konuşmam lazım artık, paylaşmam lazım aklımdakileri.
Sıktı çünkü.
Bu sessizlik..

9 Şubat 2011 Çarşamba

Ses.51

Son konserden bu yana ( yaklaşık 3 aydır ) hiç davul başına oturmayan ben, az evvel alıştırma yapayım derken, sağ ayağıma giren kramp ile boğuşmak zorunda kalıyorum...
Sıçtık..
Tez vakitte yine davul başına oturmam lazım :D
Sinirden gülüyorum vallahi :D:D

D.D.

Haykırdım gökyüzüne
Ne cevap geldi ne de ceza
Ağlarken sonum sandım
Çöktüm dizime yalvardım

Söyle... Söyle bana... Söyle neden ben...

Yaraladım kendimi
Kanattım iyileştikçe
İntikam aldım pişmanım
Çöktüm dizime yalvardım

Söyle... Söyle bana... Söyle neden ben... 

Sessiz


En çok bendekileri özlüyorum.
En çok kalanları kaybediyorum.
Giden zaten acıtmıyor artık.
Kalan ise siliniyor hatıralarımdan.

En çok düne bakıyorum.
En çok yarınımı kaybediyorum.
Rastgele yaşıyorum.
Rastgele ölüyorum.

En çok eskileri arıyorum.
En çok yenilerden kaçıyorum.
Hani bundan 6 yıl evvel o gün var ya.
İşte o gün, bende öldüm.

Aramadım asla onu zaten,
Ya da başkasına o gibi bakmadım.
O sadece gitti..
Güle güle..

Bazen sanıyorum ki diriliyorum.
Bazen tekrar yaşanacak umutlar buluyorum.
Ve hiç birisi beni yanıltmıyor, bırakıyor ve gidiyor.

Kaç tane güzellik harcadım bilemezsin.
Anlamsız ve sebepsiz.
Gidişinin onurlu törenine 3 yıl.
Ama vicdanım rahat, tamamen özgürüm.

Ve düşünüyorum asla yapmadığım hataları.
Yine aynı pişmanlık!
Yine aynı özlem!
Yine ihtimaller!
Yine doğru hatalar!

Korkuyorum kadın ben…
Anlatıyorum sana.
Bak! Şiir yazdım sana anla beni diye.
Ne bekliyorum senden biliyor musun?
Sadece anla beni.
Anla ve ne yaparsan yap.

En çok gözlerine bakmıyorum.
En çok sen yokken sana bakıyorum.
Kapatıyorum gözlerimi,
En çok seni görüyorum

Sanki aşk şiiri gibi değil mi ?
Peki aşk dediğin nedir ki?

Elini tuttuğunda, kokusu aklına geldiğinde,
Yüzünü gördüğünde mutlu olduğun kişinin adı,
değil midir aşk?
Aşk, aslında o insan değil midir ?
Evet o.
Her şeyini paylaştığın insana duyulan histir aşk.
Özlemenin, kızmanın, hatırlamanın sade adıdır aşk.

İstersen bakma bir daha bana.
Nefret et, kızgın kal bi ömür.
Ama beni anla…
Bir de sev beni.
Kızma da…

7 Şubat 2011 Pazartesi

Ses.50

Bazı anlamsız acıları yok etmek için, sebep arayıp anlam yüklemek yerine, geçmişi hatırlamak yeterliymiş.
Her şey, arkamızda uzanıyormuş.
Açık açık...
Yine anladım.

---

Ve o yoldan geçerken hiç fark etmediğin şeyler, ileride seni kurtarabiliyor.
Pişman olmadan yaşaması, zordur.
Süre gelen acıyı yaşarken alması zor olan kararı doğru belirleyip ona tutunmak lazım.
Çünkü daha sonra ona sarılabiliyorsun.
Kendine güvenmeyi öğrenmesi gerçekten zor.

Satılık

'' Birgün gelir herkes kendi yoluna gider
Herşey nasıl başladıysa öyle biter ''



Yavuz Çetin'i özledim.

Hatıra

'' Adını seslendi adam yerde uzanan kadına; 'Lütfen uyan! Bana bak, lütfen !
Kadın zorlayarak açtı gözlerini, avucunun içinde ki kana bulanmış eliyle, sıkmaya çalıştı adamın parmaklarını. 
Çok saçmaydı. Gülümsüyordu kadın...
Masmavi gözleri sanki yıllar evvel tanıştıkları, vakit harcadıkları, uyudukları, o günlerde ki gibi parlıyordu.
Titreyen bedeni, her zaman ona en çok yakışan siyah elbiseyle örtülüydü.
Sanki hiç kan yokmuş gibiydi.
Konuşmaya çalıştı kadın zorlayarak kendini.
Geçen bir kaç saniye, adama sanki bir çok ömür gibi geldi...
Bi an, her şey geçecek gibi geldi adama, kadının eli, elinden kayıp düşene kadar.
Ve o büyük masmavi gözleri, birer cam küreden başka bir şey değildi. ''


2005 yılı.
Aniden, eski bir kabusa tekrar batmak gibi.
Upuzun ve bomboş yollar, bembeyaz parlayan sokak lambaları, baş ağrısı, kaybolan hisler, duyulmayı bekleyen kelimeler ve gerçekler.

Herkesin zamanı gelecek.

Ses.49

Nasıl olduğunun ne önemi var?
Yapabiliyorum, bu yetmez mi?

---

Yeter.
Artık yeter en azından.
Yaşıyorum ya, bu da yeter.
Fikrime eş yok mu?
Olmasın.
En azından fikrim var, hadi gerçekleştirelim!
Yürüyelim beraber.
Biriniz gelin yanıma.
Çok saçma çünkü, sadece yaşamak.

5 Şubat 2011 Cumartesi

Ses.48

Sonu olan bir müzik istiyorum.
Bitince yankılanmasın artık hayallerimde hiç bir nota.

Ses.47

Özledim ki.
Hani bunu sormana gerek yok kendine.
Ama atladığın bir kaç şey var be...
Burada anlatmak istiyorum ama bunu bana soracak kadar çaresiz kalmadan evvel bilmeni de istemiyorum.
Çünkü bilmeye açık değilsin.
Anlatırım ben ama yanlış anlamaman lazım.
Ben sana '' Benim olduğun için.'' dersem, ne anlattığımı bilmen lazım.
Zaten bilirsin ama zamanı değil.
İnan özlüyorum sesini yahu.
Yanımda durup hiç bişey yokken gülmeni de özlüyorum.
Bir kaç gün daha beklerim, belki bir kaç ay.
Doğru an denk gelince güzel olacak, anlayacaksın.
En azından kendimi anlatacağım.

4 Şubat 2011 Cuma

Ses.46

Hissetmek, sanattır.
Ama sanat, hissetmek değildir çoğu zaman.
Bazen bilmek sanattır.
Ama her sanat, bilmek demek değildir.
Doğaçlama çıkabilir bazen sanat.
Sanat, anlam taşıyan armonidir.
Ve her armoni bir sanattır.
Bunu da kabul etmek lazım.
Ve armoni, bir ahenktir, bir uyum...
Uyum, nefes için tamamen ihtiyaç dışıdır.
Ama insan her zaman da uyuma ihtiyaç duymaz.

Hepsinin dışında, müzik iyidir.
Kapattığında gözlerini, aklına sözler değil de, melodiler geliyorsa, sen bil ki uzun yaşayacaksın insan. Dolu dolu ve uzun. Ne ile dolacağına karar vermenin zamanı geldi de geçiyor.
Acele et.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Hasret

O gözler bana eskisinden yabancı,
Gönlümdeki bu sevda hiç dinmeyen bir acı,
Ruhumun kederinden gözlerim yaşla doldu,
İnliyorum derinden bana bilmem ne oldu,

En candan arkadaşım ruhumu saran gece,
Ben kime bağlanmışım ağlıyorum gizlice,
Kimsesiz karanlıklar derdime şifa verin,
Kalbimde ki yaralar daha çok daha derin.

Seyyan Hanım.

Ses.45

Bir gün geçmemişti aslında, sana seni özlediğimi söylediğim saatin üzerinden.
Bi anda çıkageldin karşıma.
Hani bazı anlar olur ya, anlamını yitirir zaman da hislerin geçici olarak çalışmaz.
İşte sanırım tarifi bu.
O kadar çok zaman harcadık ki sanki çok vaktimiz varmış gibi seninle, şimdi geriye bakınca keşke yapmasaydık diyorum. Bi gün gelecek ve aylarca ayrı kalacağız diye hiç düşünmeden harcamasaydık diyorum zamanı.
Gerçi o anları da özlüyorum.
Çünkü git gide eksiliyor varlığımız zamanın üzerinde.
Saatlerce konuşup da hiç bişey anlamadığımız günleri özledim.
Bir kez birbirimize bakıp da, tüm her şeyi anlattığımız anları da özledim.
Yani kısaca seni özledim kadın.
İyi ki geldin bugün yanıma bi anda.
İyi ki habersiz geldin, sevinç yaşattın bana.
Görüşücez lan saatlerce seninle, hatta belki sınırları zorlayıp gece olduğunda da çalarım seni evinden.
Eskiden yaptığımız gibi.
Gece bırakırız falan evine...
Özledim.

1 Şubat 2011 Salı

Ses.44

Ne kaybettiysem bu güne kadar, elimde, bir zamanlar varlıklarına dair kalan kanıtlar, tamamen benim yarattıklarım oluyor...
Vahim.
Acaba hakikatten sadece ben mi vardım?
Her şeyi ben mi yarattım?
Kendimi mi kandırıyorum lan ben!?
Hiç mi kalmaz lan bir şeyler beni bırakanlardan bana acı?
Hepsini mi ben yaratırım lan!!
Kafayı kırıcam..