MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

30 Ocak 2011 Pazar

Ses.43

Olmaması gereken bir yorgunluk var üzerimde fazla düşünmekten dolayı.
Ne yazdığımı anlayacak kadar hızlı çalışmıyor beynim şu anda.
Ama yeni yazdığım hikaye çok fazla olmaya başladı bana.
Çok anlamlı.
Çok özlemli ve gerçeğin tamamen dışında.














'' Ve Zamancı, her şeyi tekrar başlatabilmek için, sırlarla dolu o yolu seçti... Ölüm, artık onu beklemiyordu. ''

29 Ocak 2011 Cumartesi

Ses.42

Korktuklarım, yaşadıklarımın yanında sanki hiçbir şeymiş gibi.
Çok fazla şeyden değil, aynı korkunun birden fazla örneğinden korkuyorum.
Yalan söylenmesinden, olanın, olmuş olanın dışında gösterilmesinden korkuyorum.
Ayrıca nefret ediyorum.
Ki defalarca aynı şeyleri söylemekten de nefret ediyorum.
Evet!
Kandırıldın, yalan söylendi sana, korkuların var.
Hatırlamaktan korkuyorsun, özlemekten ve ihtiyaç duymaktan daha çok korkuyorsun, korkunla korkunu büyütüyorsun!
Anladık bunları Alus.
Defalarca yazdın bunları.
Ama çözümü ne?
Bunlar üzerine de kafa yor azıcık!
Ergen çocuklar gibi bi de ağlamadığın kaldı!

---

Çözümün ne olduğunu bilmek yetmiyor işte bazen gördüğün gibi!
Tekrar aynı heyecanı yaşamak için bi gücüm yok.
Her şeyi baştan yaşamaya inancım yok.
O yüzden böyle sanırım.
Bi kere güvenebiliyorum ben.
Kandırılıyorsam eğer çok vahim benim için her şey en sonuna doğru anının…
Tekrar acı sindirmeye çalışmak, olması gereken şeyleri yapmak; yani görmezden gelmemeye çalışmak acıyı, insanı, kadını. Sonuna kadar yaşamak tüm acıyı.
Hatırlamaya çalışmamak anıları, özen göstermemek hayata, üstünkörü geçirmek zamanı. Hak ettiğim gibi yani.
Bunlar benim için çok zor be.
Atlatınca bu aşamayı, tekrar sevgiyi hissetmeye çalışmam biraz zaman alıyor.
Birkaç yıl kadar hemde.

Carpe Diem

We can learn
From the past
But those days
Are gone
We can hope
For the future
But there might not be one

The words stuck in my mind
Alive from what I've learned
I have to seize the day
To home I returned

Preparing for her flight
I held with all my might
Fearing my deepest fright
She walked into the night
She turned for one last look
She looked me in the eye
I said, "I Love You...
Good-bye"

28 Ocak 2011 Cuma

Ses.41

Ne kadar garip…
Soğukluk her yanımı sarmış, istemeden ben aslında hiç.
Gözlerinde ki soğukluk beni korkutuyor mu acaba?
Hiç görmeden yaşamaktan korkuyor muyum acaba?
Ya da görebilmek için çabasızlık beni korkutuyor mu?
Üşüyorum ben sadece, hava çok soğuk.
Hava çok soğuk.
Umursuzluk beni korkutuyor.
Her şey ısınacak, tekrar eskisi gibi olacak..
Bunu istiyorum.
Ellerim kurudu artık, ellerim ısınmıyor.
Hatıralarım üşüyor..
Ve en son, gözüme gözüktüğün an, özlemim yok oluyor.
Artık hiç özlemiyorum.
Kimseyi özlemiyorum.
Sadece korkuyorum.
Beni korkutuyorsun.
Beni acınacak hale getiriyorsun.
Beni tanıncak hale, herkesin anlayacağı hale sokuyorsun.
Kaybetmiş bir insan…
Bunu herkes anlayabilir.
Sağol, beni öldürdüğün için teşekkür ederim.
Daha fazla yakamazsın canımı.

23 Ocak 2011 Pazar

Ses.40

Yeni denemeler yapıyorum kendimce.
Bir elin sıcaklığını hissetmek için, önce daha derinlere bakmak artık farazi sanki.
Sıralamayı değiştirmek lazımmış.
Deniyoruz.
Olacak gibi de.
Ama hiç alışık değilim.
Çok yabancı.
Ama denediğim için daha büyük bir şey kaybetmeyeceğim, eski kayıplarıma kıyasla.
Muhtemelen daha az acıyacak canım.
İtiraf ediyorum tabi ki bunu sana, fakat pek yabancı bu durum bana.

---

Sakinlik var bende.
Alışkanlık, sanırım olaya olan ilgimi alıyor benden.
Hayata karşı pek ilgili değilim akabinde.
Uzun uzadıya yazmaya gerek yok, sanırım farklılaşıyorum.
Neler olacak bilmiyorum, yardım et bana.

22 Ocak 2011 Cumartesi

Ses.39

Ve Hüseyin'i uyutmuyorum.
Gonca'da uyuyacak ama kaçırdım uykusunu.
Beste'nin tamamen kaçtı zaten uykusu.
Benim ise 48 saatte tam olarak 3 saatlik uykuyla dayanıklılığımı test ettiğim bir an şu an.
Ama keyifli.
Eskiden bu kadar keyifli değildi buralar.
Umarım uzun vakit uyumazlar :D

21 Ocak 2011 Cuma

Ses.38

Yağmurun ıslattığı bu dar ve uzun sokak, ilk defa bana bu kadar eşsiz gözüktü.
Her zaman ki pis toprak, şimdi nemlenmişti, kokuyordu insanı kendine çeken bir tat ile...
Özleyeceğim bir an...
Ve yine kasım ağıtı ile inliyor tüm kafe...
Nargile lazım...

Ses.37

Kendin ettin kendin buldun dese ya birisi bana.
Hakikatten buna ihtiyacım var.
Bilmem yetmiyor.
Birisinin buna beni inandırması gerek.
''Kendin ettin ve kendin buldun.
Üşümesin için artık daha fazla.
Gerek yok.
Artık geçti.
Yapabileceğin bişey yok.
Geçecek zaman ve alışacaksın.''
Beni avutmayın sakın ha dostlar.
Gerçeklerle gelin ki iyice yakayım yaramı, kabuklaşsın iyice.
Gerçekten ihtiyacım var.

Ses.36

Yeni bir hikaye yaratıyorum sanırım!
Çok heyecanlıyım şu anda!
Hatta bu heyecan uykumu kaçırıyor ve yarın saat 10 da başlayacak olan Adalya mesaime geç kalma ihtimalimi doğuruyor.
Olsun lan!
Kalkarım kesin.
Hikaye çok güzel olacak be yav. :D

20 Ocak 2011 Perşembe

Ses.35

'' 6, 6 en sevdiğim sayı 6! ''
Bir zamanlar Susam Sokağı izlerken, sayıların en güzelinin 6 olduğunu söylerdi Minik Kuş.
Neden bilmiyorum, ama o öyle derdi ve benim de en sevdiğim sayı 6 oldu.
Ve 6 gündür de yazmıyorum buraya.
Fark eder etmez küçükken inandığım o şeye ihanet etmemek için oturdum bilgisayar başına.
En sevdiğim sayı 6, 6 gündür de yazmıyorum.
Hiç bi alakası ve tasadüfü yok.
Ama seviyorum hem bu sayfayı ve 6'yı.

---

Aslında bu 6 gün, bilgisayarsızlığımla da alakalı.
Arkadaşımda unuttum ve hala da alamadım.
Başka bilgisayardan yazıyorum zaten bunu da.
Almaya da pek niyetli değildim açıkçası.
Çünkü artık buraya yazı yazması bir yük oluşturuyordu bende.
Bir şey hissetmiyordum sanırım yazılası.
Ya da yazılası tüm duygularımı anlatıyordum bir kişiye.
Anlatacaklarımı duymaktan da korkuyordum, yazıp okumaktan da.
Ya da bu sayfanın alışkanlık haline geliyor oluşundan da.
Ama öğrendim kısa süre önce korkmadan yaşanamayacağını.

---

Ki korkmaktan git gide keyif almayı öğreniyorum.
Kaçmadan yakalanacak, tesadüfen yaşanacak o anların gelişini ertelemek için hiç bir sebep göremiyorum.
Korkmuyorum da.
Çünkü eminim ki, ben kaybetmedim değerlerimi.
Didinip, kendimi harcayıp uğruna yarattığım değerler hala duruyor.
Hala benimleler.
Gitmeleri için de bir sebep yok.
Korkmak için bir sebep olmadığı gibi.
İnsan kendinden korkar mı¿...

---

Nefes al.. Nefes ver... Nefes al.. Nefes ver... ve biraz tut şimdi..
Hafızamla ilgili sorunları her zaman yaşadım.
Bazı anıları çok net hatırlarım. 
Her cümleyi ve her nefesi.
Her sözü ve her yağmalanan hayali.
Ama artık rüyalarımda yeni yeni anılar yaratmak benim için hiç hoş olmayan sorunlar doğuruyor.
Artık eskileri daha çok özlüyorum.
Rüyama onlar gelsin istiyorum.
Ellerimde son kez uyuyan kadar kimse beni mutlu etmedi.
Çünkü herşey benim elimdeydi.
Ben ise onun gözlerinde, saçlarında..
Sonradan kanlarla kaplanan saçlarında.
Şimdi bırakabilirsin...


---


Ve üzerinden yıllar bile geçse de unutmayacağım bir kaç insan.
Yaşamaya devam edin.
Beni bölmüş de olsanız, yaşamaya devam edin.
Ansızın görüyorum ya sizi böyle, o an beni taşıyorsunuz ya geçmişe.
Arada yapın bana bunu.
Hatırlıyorum...
O eski turuncu saçlarını, asla değişmeyecek bakışlarını, bir çok defa beni mutlu eden, fuarın ortasında bana bağırarak beni sevdiğini söyleyen ve defalarca sana aldanmamı sağlayan sesini, çok heyecanlandığın da neredeyse duracak gibi olan ve beni korkudan korkuya sürükleyen kalbini..
Hatırlıyorum..
Her zaman aklımda.
Çünkü gerçekten yaşadım ben her şeyi.
Senin gibi yapmadım, yalandan yapmadım hiç bir şeyi.

---

Ve istediğini koy buraya elveren.
Mutluluğu koy, yıldızları koy, küçüklüğünü koy, tokatlarını koy, korkularını koy, gözyaşlarını koy, saatlerini koy, yalanlarını koy, beni koy..
Bu yol sadece senin.
Gidişin için.














Yağmurun, çok derinleri hatırlattığını sanırdım sana hep.
En diplerde yatan umutlarını, aradığın her şeyi, o getirir sanırdım sana.
Ama o sadece yalanlarını yıkarmış.
Tozu dumana katmaman için, yağarmış.
Yalandan, şakacıktan.
Ve eşliğinde benden aldığın bir çok şarkının.
Benden anlamını çaldığın.

---

Yakında gidiyorum İzmir'den. ( Aslında daha 6 ay var. )
Deneme - Yanılma ile öğrendiğim bi çok saçma tecrübeme bir yenisini daha ekliyorum.
Gerçi bu sefer yanlız değilim.
Bakalım neler olacak.
Çok merak ediyorum.

14 Ocak 2011 Cuma

Ses.34

Keşke şu yaptığım müzikleri buraya yazabilseydim.
Çok eksik hissediyorum kendimi şu anda.
Benim için herşey olan müziklerimi, buraya yazamıyorum.
Çok eksiğim lan...
Dertlendim..
Üzüldüm.
Ve aslında sayısını bile unuttuğum şarkılarımın artık kayıt altına alınması gerektiğini biliyorum.
Yeter artık.
Sadece ben çalarken dinlenebiliyor olması, bana hakaret bi kere...
İnsan yaptığı şeyi dinleyebilmeli gözlerini kapatıp..
Eve bunu yapıcam artık.

13 Ocak 2011 Perşembe

Ses.33


Nicedir uzak olduğum bir anı özleyip, aynı anda da yaşıyorum.
Pek sevdiğim dostum..
Ve pek çok anlam taşıyan insanım.
Beni, anlamadığım bir şekilde asla bırakmayan kadınım.
Uyuyorsun şimdi yanımda..
Ne güzel şu an aslında.
Bir çok şey ifade ediyor bana, seninde bildiğin.
Yaşıyorsun şu anda, yanımdasın.
Az evvel ki telefona beraber irkildik, yaşıyorsun yani, yanımdasın.
Sen elini yüzüne götürdüğünde beraber kıpırdadık.
Sen, hayat ve herkes için çok küçük anlamları benim için büyüttün.
Senin yanımda oluşun beni aslında ben yapan şeylerin temeli.
Anlatamayacağım ve herkese anlattığım şeylerdir benim sen halim.
Sen uyanma diye kıpırdamadan geçirdiğim geceleri hatırlıyorum hala.
Ya da sen üşüme diye yorganımı üstüne örtüşümü.
Korkma diye sabaha kadar başında oturduğum günü de hatırlıyorum.
Bırakma diye beni saatlerce telefonda görüştüğümüz o dakikaları, özünde biz olan ama beraber olmak varken birlikteliğimizi sorgulayan o dakikaları da hatırlıyorum.
Bana sarılıp gözlerime baktığında gördüğüm o inancı yıkmamak için neler yaptığımı hatırlıyorum.
Senin içinde olduğun kocaman 7 yılı yani.
Ne kadar garip aslında o yıllar.
Anlamını yeni yeni, aslında geçen her dakikada fark edebildiğimiz o anılar.
Ne kadar da garip.
Dostum, hakikatten zor şeyler yaşattık birbirimize.
Ve hakikatten sınadık birbirimizi en zor haliyle.
Bence başarılı da olduk.
Birbirimize karşı anlamsızca dayattığımız sınavı geçtik.
Belki de yıllar evvel geçtik ama şimdi şimdi, geçen her dakika giderek daha da derinleşiyor.
Her gün daha da artıyor, yineleniyor, anlamı değişiyor.
İyi uyu kadın, sabaha uyanacaksın.
Ve sakın üşüme..

11 Ocak 2011 Salı

Ses.32

Ardında bırakması zor bazı bedenleri, lekeleri, tenleri.
Acı yüklememek lazım mutluluğa.
Ve yanlızken kesinlikle düşünmemek lazım acıları.
Hiç yaşamadığım o kadar an var ki, özlüyorum o anları.
Keşke yaşasaymışım diyorum, rüyalarıma giriyor ve uyandırıyor bir çoğu.
Keşke Bostanlı'ya gidip o banklarda otursaymışım diyorum.
Kesinlikle yaşanırsa güzel olacak o anları özlüyorum.
Yağmurdan hemen önce orada olmak güzel olurdu eminim.
Serin maviyi çekerdim burnuma.
Suyun kıyıdaki taşlara vuruşu, martıların az sonra yağacak yağmurdan kaçışı....
Keşke inanıp da yanmayı hak etmeseydim.
Ve keşke inandıktan sonra bana, uygun olan son, iyileşmeye çalışmak olmasaydı.
Normal bir hayatı özledim çünkü.
Uyanınca ağrılar çekmemeyi özledim mesela.
Ya da sustuğumda düşündüğüm için hep konuşmaya çabalamaktan sıkıldım.
İkisi de birbirinin başı ve sonu.
İkisi de aynı hayatın farklı anlamı.
Zaman peşinde koştuğum bir çember.
Hayatta öyle.
Bir ucundan kaçtığım korkularım, diğer tarafta beni bekliyorlar, biliyorum.
Ne kadar hızlanırsam hızlanayım, diğer uçtan da yaklaşıyorum o iğrenç anlara.
Zamanı seviyorum ben, her ne kadar tek olsam da en zor anlarda onun içinde.
Beni iyileştirmeye devam et Zaman.
Gerçekten ihtiyacım var sana, yaşanmamış hatıralara ve varılmamış insanlara.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Kendin Olma Lüksü


Sabah evden çıktığın andan itibaren bindiğin araçta, gazeteni aldığın büfede, kahvaltı ettiğin pastanede, kapısından girdiğin iş hanında, karşılaştığın, bir şekilde iletişime girdiğin insanlarla refleks haline gelmiş bir sıcaklık gösterisi sergilemek de çok yorucu. 
Daha kendine sormaya cesaret edemediğin günün ilk '' Nasılsın? '' sorusunu onlardan birinden duyduğunda hiç tereddütsüz, onun da aksini duymayı zaten beklemediği bir şekilde yanıtlamak da yorucu. Aynı refleksin bir uzantısı olarak bu kez aynı soruyu karşındakine sormak ve onun da kendin gibi bu soruyla yorulduğunu bilmek de öyle.
Bu sosyalleşme oyunundan feci halde sıkılıyorum bugünlerde. İstiyorum ki bu gizli sahne açığa çıksın, hiç olmazsa '' Rol bu kardeşim, ciddiye almasana '' diyerek biraz kendimiz gibi oynayalım. Ha, sonra medeniyet adına '' mış gibi '' yapmaya devam ederiz. Ama lütfen arada bir antrakt olsun artık...


Serpil Ulutürk.

Ses.31 ( Sır )

Lie!
Dream Theater'ın kısacık şahane parçası.
Bilgisayarımda bi anda çalmaya başladığından dolayı fazlaca mutlu oldum şu anda...

Bazı insanlar hayatlarını filmmiş gibi yaşamaktan gerçekten keyif alıyorlar, bunu anladım ben.
Filmmiş gibi davranıp bina tepelerinden atlayanını mı ararsınız, yoksa kendine bişey olmaz sanıp ona buna dert olanlarımı..
Alayı mevcut, alayı da acınası insanlar.
Pikaçu olduğunu sanan yok diye de mutlu değilim, kesin vardır hala aramızda dolaşan.
Ama bunların bence en vahimi, film sonunda açığa çıkacakmış gibi sırlara sahip olanlardır.
Çok vahim durum.
Soru sorduğunda, gözlerinin içine bakıp susunca bilmeli ki o bakan ve susan kişi, baktığının kulaklarında dış ses yankılanmıyor.Açıklamıyor aslında yaşamın sonunda anlayacağımız o sakladığın ulvi gerçeği.
Aptal yerine konmakla aynı şey.
'' Neden yalan söyledin bana¿'' diye çok sordum insanlara ve genel de susup gözlerime baktı bir çoğu.
Sanki '' Şimdi açıklayamam, ama günün birinde beni anlayacaksın ve bana teşekkür edeceksin '' demeye çalışıyorlar.
Bunlar filmlerde olur canımın içi, gerçek hayatta olmaz. Yaşanmaz, kimsede bekletilmez böyle.
Kamera yoktur çünkü ensemde beni çekecek.
Senin de hayatında o yalanın hak edilmiş kederi de yoktur çekeceğin.Gülüp geçeceğin milyonlarca anıdan sadece birisidir kandırdığın.
Bence bu durumu bi gözden geçirmek lazım.
Gerçekten yaşadığımızı bilmeli tüm insanlar.
Geri saramıyoruz bak hayatı, gerçekten. Hiç denediniz mi bilmiyorum ama ben bir iki kere geri sarmayı ve ileri sarmayı denedim, hiç bi sonuç alamadım, baş ağrısının dışında.

9 Ocak 2011 Pazar

Ses.30

İlk defa ne yapacağımı tamamen bilmeden sokağın bi ucundan ucuna 3 defa yürüdüm. Nereye gideceğime emin olamadan dolaşması çok kötüymüş. 
Zor oluyor hele o tip zamanlarda karar alması da.
Dolmuşa nasıl bindim hatırlamıyorum..
İlk defa gözümde büyüdün Bornova.
Korktum ilk defa..

Ses.29

Toplam olarak 3 kere hava atışı yaptık 1 haftadır, bu soğukta kim bakkala gidecek diye Burak ile. Ve soba karşısında müzik dinleyerek oturmak hep bana nasip oldu :D
Çok ballıyım arkadaş :D

---

Erkan Oğur'u özledim...
Dinlemeyi ve susmayı

8 Ocak 2011 Cumartesi

Train of Thought

Don't
Tell me what's in
Tell me how to write
Don't tell me how to win
This fight
Isn't your life
It isn't your right
To take the only thing that's
Mine

Proven over time
It's over your head
Don't try to read between the
Lines
Are clearly defined
Never lose sight of
Something you believe in

Takin' in the view from the outside
Feeling like the underdog
Watching through the window I'm on the outside
Living like the underdog

I've been trying to justify you
In the end I will just defy you

To those who understand, I extend my hand
To the doubtful I demand, take me as I am
Not under your command, I know where I stand
I won't change to fit your plan, Take me as I am

As I am

Still
Running uphill
Swimming against the current
I wish I weren't so
Fucked
Feels like I'm stuck
Lost in a sea of mediocrity

''Slow down,
You're thinking too much
Where is your soul?''
You cannot touch
The way I
Play
Or tell me what to say
You're in the way
Of all that I believe in
Takin' in the view from the outside
Feeling like the underdog
Watching through the window I'm on the outside
Living like the underdog
I've been wasting my breath on you
Open minds will descend upon you

To those who understand, I extend my hand
To the doubtful I demand, take me as I am
Not under your command, I know where I stand
I won't change to fit your plan, take me as I am

Ses.28

Bi anda ne yapacağını bilemeye bilir insan, bazen yanlız kalınca.
Bazen durulur, hiç bişey yapamaz, yapmak bile istemez.
Normaldir.
Anlanır, kabul edilir. Gerekirse, eğer dost ise, yardım ve yataklık edilir.
Ama kendini, fikirlerini, hep olduğun kişiliği ayaklar altına alırsan, ahlaksızlık yaparsan dünyaya, vallahi gelip lafını bile dinlemez insan.
Dinlemeye gerek duymaz.
Kendini iyi hissetmek istiyorsan eğer, sıçmayacaksın yaşadığın yerin içine.
Eğer sıçacaksan da, yaşamayacaksın orada.
Temizlersen de kokar çünkü.
Ayıp.
Yardım etmiyorlar diye de, kendi durumuna haklı bir pay çıkarma.
Yanılırsın genç.
Bildiğin yanılırsın.
Göz göre göre, hayatını boka çevireceksen, kolundan tutup ''napıyorsun sen?'' denecek yaşı geçtiğini unutmadan yaşa.
Çünkü, en iyi insanın bile, bilerek hayatını boka çevirmene engel olmaz. 
Hele ki bu ilk defa olmuyorsa!
Yardım etmeyeceğim sana dostum.
Sen gelip, ağlayana kadar bana, sana yardım etmeyeceğim.
Hak ediyorsun çünkü ağlamayı.
Hak ediyorsun çünkü pişman olmayı.
Ve kendine acımalısın.
Bu kadar düşük davrandığın için bana, ailene, eski aitliğine.
Yazık.
Üzülüyorum.
Ama biliyorum ki, sen, herşeyin sonunda yine bana gelip '' Abi pişmanım..'' diyeceksin.
Ve bende sana yeni hayatın için yardım edeceğim.

7 Ocak 2011 Cuma

Ses.27

Sadece kendi söylediğine inanacak kadar kralsanız, buyrun tahtınıza.
Sizi rahat ettirmek için bacağımdan geleni yaparım.
Emin olun.

6 Ocak 2011 Perşembe

Ses.26 (*)

Cennetin ışıklarında, hissedeceğin şey benim
Soğuk Aralık'da, yine de karşılaşacağın benim.
Söylediğim tüm yalanlarda sana, doğruyu bulacaksın.
Verdiğim tüm isimlerde sana, anlayacağın benim.

İnkar etme boşuna, artık bekleyiş bitti.
İsteklerinden arın, uyan, aç gözlerini.
Zaman akıyor ve dünya dönüyor.
Artık kelimeler, değişmeyen birisi için konuşuluyor.

Çektirdiğim tüm acılarda sana, ümittir göreceğin.
Verdiğim tüm korkularda sana, sevgidir anlayacağın.
İnkar etme boşuna, artık bekleyiş bitti.
İsteklerinden arın, uyan, aç uykusuz gözlerini...

Aklındaki karanlık düşünceler sana gözyaşları getirecek,
Aynı gökyüzündeki yağmur getiren kara bulutlar gibi.
Kalbindeki öfke, korkularını büyütecek,
Aynı gökteki şimşeğin acıyla bağırdığı gibi.

---

Beni bu kadar sarsmamalı bir şarkı...
Anlatamam bana neler hissettirdiğini kimseye, anlayamazlar...
Bende çok büyüksünüz, bilemezsiniz...

Ses.25

Artık sesleri hatırlayamıyorum...
Buna o kadar üzülüyorum ki.
İç içe geçmiş, aynı şeyleri anlatan o kadar çok ses var ki, kimin söylediğini hatırlayamaz oldum sanki hiç bir önemi yokmuş gibi.
Ki sesler o kadar aynıymış gibi ki, bazı ''söz''ler sanki yaşanmamış gibi geliyor.
Birbirinin tekrarı aynı ses gibi.
Benim hayal ettiğim şeyler gibi sanki.
Korkunç..
Tam emin olamıyorum bazılarını düşünürken hatta.
Çünkü sadece hayal ettiğim şeyleri gerçekten yaşamış gibi olduğum pek çok an var hayatımda.
Bunları ayırmam lazım gerçeklerde.
Şu an tek gerçek;
Üşüyorum...
Ellerim çok üşüyor.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Ses.24 ( Sır )

Ben küçükken, insanların hayatlarında sadece bir iki sırrı olduğunu sanardım.
Çünkü sır, herkese anlatmayı tercih etmediğin anları, bir kişiyle paylaşınca olur sanardım.
Ve kendimce bildiğim sırları, ömrüm boyunca saklamayı hep beceri sandım.
Sonradan fark ettim ki, insanların sırları, sır olmayan zamanlarından daha çokmuş.
Sır sahibi olmayı, bir beceri sananlar varmış.
Üzüldüm...
Sır dediğin, başkalarının duymasını istemediğin zamanlar olmaktan çıkmış, özel hissetmeye çalışanların, hayatları olmuş.
Halbuki ben teyzemin sırlarını ölene kadar saklayacağım diye çok sevinmiştim...

Uyan aç artık kalbini
Akıl biter sır kalır .

Ses.23

Genel olarak mı bakmam lazım bilmiyorum ama sanırım biraz ben'cil bir bakış atmam lazım duruma.

Bir erkeğin, bir kadından gerçekten ne bekleyebileceği hakkında kesinlikle kadınların net ve doğru bir fikri yok kanımca.
Sonsuz aşk, her istediğini yerine getiren basiretsiz bir insan değil kesinlikle.
Kadın nasıl bir fikir süzgeçinden geçiriyor bilmiyorum hareketlerini, ama kesinlikle bana yalnışları denk geldi.
Dürüst olabilmek o kadar da zor olmamalı.
Dürüstlük bir kazanç olmalalı bir insanda.
Nefes alabilen, konuşabilen, duygu besleyen her insanın, dürüst de olması gerekir.
Dürüst değilsen, ne kadar zavallısındır farkındamısın?
Gözlerine baktığında karşındakinin, onu kandırıyor olduğunu biliyor olmak, kişiye ne gibi bir tatminlik verir ki?
Ne bekleyerek sevdin ki karşındakini?
Ne fazla geldi ki?
Güveniliyor olmak, kandırılabilecek insanları kazanmış olmakmıdır?
Bu kadar basit mi?
Yalan söylüyorsan eğer, sebebini ''kaybetmemek,incitmemek'' olarak sunmak ne kadar dürüstlüktür?
Yalan söylemek demek, adiliktir,inanmayıştır,önemli olmamaktır.
Zaten önemsemiyorsan, zaten yalan söyleyecek kadar ''az'' isen karşındakinde, neden onu alıyorsun karşına, kalbine, hayatına?
Biraz yalan söyleyip, aynı anda sevilebilmeyi mi hayal ediyorsun?!
Saçma.
Kesinlikle adilik.
Ve kandırılan insan... Yani bir çok kez bunu yaşayan ben.
Kocaman duygunun içinde boğularak ölecek oluşun...
Uğruna yaptığın herşeyi yıkan insanın yine o oluşu, senden nasıl duygular uyandırır bilirim.
Kendimden dolayı bilirim.
Ve üzülürüm.
Ama yeteri kadar değil.
Değeri bilinmeyen bir sevgiye sahibim diye ağırlaşır kalbim.
Sevginin ( yani sevgimin ) değerli oluşu ise, tamamen kendi fikrimdir.
Çok yorulur yalanlardan çünkü.
Kadın...
Ahh kadın ah.
Bir ad yazabilmek anca bu kadar zor olabilir.
Ama tek ortak yanları, adi oluşudur.
İsim önemsiz, yaş önemsiz..
Kadın için her hangi bir ayıraç, bu durumda kesinlikle önemsiz.
Tek ortak nokta, adi oluşudur bana denk gelenlerinin.
Ve bir yalanın içine, sevgiyi hiç hak etmemiş birinin elleriyle sürükleniyor olmak, adam için, sadece acıdır.
Acı da, artık sadece melodidir..
Armonik bir acı..
Hep derim, asla kızmıyorum hiç bir kadınıma.
Onlar beni ne hale sokarsa soksun, olduğum yerden memnunum.
Farkındalığımı arttırıyorlar en azından.
Ve de adları asla hakaretlerin yanında var olmayacak.
Olmadı da hiç.
Ahlak anlayışlarını sorgulayacak kadar sabırlı değilim çünkü.

Bir erkek, kesinlikle dürüst olan bir kadın bekler karşısında.
(Kadın da dürüst bir erkek ister tabi ki. Ama pek umrumda değil şu anda bu fark.)
Sadece dürüstsen, ortaya ''dürüstlüğe'' rağmen çıkan sorunları çözebilirsin.
Bu gücü bulabilirsin kalbinde.
Gerisi tamaman yoğurdun kaymağı...
Göstermelik.

4 Ocak 2011 Salı

Ses.22

Bazı şeyleri kabul edebilmek için, başkalarından duymak değil de, kendi sesinden duymak daha etkili oluyormuş.
Susup beklediğim tüm o vakitleri, pişmanlıkla hatırlıyorum.
Bağırmak iyidir kendine.
Aynaya baktığında dürürst kalabildiğini görmek için arada kendine bağırmalısın.
Bu sıra pek sık yapıyorum.
Tavsiyemdir insanlar.
Kendinize seslenin sık sık.
Tamamen açık ve gizsiz.
Başkasından duymaktan korktuğun herşeyi ilk önce sen söyle kendine.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Ses.22

Eksik bişeyler arayıp duruyorum sanki kendimde.
Hep bi özlem, hep bi eskisi gibi olmamaktan yakınma içindeyim.
Bazı şeyleri çok büyütüyorum sanırım.
Kendimi en başta sanırım.
Hayal kırıklığı yaşamayacağıma dair aldığım tüm önlemler, tamamen yersizmiş.
Bazen kaybetmem gerekiyor, elimde olan iyi şeylerin ne anlam ifade ettiğini görebilmem için.
Bunu anlıyorum günden güne.
Ve hayatım saçma bir düzenin içine oturdu istemsizce.
Artık sabah kalkınca yapacak iyi birşeyler bulabiliyorum kendime.
Günümü güzel anılarla tamamlıyabiliyorum.
Yeni insanlar görüyorum, tanıyorum.
Bu bana iyi geliyor.
Bu beni, eski özümden alıp uzaklara, yeniliklere götürüyor.
Kesinlikle güzel.
Ama yaşadığım kötü anıları hatırlayıp da anımı bırakmak, sanırım yapılacak en büyük salaklık olacak.
Artık eskisi gibi olmadığım için üzülmemeliyim.
Üzülmemelisin Alus!
Çünkü zaman geçerken, bazı insanlar da gelip geçiyor hayatından.
Kendi isteği ile geçenler, güle güle. Yolunuz açık olsun. Bir daha görmeyeyim yeter.
Aniden ölenler ise, çok özlüyorum sizi. Rüyalarıma bekliyorum..
Hala kalanlar, gelin bi çayımı için. Konuşacak bir çok şey bulabilirim.

2 Ocak 2011 Pazar

Acı Nefes

Her yanım eş dost öyle yalnızım ki,
Yokluğun bir acı nefes.
Kupkuru ayaz,bir yanmışım ki,
Dudaklarım kilit,göğsüm kafes.
Hep farkındaydım,seni çoktan kaybetmiştim.
İtiraf edemedim,kendime yediremedim.
Ben hiç eğilmedim,düğümlendi sözlerim,
Gitme dur,gitme,diyemedim...
Nasıl unutmalı,öyle güzeldin ki,
Yokluğun bir acı nefes.
Yaz güneşinde deniz kokulum,
Etekleri rüzgarda ince ince.

------

Anlamsızlığın, eski anlamıymış bu sözler. 
Yeni fark ettim.
Ve iyi ki diyememişim, gitme.

Ses.21

Bugün ben sanki biraz eksiğim.
Üşüyorum...
Ve biraz fazla oluyorum, kendime, düşündükçe.

Ekrana bakıyorum saatlerdir.
Ne yazayım diye bakıyorum baya baya..
Düşündüm ki, beni, benden evvel yaşamış insanlar vardır dünyada.
Onların seslerini dinlemeliyim, bişey yazmama, sanki ilk'miş gibi davranmama gerek yok.
İlham verebilmek kesinlikle bir yetenek.
Bana ilham verenleri bilmek gerek.
Daha iyi anlanabilmek için bazen susmak da gerek.

Rüzgar

Gözlerim kapalı bu aydınlık niye?
Kalbim dönüyor dünya gibi yine
Bildiğim bilmediğimin içinde
Anlamlı ama tarifsiz neden?
Neden benden ağır bu beden?
Anladım aslolan inanmak için görmek değil görmek için inanmakmış
Okyanustaki rüzgar yüzümde yüzün
Bir aşığın nefesiyim bugün
Kalbine uzanan bu yolda bensin artık sen
Vazgeçtim kendimden
Tenimde gemiler içimde balıklar
Yosunlu kıyımda şarap içen insanlar
Ya umutlu yarın mutsuz
Kayıp yüzünden düşen maskesi
Katılır bana su gibi akmaya

Uyan

Canım kardeşim, bak senin ellerinde hayatımız
Uçan kuştaki güzelliği kaybettik, hastayız
Çok sıkıldım ağlamaktan, durmaktan
Bu ahlaksız oyunlara devam etmekten
Uyan artık uyan
Uyan dostum uyan
Uyan artık uyan karanlık uykundan
Sadece renkler vardı, sonra kayboldu onlar da
Biz nefes alamadan
Ah, bu hayat, anlamsız bir şaka
Herkes bunun farkında
Sen yine de o yolun sonundaydın
Sen yine de hiçbir şey yapamazdın
Sen, uyuşuk, tembel, yalnızdın
Sen…

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ses.20

Çok garip...
Sanki bu gece bana bişey olmayacak gibi hissediyorum.
Çok saçma bir aitlik hissi var içimde.
Olmaması gereken bir his.
Çok garip.
Şu anda kimse bana dokunamaz sanki.
Şu anda kimse acıtamaz canımı gibi.
Çok saçma.
Fazla.
Şu anda korktuğum ne varsa hepsinin üstüne gidebilirim.
Hepsini yok edebilirim şu anda.
Ama yapmayacağım...
İçimden bir ses yapmamalısın diyor.
Sanırım, o korkular beni dinç tutuyor.
Benim uyanmamı sağlıyor.
Ya da o korkular, beni farklı kılıyor.
Her şeyi ile mutlu bir adam olsaydım, sanmıyorum ki tam bir insan olabileyim.
Korku bilmeliyim sanırım.
Evet....
Yok etmiyorum korkularımı.
Sevmesem de kaynaklarını, sanırım korkular beni dizginliyor.
Bu gece bana hiç bir şey zarar veremez, biliyorum...
Yeni Yıl'a bak yahu...
Ne haberler ve ne hislerle geldi bana.
Güzel.