MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

29 Ekim 2011 Cumartesi

Ses.200 !

Birazcık aradım seni... Ve çok korktum.
Hatırladığım şeyler, hatırlayacağım şeyler, yaşadığını sandığım şeyler.
O kadar zayıfım ki, anlatsam bile anlamazsın.

---

Hali hazırda hala tamamen yok olmayan birikmişlerim var, tekrar onlara dönüp yakmak ve dumanında boğulmak istemiyorum. Yada istiyorum? Yada sadece kokusunu özledim, belki de sonra üzerine bu bardak su dökerim? Belki? Yok artık sende.

Ses.199

Ne yaptım ben bu gece?
Ne oldu?
Düşünecek bişeyin var mı?
Yok.
Normalde, eskileri yâd ederken içime dolması gereken o minik sıcaklık yoktu.
Sadece üşümüyordum.
Ama bi sorun vardı.
Aslında sorulması gereken bi soru vardı;
Ben yine iyi mi olacaktım, yoksa ilk defa kötü olup, yıllarca acısını mı çekecektim?

---

O değil de, her şekilde benim canım acıyor.
Çok aptalım bunu fark ettim.
Çok çok çok hemde.
Her zaman hissetmemek lazım.
Sonra gerçekten çok zararlı oluyor hayat bana.

26 Ekim 2011 Çarşamba

25 Ekim - 23 Yıl

Evet, bundan bi kaç saat evvel benim doğum günümdü. Yani, 01:48 - 25,10,1988 Salı günü doğmuşum ben.
En sakin ama en yorucu, en kalabalık ama en sessiz doğum günümdü. Güzeldi, en azından farklıydı. 
Arkadaşlarım, özveriniz ve alakanız için çok teşekkür ettim size. Mutlu oldum. Bir çok kez hemde.
Şimdi yanımda olmayanları düşünmek için, uykuya gidiyorum. Kesinlikle rüyalarımdasınız. Eminim. İyi geceler, tatlı rüyalar.

21 Ekim 2011 Cuma

Ses.198

Ve galiba, sen orada kaldığın sürece, seni hep seveceğim.
Ve galiba, asla bu şekilde hissedemeyeceğim.
Ve galiba, seni hala tanıyormuşum gibi kandıracağım kendimi.
Ve sanırım, seni her zaman hatırlayacağım.

Ses.197

Saat 12'yi geçiyor. Ve ben yine eve geldim. Bilgisayarımı açtım, havanın soğukluğuna rağmen şortumu giyip, yanımada icetea alıp oturdum bilgisayarımın karşısına. Acaba seninle karşılaşacakmıyım bugünde? Öyle amaçsızca, sonuçsuzca seni bekleyip de bulabilecekmiydim? Her gece bunu yapmak zorundamıyım? Seni görüyorum, sende beni görüyorsun eminim. Ama bu neyi değiştirir ki? Keşke seni sevdiğim için bişeyler yapabilseydim. Şimdi sadece, seni sevemediğim için sana bakıyorum. Seni sevemediğim için, özlemek istemiyorum. Özlem hissetmek istemiyorum.. Senin yattığından emin olana kadar seni gözlüyorum her gece, bu gece de bekleyeceğim seni. Ve sen yattığın zaman, bende huzurla bi yere kıvrılıp uyuyacağım, senin uyuduğunu bilmemin bana verdiği. Tek yapabildiğim bu.

20 Ekim 2011 Perşembe

Ses.196

Ve bide, bi şeyi gerçekten çok isteyip ama onu hiç bir zaman yapamayacağını bilmek, çok zor. Her anlamıyla zor hemde, acı, sıkıntı, keder, üzüntü, kan, toprak, aşk, umut, umutsuzluk.. Gerçekten her şey demek bu benim için. Asla yapamayacak olduğum şeyi istemek. Yapamayacağım için değil de, istediğim için her şey bu. Ama yapamayacağım için de asla sahip olamayacağım her şey o. Büyük bi boşluk işte.

Ses.195


Ve aslında kimse bilmez ki benim için ne anlatıyor bu şarkı, yada kimi anlatıyor, yada ne zamanı anlatıyor, yada kime dakikalarca sarıldığımı, ve kime sarıldığımda uyuyabileceğimi.

Bilmesinler de zaten o kimseler. Ama bende unutabilirim.


Benimle uçmak ister misin bu gece?
Yükseklerde olmaktan korkar mısın?
Topraktan ayrılalım bir süre için
Dünya bir yere kaçmaz,
Biz yüzerken göklerde
Gel benimle ol unut bütün dertlerini
Rüzgar bizi bekler daha fazla vakit kaybetmeyelim.

---

Bir de beni hem umutlu kılan hem de uyanamayacakmışım gibi hissetmeme sebep olan bi şarkı var.
Ne hissedeceğimi bilememe durumu. Sonucundan korktuğum tek şarkı sanırım. Nasıl başladığını bilmiyorum ki nasıl biteceğini bileyim..


Benimle yaşamak seni hasta ediyor
Her gün söylüyorsun
Her şey eskisi gibi pırıl pırıl olsun istiyorsun
Yorgun aşkımız ayakta duracak hali yok
Neler oluyor anlamıyorum
Ama bittiğine hiç şüphe yok

Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasıl başladıysa öyle biter

Benimle paylaştığın günler için
Harcanmış zaman diyorsun
Güzel olan anıları hatırlamak
Artık çok zor diyorsun

Yorgun aşkımız ayakta duracak hali yok
Neler oluyor anlamıyorum
Ama bittiğine hiç şüphe yok

Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider
Her şey nasıl başladıysa öyle biter

---

Bi şarkı daha var, yapacak hiç bişeyimin kalmadığı ve söyleyecek sözlerimin bittiği zaman çalacak. Bi sonucu yok. Sadece başı var, iştahsızlığın göstergesi, yalnızlığın başlangıcı.


Oyuncak dünya oyuncak dünya
Bu oyun çok kolay sen de oyna
Kır ve dök, yap ve boz
Yeniden başla
Hepimiz çocuklarız aslında

Kimisi askercilik oynar
Kimisi hırsız ve polis oynar
Kimisi evcilik oyunu oynar
Ben de müzisyeni oynarım şimdi

Bazı çocuklar hiç uslanmazlar
Onlar hep oyunbozan olurlar
Durmadan üzdüler diğer çocukları
Hep bozuldu oyunun kuralları

Kimisi saklambaç oynar
Kimisi kovalamaca oynar
Kimisi doktorculuk oynar
Ben de müzisyeni oynarım şimdi

---

Bazen de sadece susup dinlediğim bi şarkı var. Hiç düşünmeden sadece müziğin söylediği sözlerin çaldığı şeyleri anlamaya çalıştığım şarkılardan. Zor zanaat bu hayatta normal kalabilmek


Sana öğretilen her şey
Bana önerilen her şey
Bana dayatılan yaşantı
İşe yaramaz bir çöplük

Yarattığınız sistemler
Kullandığımız yöntemler
Yaşamak istemem aranızda

Belki de terslik bende
Yapamadım bu düzende
Kaçacak delik arar oldum
Sürüngenler şehrinde

Eğitilmiş köpekler
Doymak bilmez maymunlar
Yaşamak istemem artık aranızda

Benden bir ruhsuz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden bir hissiz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden bir uyumsuz yaratmayı
Nasıl başardınız
Benden sizden biri yaratmayı
Nasıl başardınız

Yaşamak istemem artık aranızda

---

Ve eğer en sonuna varabilirsem bu şeyin, elimde gitar, seni düşünüyor, seni çalıyor olacağım. Buna da eminim.

16 Ekim 2011 Pazar

Ses.194

Ve son bi kaç yılımı, an olarak tekerrür halinde yaşıyorum.
Yeni fark etmeye başladım.
Aynı şeyleri, farklı insan ve yerlerde yaşıyorum.
Hiç bi heyecanı yok, eski yaşadıklarımın bana hissettirdiği mutlu şeyleri hatırlıyor olmamın dışında.
Yine aşık olacağım, yine bölüneceğim, hemde daha fazla ve yine canım acıyacak.
Dostlarım yine sıkacak canımı, kadınlarım yine ağlatacak beni günlerce, ellerini özleyeceğim, kokularını arayacağım, saatlerce müziğime dokunmayacağım...Yine, yine..
Alışabilirim sanırım buna.

15 Ekim 2011 Cumartesi

Ses.193

Peki bunu yine hatırlamam;

'' Bir fırtına, rüyalarımı parçaladı, benin için en değerli olan o rüyaları. İlk defa o gün korkuyu hissettim. Beni unutursan, nasıl yaşarım? ''

Ses.192

Evet. Sanırım şimdi bişeyler hissetmem lazım. Yada hissettiklerimi hatırlamam lazım. Mesela şu an gözlerim kapanıyor, sızıdan dolayı net göremiyorum bile. Ve eminim ki kızarmıştır bile gözlerim.
Ama yine de bişeyler hissetmem lazım.
Özledim diyeyim mi?
Ama kime diyeceğim zaten.
Yok ki.
Özleyeceğim kimsem yok anlamında değil.
Özlediğim kimse yok.  Çok yalnız gibi. Ama gerçek gibi de.
Sanırım, itiraf etmemin vakti geliyor. Ama kime ne itiraf edeceğime henüz karar veremedim. Eminim ki bişeyler başlayacak bu sefer. Ne bileyim, belki çok tanımadığım insanlara bişeyler anlatırım.

9 Ekim 2011 Pazar

E.G.O.

Yaptığım iyilikler ile değil de, yapmadığım kötülükler ile hatırlansaydım, daha çok sevilirdim. Bundan çok eminim.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Ses.191 ( Işıl )

O değil de, kardeşimi çok özlemişim ben.
Öyle avare avare gidicem ben diye konuşup duruyordu o, bende avare avare gitsin diyordum.
Ama gerçekten geri dönüşü olmayınca bazı şeylerin, kaybını hisediyormuşsun.
Üzülmesin yada birisi onu üzmesin istiyormuşsun meğersem.
Daha evvel onunla konuşmadığın bi çok şeyi konuşman gerekiyormuş meğersem.
Ve o senin kardeşin ya, hiç bişey için geç değilmiş meğersem.
Sadece kaybetmemeye çabalamak gerekmiş meğersem.
Gerçekten çok özledim onu.
Onun bilmediği bi kaç şeyi biliyorum ya, gerçek anlamıyla yalnızlık, gerçek anlamıyla ihtiyaçsızlık, gerçek anlamıyla muhtaçlık. O da bunları tek başına hissedecek diye korkuyorum. Ve işin en garip yanı da, burada evimizde olsaydı o, muhtemelen bunları hissedemeyecektim. Ama şimdi her gün, diğer kardeşimi görünce, onu göremediğimi fark ediyorum ve cidden canım yanıyor.
Özlemenin bu yönünü, bu zamana kadar hissetmediğim için mutluyum, şimdi özleyecek ihtimaller var olduğu için de pişmanım. Yanımda olsaymış da, konuştuğu için ben uyuyamasaymışım.
Canım.

3 Ekim 2011 Pazartesi

Ses.190

Ha bir şimdi fark ettim. Ben senden sadece gelmiş ve geçmişim. Hatıram yok, anım yok, izim yok.
Ama sen bende uzun bi süre kalacaksın. Şu anda bile varsın ve umarım uyandığımda yok olursun.

Ses.189

Derin bi nefes çek havadan... İçini serinletsin. Ahh.. Sen, neredesin? Şu anda ne yapıyorsun? Biliyorum yaşıyorsun bir yerlerde. Ama şu anda neredesin, ne yapıyorsun?


- Yağmuru duyuyor musun? Yeni başladı bak, hala toprakta kuru yerler var. Çok serin, çok senin, çok benim, çok bizden. Gelsene yanıma, otur. Beraber izleyelim yağmuru..Şimşek çakıyor çok uzaklardan. Korkarmısın şimşekten?
- Evet, hemde çok. Ellerimi bırakma. Toprağın kokusu, yağmurun sesi, elinin sıcaklığı..
- Hayır, ellerim çok soğuk, ellerim çok üşüyor. İçimde bi yer var, orası hep üşüyor. Sıcacık yağmurda da, buz gibi güneşte de
- Ellerimi bırakma. Korkuyorum diyorum sana. Tek başıma olmak istemiyorum.
- Her sustuğunda sen, zaten hep tek değilmisin? Korkuyormusun ki sen konuşmadığın zamanlarda zamandan? Korkuyormusun ki sen kaçırdığında gözlerini gerçeklerden? Lütfen.. Bana cevap vermek zorunda değilsin. Sadece ellerimi tut ve o soğukluğun ne olduğunu anla. Ve beni bırakma. Üşüyor olsam da beni bırakma...
- Yağmuru hissediyor musun?
- Hayır.
- Benden yağıyor bütün İzmir'e bu damlalar. Sana hediyem olsun, gel bir kere de beraber ıslanalım. Belki sarılırız daha sonra, belki biraz da ısınırız..

2 Ekim 2011 Pazar

Ses.188

Sanki çok amatör oynana bi tiyatro oyununun figüranıyım. Sessiz ve fark edilmeden geçiriyorum tüm fırsatlarımı. Konuşamadan sadece hareketlerimle anlatıyorum kendimi herkese ve sana... 
Evet sana.
Sen yanımdan geçerken, o upuzun simsiyah saçların o kadar güzel dans ediyor ve kokuyor ki, ağzımı açıp sana merhaba bile diyemiyorum. Elbisen o kadar çok yakışıyor ki sana, senin güzelliğin kadar çok sana bakmak istiyorum ama utanıyorum, yemeğime devam ediyorum...
Sen öyle yanımdan geçerken, bi anda ilgini çekecek çok ilginç bi konu bulup seninle saatlerce amaçsızca konuşabilmeyi istiyorum. Sadece sana baktığımda, seninde beni görebilmen için. 
Keşke senin gözlüğün olabilsem, gözlerine en yakın. Yada yanakların olsam, seni gülsen de gülmesen de güzel yapan.. Yada evine gittiğinde su içtiğin bardağın olsam, dudaklarına her gün dokunan..
Bak işte, yine sen benim farkımda değilsin. 
Yine geçip gidiyorsun önümden. 
Bu sefer örmüşsün iki yandan o güzelim kokulu saçlarını. 
Gözlüğüne ışık vuruyor...
Akşam güneşi nasıl da güzel ışıldatıyor seni. Gözlerini kıstın biraz, yanakların kırıştı... Yine en güzeli sensin.. Ellerini getirdin gözünün önüne... Keşke bi ömür boyunca tutabilsem o elleri... Sana her şeyi verirken yine ellerime koysam ellerini, pamuk kadar yumuşak.. Aslında bana yeter senin bir tenin, sadece senden bir parça. Teninin deydiği her hangi bir şey.
Hala görebiliyorum seni, hala izlemeye çalışıyorum en azından.. Yolun sonuna yaklaşıyorsun gitgide. Zamanı yavaşlatabilir miyim? Seni yaşarken, biraz daha fazla görebilir miyim? 
Köşeyi döndün şu anda... Ve tüm sıcaklık, gitti. 
Yok oldu. 
Senin yokluğunla her şey, yine sıradan, yine amaçsız, yine sensiz oldu. 
Hiç oldu.
Suflör sustu, ışıklar söndü, baş rolde ki en yakışıklı adam ve en güzel kız sahneden aşağı indi. Ve ben yine  tek başıma, senden ve sevebileceğim herkesten en uzakta, perdenin diğer tarafında, seni bekliyorum.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Ses.187

Ve ben bu ay doğdum sevgilim! Ekim. Neden bilmem ama yazılışını bile seviyorum. Sanırım sonbaharın etkisinden dolayı, hafif soğuk, toprak kokan ama en güzel zamanlara şahit olan bi ay. Bana öyle geliyor en azından. Bakalım 25'in de ben nasıl olacağım.

Ses.186

Ergenliğe geri dönmüyorum ona şüphe yok. Ama şu anda hissettiğim her şey benim canımı yakıyor. Sanki hayatımda olabilecek yanlışların hepsini, anlaşıp bana uygulayan insanlarla dolu etrafım. Bazılarının amacının sadece beni acıtmak olabileceğini bile düşünüyorum. Dedim ya, ergenliğe geri dönmüyorum. Şu anda sadece farkına varıyorum onların. Ergen iken herkesin bana karşı olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise kimlerin benim canımı yakacağını biliyorum. Kimlerin zaten yaktığını da biliyorum. Tek sorun, bunları aşamıyorum. Unutamıyorum çünkü onu, seni, sizi.