MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

29 Aralık 2013 Pazar

Ses.333

İnsanlar mutlu olsunlar daima.
Mutlu düşünsünler,
Sakin karşılasınlar hayatı.
Sevgi kazanmak zordur zira.
Kaybetmeye kıyasla.


12 Aralık 2013 Perşembe

Ses.332

Sebepleri insanlar bulur her zaman. Kişiye göredir genelde de. Olaylar, anılar, zaman akarken zaten en olağan şekilde, insanlar çarparlar ve anlamlandırırlar onları. Kimisi senin anın olur, kimisi onun kazası, kimisi de bunun sırrı. Zaman da tüm kuulluğu ile uzanır geçer gider. Epeydir yaptığı gibi.

22 Kasım 2013 Cuma

Ses.331

Kasım ay'ı bitiyor ve ben daha buraya bişey yazamadım bile. Eksikliğimin ne denli büyük olduğunu buraya olan ilgisizliğimden/vakitsizliğimden anlayabiliriz bence.

12 Ekim 2013 Cumartesi

Ses.330

Her zaman sevmek zorunda değilsin.
Mutlu olmak zorunda da değilsin.
Hatta herhangi bişey için zorunlu da değilsin.
Olmak yeterli katlanmak için.
Var olmak, yanında olmak, senin için olmak.
Gitmek istemek normal zaten.
Esas sıkıntı kalmak istemezken kalmaya çalışmak.
Ve istemezken yaşamayı bile
Belkilerin yüzünden bitmeyi beklemek.
İşte yaşamak.
İşte hayatım.

5 Ekim 2013 Cumartesi

Ses.329

5 gündür pantolonumu bulamadığım için şortla gezip ayaz rüzgarlarının çoğunu bacağıma yedim. Ama bugün pantolon aldım ve hava o kadar güzelleşti ki pantolonu giyemeyeceğim kadar sıcaklaştı.
Bu durumdan sorumlu birileri eğer gerçekten var olsaydı, hürmetten ve bağlılıktan daha az şeyi hak ederdi kesinlikle.

3 Ekim 2013 Perşembe

Ses.328

Olmak, yaşamak, nefes almak zaten sıradan, her zaman olan, var oldukça var olacak olan bi durumken hayatına hiç anlam katmadan yaşamak, iyice sıradan hissettiren bi durum benim tarafımda. Yine geleceği düşünmeye çalışmaktan bugüne dair bişeyler yapamıyorum. Halbuki yarınım da bi gelecek. Ona da plan yapsam hoş olacak.

---

Mesela bu ay benim ay'ım. Doğum günü ay'ım. Ona dair plan yapsam güzel ve hatırlanır bi an olur dimi?

24 Eylül 2013 Salı

Ses.327

Ne zaman bulutlu bir hava görsem, güneşten mahrum olduğumu düşünmeye başlarım.
Ne zaman hızla bişeyleri çözüyorsam, yavaşlığın dinginliğine ihtiyacım olduğunu sanıyorum.
Ne zaman mutlu olsam, daha fazla mutlu olmak için çabalasam, başkasının mutluluğumu alıyorum gibi hissediyorum. Farkında olmadan eksiklik yaşıyorum yeterliliğin içinde. Genelde ise hiç bişeye yetememe korkusu ile fazlasını yapmaya çalışıyorum ve bu da kalabalık oluşturuyor. Kendi kalabalığımdan kurtulamıyorum, kalabalığımdan kaçamıyorum, kalabalığa ait olamıyorum.
Neden "sıradan" olmak kötü bişey olsun ki? İkincisi, eşi, yandaşı olmayan her şey yalnız da değil midir? Yalnız olmak rahat bişey mi? Yada kazanılan bir durum mu? Sıradan şeyler yapmaktan o kadar korkar oldum ki, sıradanlıktan korkmak sıradanlık oldu. Bundan bi aşama öncesi ise, farklılığa ait olmaktı. Farkını anlayamıyorum, doğal bi geçiş ile farklılık ile üzerine kafa yorularak oluşan farklılığın.
Ne zaman dolmuşu yakalayamayan birisini görsem, fırsatı yakalayamayan bi insan görüyorum. Ama neyin bir fırsat, neyin bir kayıp olduğunu bilemiyorum. Daha doğrusu, bunun bilinmesi gibi bi durum olabilir mi, onu bilemiyorum. Hayatı akışına bırakmak, taş gibi sadece var olurken üzerinden geçen zamana şahit olmak mı demek, yoksa kararlar alıp onları doğru olduğunu hissettiğin yola doğru sürüklemeye çalışmak mı demek? Bana birisi anlatsın, çok merak ediyorum cevabını.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Ses.326

İstanbul'a taşınmışsın duyduğuma göre. Kıskandım. Sanki arkada kalmış gibi hissettim. Gerçi haberim olmasaydı senden ( son 6 yıldır olduğu gibi ) muhtemelen hiç bi tepki oluşturmazdın zihnimde. Ama şu an, yine İstanbul'a gitmeye ikna etmemek için kendimi, zor tutuyorum. Varlığımı hisset diye muhtemelen. Belki gerçekten gelirim yine oraya ve aynı yerde de çalışırız :) Sadece çok komik olmaz mı? En komik hatta :)

25 Ağustos 2013 Pazar

Ses.325

Neden artık yazacak bişey bulamıyorum bilmiyorum. Önceden nasıl bişeyler yazabilecek zihinsel rahatlığı bulabiliyordum onu da bilmiyorum. Hatırlamıyorum da. Ama yoksunluğunu o kadar çok hissediyorum ki, bunu yazarken bile rahatlamaya ihtiyacım olduğunu fark ediyorum. Ama başaramıyorum şu sıralar. Zaten tam da benim işim yapamadığım şeylerin üstünü örtmeye çalışıp başarmak. Bakalım ne zaman kurtulacağım bu " hissedemiyorum " durumundan.

20 Ağustos 2013 Salı

Beklenmedik Korku

Korktuğunu bekledikçe daha çok korkarsın. Her saniye ya geldi ya gelecek diye beklersin. Senin beklemenle alakasız olarak da gelir.
Ve geldi, sabahın 3'ünde beklemedik kara sinek.
Gez odada ve uyutma beni.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Ses.324

Kaldırımlara düşerdi ıssız çığlıkları
Kuzgun karası gökteki yağmurların
Sahibi yoktu hiç birinin
Biraz senin, biraz da benim.

Müziklere sinerdi korkunç hayalleri
Yaşanmamış zamanın, bilinir anıları
Korkuyla başladı öfke ile serpildi
Şimdi vicdanlarda mahkum, 
Kurtuluşun çığlıkları

16 Temmuz 2013 Salı

Ses.323

Hatıraların hiç yitmemesi?
Güldürse de ağlatsa da
Hatıraların hiç gitmemesi?

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Ses.322

Kimse anlamasın, onu daha çok severim ben zaten. Hele kimse ( olabildiğinin en azı ) bilmiyorsa, o zaman benim bile olabilir.

---

Ne zaman " sıkıldım ben " dersem, sıkılmaya başlıyorum. Hissetmemle bağlantılı değil de, düşünmemle alakalı gibi. Sıkıcı.

---

Keşke kısa cümlelerle güzel şeyler anlatabilen bi adam olsaydım. Ya da sesi gerçekten tok bi adam. Konuştuğu anda susulan ve dinlenen bi adam. Sakinliğini koruyabilen bi adam da olmak isterdim. En azından refleks haline gelmeseymiş tepki vermek bende.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Ses.320

Adın büyülüyken, cismin neden artık beni öldürmüyor?
Yoksa sadece adın mı kaldı artık aklımda?
Kelimelerin, cümlelerin, sesin ve saçların.
Artık beni büyülemiyor ise, ne oluyor bana hala?
Hala neden varsın aklımda?
Yoksa sadece küçük bi gölge?
Gülen bir yüz, çatlak dudaklar?
Az kaldı yitiyorsun.
Gidiyorsun uzak diyarlara,
Kalplerin ardına.
Zamansız garlara.

28 Haziran 2013 Cuma

Ses.319

Bir yerlerde, var olup olmadığını bile bilmediğin insanlar,bedenler,canlar,aşklar için üzülmek çok daha acı veriyor. Karanlıktan bile korkarken küçükken, ne zaman ötekileştirip "eşsiz" kalmayı tercih ettik ki?

27 Haziran 2013 Perşembe

Ses.318

Hala çok vakit ayıramıyorum buraya. Kendimi nasıl kötü hissettiriyor anca hayatımı yaşasaydın bilirdin blog.
Nicedir gelemiyorum buraya ama hala aynıyım ben. Çalışıyorum, hala eylemciyim, hala direnişçiyim, hala emek harcıyorum hayatımız için. İşin en güzel yanı ise, yalnız değilmişiz biz. Benim gibi binler varmış etrafımda. Göremiyormuşum sadece. Bunca acı, bunca kayıp bize kazanım olarak böyle döndü. İtildiğimiz yalnızlıktan kurtulduk, acı çekerek, gözlerimiz yaşararak ( biber gazından dolayı ). Mutluyum, çünkü hala ve her zaman bi umut varmış.

---

Sevmek ise hala aynı kişi de sabit duruyor. Karın ağrısı ile birlikte.

11 Haziran 2013 Salı

Ses.317

Ülkeyi yakıyorlar. Yaşadığımız ve başka bi yerde yaşarken daha fazla rahat edemeyeceğimiz tek yer olan ülkeyi, vatanı, yakıyorlar. Devlet ve polis el ele, halkı yok etmeye çalışıyorlar.
Ama sanıyor musun ki, bu ses biter mi?
Diner mi ulan bu ses?

6 Haziran 2013 Perşembe

GÖZALTI

Uzun vakittir yazamıyorum. Ama olağanüstü bi hal var ülkede. E ben de kayıtsız kalamadım. Gezi Parkı direnişi ile başlayıp, halkın diktatörlüğe direnişine dönen bi durumdayız. Eyleme gittim ve pek tabi gözaltına alındım. 26 saat geçirdim karakolda ve kolluk güçlerinin hakim olduğu yerlerde. Hoş oldu, keyifliydi onların psikolojilerini anlamak. Tabi bu anlama durumu asla kabul etmeyi getirmedi yanında, yanlıştılar. Her şeyden evvel kul olmuştular.
Ben ise 26 saat kadar kul oldum ömrü hayatımda. Hiç bu kadar zorlanmamıştım içsel olarak. Ama içinde bulunduğun durum, yanımda olan insanlar gayet normaldiler, herkes gibiydiler. Ben bu durumu ucuz atlattım. Umarım tüm ülke aynı şekilde atlatır.

26 Mayıs 2013 Pazar

Ses.316

Hayatın sürekliliği değişimdir, insanın zorunluluğu alışmaktır. Her ne kadar acı da olsa bin yıllardır böyle ilerlemiş, böyle de ilerleyecektir her zaman. Karşı koyması imkansız, doğal süreci bu hayatın.
Bu aslında olumlu değil, tamamen olumsuz bi süreç değil mi? Zaten bu yüzden, var oluş tesadüf, hayatın kendisi zorunluluktur ya. Yaşadığın çevre daha ne kadar kötüleşebilir diye düşündüğün her an, kötüleşiyor ya, işte böyle, saniye saniye, duraklamadan.
Gerçi şu da var, tüm dünyanın senin için var olduğunu düşündüğün sürece, tüm olumsuzluklara bulacağın çare, korku ile saklanacağın bi yokluk simgesi oluyor ya, işte o zaman tamamen yitiriyorsun öz güvenini. Ellerini birleştirip ummaktan başka, yalvarmaktan başka bişey yapamıyorsun, işin kötüsü, yapamayacağına inanıyorsun. Sadece inanmak yetmez, bilmek gerekir.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Light in Babylon



Nasıl da unutmuşum ben bunları? Neyin yoğunluğuna dalıp da unutmuşum hatta? Bi anda aklıma geldi bugün işteyken, ve o saatten beri çıkmıyor aklımdan şarkılar ve taksim'de olan o atmosfer. Ayrıca bi de garip bi yakınlık var hissettiğim, onu açıklamak da istemiyorum hatırlamak da. Ama gördükçe, duydukça başka bir şey düşünemiyorum.

5 Mayıs 2013 Pazar

Işık

Sustuğunda hayat, bi yerlerde devam edecek yankılanmaya anılarımız
Sanki hiç yaşanmamış gibi, başkaları da yaşayacak kendi anlarını
Şiirler duyacak yabancı seslerden, daha sonra asla unutmayacağı
Ve hiç bir zaman yakınlaşmayacak bize yıldızlar, ve onların ışıkları.

Ses.315

Sonunu getiremediğin cümlelere başlamak kadar rahat hissedebilidiğin bi yer var ise eğer, gitme oradan. Konuşamasan da anlaşabiliyorsun, keyifli oluyor.

22 Nisan 2013 Pazartesi

Ses.314

Ben yine yazamıyorum fark edileceği gibi. Aslında hoş şeyler de vuku buluyor hayatımda ama olmasını istediğim kadar yoğun değiller. O yüzden kafamı toparlayıp yazamıyorum, bi şeylere cevap da oluşturamıyorum haliyle. Ama azcık bahsedecek olursak; işe girdim ( ve hala bırakmadım ), davul kayıtlarına devam ediyorum, belim hala iyi, sevebiliyorum ve sevilemiyorum.
Aklıma gelenler bunlar. Daha detaylı bişeyler olursa zaten yazacak kıvama da gelirim.

11 Nisan 2013 Perşembe

Ljudet Innan

See you were crying
See you were crying
Mine is what you are
Mine is what you are
Mine- you are mine
And I see you wait, see you wait
In the sky
I purge you now
Cos I got hope inside me
Come back to me now
It's after hours
Cos I'm nowhere now
Without you here
Cold wind will come
I purge you

10 Nisan 2013 Çarşamba

Ses.313

Ben yokken de yaşıyordun
Ben yokken de üzülüyordun
Ben yokken de gidiyordun
Ben yokken de kanıyordun
Sende her şey hala normal
Şu an bir tek ben fazlayım
Farkındayım.

9 Nisan 2013 Salı

Ses.312

Yine bi kayıt süreci içine girmiş bulunmaktayım. 2 ay evvel dahil olduğum Epikriz'in 5 tane bestesini kaydedeceğim bu hafta içinde. Bakalım bu sefer neremi sakatlayıp, ne kadar hasta kalacağım? Ölme durumum bile muhtemel hatta. Çok becerikliyim zira kayıtların arasında hastalanıp yatalak kalma konusunda.

Epikriz'in demosu için aslında 7 tane parçaya ihtiyacımız var ama şu an tamamen bitmiş 5, henüz provasını yapmadığımız ama taslağı bitmiş 1 ve daha var olmayan 1 tane bestemiz var :) O son olmayan besteyi sanırım ben yapacağım. Daha grup arkadaşlarıma önermedim ama geri kalan besteler ile çok fazla ortak yönü var.
Bakalım nasıl olacak.

2 Nisan 2013 Salı

Chain Sling

"Please let me be yours please never leave
Please stay here close to me
All love we shared where is it now?
Please let me be better than I was
Please don't give up on us
The thought of leaving you - I don't know how"

"I can feel the pain you have inside
I see it in your eyes
Those eyes that used to shine for me
I can feel the wildness in your heart
That's tearing us apart
My love how can I help if you don't want me?"

"There is nothing you can do to help me now
I am lost within myself as so many times before
There's nothing you can do to ease my pain
I am so, so sorry but if you love me you must let go"

Two young souls in the dance of a chain sling
Love once born from the ink of Solitude
Bidding to dance in the swing of a rope end
Walking their Remedy Lane
trough this interlude of pain

Who will be there now?
When I lose one true love?
(When I lose my love)
I am falling now
Darkness below and above

There is nothing you can do to help me now
I am lost within myself as so many times before
There's nothing you can do to ease my pain
I am so, so sorry but if you love me you must let go

Two young souls in the dance of a chain sling
Love once born from the ink of Solitude
Bidding to dance in the swing of a rope end
Walking their Remedy Lane through this interlude of pain

Who will be there now When I lose my one true love?
(I am falling now)
Have I lost Myself? To love someone else...

"Please let me be yours please never leave
Please stay here close to me
All love we shared where is it now?
Please let me be better than I was
Please don't give up on us
The thought of leaving you..."

I DO NOT KNOW HOW

26 Mart 2013 Salı

Ses.311

Özlediğin her hangi bir insana, hiç bir zaman ulaşamayacağını anladığında bi durum biniyor ya teninin hemen üstündeki çatlak ve boşluklara, ağlamaklı oluyorsun hatta belirli bi süre. Dudakların titriyor, gözlerin kızarıyor, burnun yanarken akıyor, nefes alışın düzensizleşiyor ve hatıraların gözlerinin ardında yine sana ulaşıyor.
İşte o an karar vermen gerekiyor aslında;
Ya o hissi tırmanabileceği en üst seviyeye kadar taşıyıp, ardından yavaşça, yağan yağmurun tepelerden aşağı topraktan süzülen damlaları gibi akacak ve durulacaksın, yada gözleri kör eden bi gök gürültüsü gibi bi anda bırakacaksın tüm içindekileri dışarı, anı olacak, korku olacak, göz yaşı olacak, çığlık olacak, acı olacak elinde ve kollarında ve biraz da karşındaki duvarda. Bi anda boşalacak her şey, içine çektiğin nefes değecek ellerine ve daha sonra sen, bomboş ve sakin bi şekilde ardını dönüp koltuğuna oturacaksın.
Hangisini seçmeli?

23 Mart 2013 Cumartesi

Ses.310

"Sıradaki deyiş, sevenlere, sevilmeyenlere, seveceklere, sevileceklere, aşka, aşıka, doğanlara, doğacaklara, hiç doğmayanlara, ölenlere, var olana ve yok olana değsin." dedi bugün Erkan Oğur.
Bende dinledim nefessizce, sadece.

18 Mart 2013 Pazartesi

En Uzak Yıldızlar

Yıldızlara dikerdi gözlerini
Bakmaktansa yakındaki aitlerine
Uzaktaki özlemlerle varırdı gecelere

En uzakta hiç tanımadığı mutlulukları 
En yanındaki yağmurlara yeğlerdi
Hayatı aslında hep böyleydi

21.03.13 / 04:15 (Ek)

Doğmadan evvel ölünür sandılar
Sevmeyi tanımadan yaşanır sandılar
Acı çekmeden de sevilir sandılar
Gülen yüze gözlerini kapayıp hayatı
Görünür sandılar

9 Mart 2013 Cumartesi

Ses.308

Sevebilmek hiç sıkıntı olmadı ama nedense beklentilerin seviyesini iyi ayarlayamadım. Bu da benim yeteneksizliğimin temelini oluşturdu.

4 Mart 2013 Pazartesi

Yol

Bütün umutlar, bir gün kendine benzeyeni bulursun diye yaşarlar.
Deniz kıyısında, durup hayal sahilleri ararlar, bütün umutlar, eşsizi.
Vazgeçmediysen, kalbinden iner tüm sorular, bütün kuşkular.

" Eğer Tanrı olsaydım, dünyayı tıpkı burada olduğun yaratırdım. Böylece sen yine benim olurdun, daima. "

28 Şubat 2013 Perşembe

Ucuz

Öyle bir öfke var ki içimde sana karşı 
Sussam belki daha iyi olur 
Saçlarından tutup sürüklemek tek arzum 
Ne kadar ucuz bir görüntü olur 

Sağlam bir yumruk atsam yüzüne 
Yazık çünkü yüzün güzel 
Yırtsam ağzını cart diye 
Olmaz çünkü konuşacağız daha 

Bir gün karşılaşacağız bir yerlerde 
Selam vereceğim sana 
O gün konuşacağız hep seninle 

Öyle bir kin var ki içimde sana karşı 
Şarkı sözü yapsam daha iyi olur 
Çok fena küfretmek istiyorum sana 
Ama etrafa ne kadar ayıp olur 

Bir tekme atsam dizlerine 
Yazık çünkü narin o beden 
Ve öldürmem seni asla 
Çünkü yaşamak daha büyük bir ceza 

---

Birisi bana böyle şarkı yazacak, oturur sabaha kadar ağlarım. Sonra bi de akşama kadar ağlarım.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Ses.307

Son 2 haftadır "daha iyi hissetmek" için aradığım şeyleri (neyi aradığımı pek bilmesem de) ne yazık ki bulamadım. Bu sırada farkına vardığım tek şey ise;

Ne kadar çok benmişsin aslında sen kadın? Ayrı yerlerde ve ayrı zamanlarda, nasıl da aynı şeyleri düşünüp, yazabiliyoruz seninle? Nasıl oluyor da benzer durum-his-acı-zevklere aynı tepkiyi verebiliyoruz? Ve neden en uzağız? Nasıl, en uzağız? Ne kadar daha en uzak olacağız?

Bunlara cevap bulabildim mi peki?

Tabi ki hayır.

14 Şubat 2013 Perşembe

Ses.306

Güldükçe ıslanan, ıslandıkça parıldayan gözlerini nasıl da unutmuşum be arkadaşım... Başlangıcım olan kelimelere can veren sesini ne zamandır duymuyorum?

12 Şubat 2013 Salı

Ses.305

Bi de;

Bugün tamamen kendi kuruntumdan dolayı hatıralar ile dolu bahçeye gittim. Nerede olduğunu tam hatırlamasam da hatıralarımı takip ede ede buldum o çok ortalıkta olan saklı yeri. Yarım saat kadar oturdum bankta ve müzik dinledim çiseleyen yağmurun altında. Değişik bi tecrübe oldu, yineleyeceğim. Ama kesinlikle yalnız olmadan.

---

Şu anda ise uzun zamandır hissetmediğim "midemde oturan taş" hissiyatına yine sahibim. Girdiğim bahçenin de etkisi ile eski yazılarımı okudum bi çırpıda. Okudukça yerleşti taş yerine, nefesimi kesecek gibi hatta.

---

http://www.youtube.com/watch?v=jBv5MDhLwj4

Ses.304

Bloğun sağ tarafına yeni bi yazı ekledim. Kendisi Erkan Oğur'un sözü/emri olup beni yıllardır düşündürmektedir. Eskiden yazdığım ve şimdi kullanamadığım bloğumda vardı, burada da olsun istedim. Okudukça fark ediyorum ki, beni rahatlatıyormuş bu sözler, anlam arayışıma bişeyler ekliyormuş her zaman. Unutmamak için.

8 Şubat 2013 Cuma

Gölgeler

Ah be kadın... Sen yokken ne kadar kolay oluyor her şey.
Kolay oluyor seni özlemek.
Kolay oluyor seni sevmek.
Kolay oluyor seni hatırlamak.
Sen yokken daha çok seviyorum seni sanırım.
Daha güzel anlaşıyoruz böyle, sen hiç yokken, ben hep varsam.
Biraz uzak kal bana, sakinleşelim.
Biraz düzelsin yollar, ehlileşsin.


Tüh be kadın... Sen varken ne kadar üzücü oluyor her şey.
Üzücü oluyor seni görmek.
Üzücü oluyor seni dinlemek
Üzücü oluyor seni sevmek, yoruyor.
Sen varken daha çok üzüyorum seni sanırım.
Çok alışmışım sessizliğine, sen hiç yokken, benim yarattığım.
Biraz uzak kal bana, birikelim.
Sonu yok nasılsa bu yolun.

4 Şubat 2013 Pazartesi

Ses.303

" Yürüyordu bir adam yolda tek başına. Parmaklarını avuç içine gömmüş, gözlerini yoldan, aklını renklerden almış bir şekilde.. Herkes gibi gözüküyordu uzaktan bakınca. Yada aslında herkesti, olabildiği tüm anlamlarla birlikte.

Yürüyordu bir adam yolda tek başına. Tozları havalandırıyordu ayaklarını yere vura vura, nefes alamasa da ara sıra.

Yürüyordu bir adam yolda tek başına. Nereye gideceğini bilse de gitmek istemiyordu muhtemelen mecbur olduğu tek yere. Ne ardına dönebiliyordu, ne de yürüyüp gidemiyordu. Gerçekler biraz canını sıkıyordu."

3 Şubat 2013 Pazar

Ses.302

Vaktinde ne kadar çok "boş ver" dediysem, şimdi tek tek sıkıntısını çekiyorum. Bilseydim görmezden geldiğim şeylerin bir gün gözüme gireceğini, üzerine düşer ve çözerdim sıkıntılarımı önceden. Şimdi ise, ne o can sıkıcı hatıralar uzaklaşıyor benden, ne de yenilerinin üzerine eklenmesine mani olabiliyorum.
Hata yapmışım yine. En iyisi gitar çalayım biraz daha ve yine boş vereyim.

29 Ocak 2013 Salı

Ses.301

" Bizim gibiler yaşamaktan usanmazlar aslında pek. Yaşamak bi zorunluluk da değildir hiç bi zaman. Sorunları çözerken üzülmek sıkılmak yerine, derin derin nefes alırız biz; hakimiyetimizi kaybetmeyelim diye.

Ama öte yandan, ne için sakinlik, ne için sabırsızlık, ne için sevgi, ne için nefret, ne için göz yaşı, ne için mutluluk besleyeceğimizi pek kestiremeyiz. Sakin insanlarız biz, aslında biraz da umursamaz.

Her zaman korkmayız biz. En mutlu zamanlarımızın içinde yaşatırız yitirmeyi, unutmayı. Asla tam mutlu olamayız, tamamen umutsuz olamayacağımız gibi.

Bizler aslında fakiriz, hayal fakiri. Benzetmeden yaşayamayız hiç bişeyi; o şuna benzer, bu şuna, o birazcık bunu andırır, bu birazcık o'dur.

Bizler sessizliğe aç, yalnızlarız. Bize ait olan asla tamamen bizim değildir. Daha evvel birisinindir, bizden sonra da başkasının olacağı gibi. O sessizlik, herkesindir, bizim olması gerekirken...

...Ve mutluluk ise, bizim olması gerekirken, hiç kimseye ait değildir. Hiç kuşkusuz hepsinin sebebi bizken, ağladığımız da kimse de yoktur yanımızda. Korkudan herhalde.

Biz ifadesiz hayatların, amaçsızca anlanmayı bekleyen suretleriyiz. Konuşamayız, belki de konuşmayız. Umutlanamayız, belki de hiç umutlanmayız. Sevemeyiz biz, belki de şefkatsiziz. Anlaşılmayı bekleyecek kadar kibirli(umutlu), anlatabilmeyi göze alamayacak kadar korkağız.

Bizim gibiler yaşamaktan usanmazlar aslında pek. Zaten pek fazla belirti de göstermezler yaşadıklarına dair. Ama görenler hep emindir; orada hayat vardır.

Bizler sabah olduğundan doğan güneş değil, akşam olduğunda diğer tarafta kalan güneşiz; hep başka yerlerdeyiz, zamansız, yararsız... "

24 Ocak 2013 Perşembe

Ses.300

Meğerse, bizi dışarıdan nasıl görüyorlarsa,biz o'ymuşuz.
Ne daha eksiği, daha fazlası; ağlıyorsak, ağlıyormuşuz.
Yokmuş daha başka bi anlamı...
Basit hayat, kötü evlat, çaresiz baba, çirkin surat.

Yeni anladım, teşekkürler zindan..

17 Ocak 2013 Perşembe

Ses.299

Bazen de gördükçe unutuyorum. Hatırlamaya çalıştıkça kaybediyorum anılarımın bi çoğunu.
Akışına bırakınca iyice kayboluyor aydınlığın içinde karanlık. Sanki yapamadığım bir şeyler var ve ne olduklarını bilmiyorum. Sadece boş boş arıyorum.

Ama bişey diyeyim mi, saçlarını çok özledim.

15 Ocak 2013 Salı

Ses.298

Sevebilmekten başka ne gayesi olabilir ki bi insanın yaşarken?
Aksi için zaten sadece çabalayacakken?

5 Ocak 2013 Cumartesi

Ses.297

Bir vakitler bir hikayeye başlamıştım, hala sevdiğim bir kadına gece yalnızlıktan korkmasın diye, her gece telefonuna mesaj atarak büyüttüğüm. Yazdıklarımın ne olduğunu o zaman da bilmiyordum şu anda da. Ama o sever diye hep yazdım. 2 ay boyunca her gece hiç unutmadan, korkuyu hissetmemesi için ona arkadaşlar yarattım. Sonra o hikaye yarım kaldı, bitiremedim. "Bitmeyen Hikayem" oldu adı da zaten. Ama bu son zamanlarda onu bitirebileceğimi fark ettim. Vaktinde o hikayeyi bitirebilmem için, bende de bişeylerin bitmesi gerekiyor diye düşünüyordum. Tabi ki de bitmedi hiç bişey. Hala yaşıyoruz, hala seviyoruz, hala mutlu oluyoruz. Ama böyle bi son bekleyerek de yaşanmıyormuş, anladım. O yüzden bişeyler gelmeye başladı aklıma Alin ile ilgili. Gerçi sonu, Alin'in durumu gibi pek hoş olmaya bilir. Vicdanı huzurlu kılabilecek kadar iyi yazacağım.

1 Ocak 2013 Salı

Yıl Yeni

Yıl 2012'den 2013'e geçerken neler mi oldu;

* Yine alkol almadım ( şu ana kadar )
* Ev sınırları içinde babam, Barkın, Barış Abi (ve nişanlısı), Işıl ve Sesim kardeşler, son olarak da Yıldız abla bulundu.
* Babam ara sıra bağlama çalarak müzik yoksunluğunu giderdi.
* Defalarca bulaşık yıkadım ( hatta yeni yıla bulaşık yıkarken girmişim )
* Diğer gecelerim kadar yalnız değildim bide.