MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

25 Aralık 2015 Cuma

K.B.Y.S. - 8

It's a choice to stay
It's a dream yeah and I wanna wake
You have blood on your hands and I'm feeling faint
And honey yeah, you can't decide

I'm a drug you don't wanna give up
Smoke your cigarette and make your love flow
You poured blood in my heart, I can't get enough
I'm drowning and you can't decide

It's not about geography or happenstance
You need to fly and take a chance
You don't need to soar to emptiness
And float on high and forever dance alone
You're scared 'cause I feel like home

I hear your voice and I knew right away
If you were here what your eyes would say
I have blood on my feet as I walk away
Rivers are red, it's starting to rain

I'm not gonna live for you or die for you
Won't do anything anymore for you
Because you leave me here on the other side
You leave me here on the other side

I won't live for you or die for you
Won't do anything anymore for you
Because you leave me here on the other side
Oh, you leave me here on the other side

I won't live for you or die for you
Do anything, anymore for you
Because you leave me here on the other side
Oh, you leave me here on the other side

I won't live for you or die for you
Do anything anymore for you
Because you leave me here on the other side
You leave me here on the other side

I won't live for you or die for you
Won't do anything anymore for you

I'm not gonna shed one more tear for you
Shed one more tear for you
I'm not gonna shed one more tear for you

At least not 'til Sunday afternoon, Sunday afternoon

23 Aralık 2015 Çarşamba

Ses.399/5

"Yine yağmur yağmış. Kayıp düşmeden yürüyemeyecek miyim ben bu yolda bilmiyorum ki... Şarkının adını da hatırlayamadım. Halbuki dün dinlemiştim. Offff... Oha, ezseydin bari be adam, yola da mı bakmıyorsun! Aptal şey... Hah, buldum şarkıyı;

https://www.youtube.com/watch?v=En9ibmBvPJI

Yav nasıl unutulur ki bu şarkı da. Vanilyalı kek gibi bişey halbuki :) Kulaklığım da çalışıyorsa hala yağmur bile üşütemez beni. Gerçi paçalar hala ıslak ama olsun, şarkı iyi... Abimi mi arasaydım acaba ellerim koptu torbaların ağırlığından. Gerçi nasıl arayacağım, eller dolu. Şu kafenin tentesine sığınayım en temizi, arar çağırırım... Çantanın da sapı kopacak yenisini almam lazım. Nerede şu telefon!... Hah, abi, ara... Hay sıçayım şarjına da sana da telefon! Şansıma da sıçayım. Paçalarıma da sıçayım! Haydi yüklen tekrar... Kolay gelsin... Sen de su sıçrat tabi araba, hiç sorun değil. Ben nasılsa ölürüm bugün yarın... Ellerim kopacak şimdi, of abi nerdesin be! Oha, abi! Seni gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim ha bak. Sağol canım, beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Ne oldu yine? Ya abi koptu ellerim şu torbaları al nolur. Omzum düşecek şimdi... Bunun için mi yani bu kadar sevinç özlem falan? Ya ne olacaktı :) E iyi ver hadi, annem evde mi? En son sabah gördüm, evdeydi. Hala da evdedir bence. Arasana bi. Şarjı bitti salak telefonun, seni de arayamadım çağıracaktım yanıma. Gerçi sen çıktın karşıma da annem hala muamma şu an. Tamam tut bi şu torbayı ben bi arayayım. Ver ver, yeni kol alırsın zaten bana kopunca bu. Tamam dır dır etme hadi iki dakika....

---

Anneeee! Kedi nerde? Koltuğu tırmalıyor kızım! Gel de al şu hayvanı şurdan atıcam bak sokağa! Anne tamam aldım, ne hemen sokak falan, insafsız mısın sen? Beni de küçükken yaramazlık yapınca sokağa mı atmayı planlıyordun nedir? Evet, ne sandın? Haa, iyi bari atmamışsın. "

4 Aralık 2015 Cuma

Ses.399/4

Pek tabi, her zaman olduğu ve olacağı gibi öngörüldüğü gibi oldu. Hem de öngören yine bendim.
Bir gün bunu başarıcam ama. Kafamın dibinde görmezden gelmeye çalıştığım ama ne zaman denesem yine aynı sonucu aldığımı bildiğim şeylere azcık daha hürmet etmeliyim. Çünkü tecrübe, her zaman kazanım ile sonlanmıyor. Her seferinde tekrar, tekrar, tekrar, tekrar aynı sonucu almak, beni yoruyor. Mmeeehh. Sıkıcı. Halbuki son 1 yıldır falan şunu söylerim, hep; "Routine keeps me in line. Helps me pass the time. Concentrate my mind. Helps me to sleep". Ama bu aynı şey değil.


27 Kasım 2015 Cuma

Ses.399/3

Eski ve yeni iç içe geçiyor. İç içe geçmesine müsade ediyorum hatta. Mutsuzluk yada keyif yada fırsat değil. Özlem içeriyor haddinden fazla. Belki seni daha çok sevdim, belki saçma sapan yaşantıların beni uzaklaştırsa da senden, aklımı bırakıyordu sende. Neredeyse aklıma ilk düştüğün andan itibaren, bilinçaltıma ittiğim tüm imgeler sana aitti. Farkındaydım, kocaman gözler, pürüzsüz ten, örgülü saçlar, kocaman bir surat. Tamamen senin imgelerinin hayatıma yayılmış beğenileriydi. Farkındaydım ama anlatmadım. Belki bazen buraya yazdım ama sonradan okuduğumda ben bile anlayamadım. Saklamak da değil hani, sadece her zaman bahsetmedim. Adın yada imgen belirdiğinde başka şeylere çektim hafızamı. Anlayamadığım sebeplerinden dolayı. Yani nerden bilebilirdim ki? Eskiyi asla silip atan, görmezden gelebilen yada yeni başlangıçlar yapabilen birisi değilim. Unutmuyorum, unutamıyorum ve bilerek aklımda tutuyorum. Daha sonra hayal kırıklığı uğramayayım diye özellikle. Ama bu son vakitlerde, konuşarak çözebilmek için kendimi zorluyorum. Özellikle sen, hayatım için iyi bir kaçış noktası olabilirsin. Düşünme ki bencillik yapıyorum. Seni kendim için kullanıyorum. Asla. Sadece benim tek seçeneğim kabullenmek ise, senden başlamak istiyorum. Bu kadar...

Kendi kendime gaza gelebilme özelliğim hala mevcut. O yüzden bu yazı da 400 olmayacak.

Yahu bir de çok korkuyorum ki, artık kendi kendime gaza gelip yanlış/farklı yorumlamak, sonra kendimi kaybetmek çok zor geliyor. Kalbim ağzımda geziyorum, ki yerinde bi benzetmenin yanında, gerçeğin de ta kendisi bu. Nabzımı gırtlağımda hissediyorum. O yüzden ne olur artık olmasın böyle şeyler.

26 Kasım 2015 Perşembe

K.B.Y.S. - 7

Dream on, my pain
My scar
My blame
You've been a part of me
Unless and until

Dreamt by the night
Under your skin
I run through the wind
Unless and until

Dream on, my pain
My scar
My thorn
You've been a part of me
Let me stay afloat

----

Hala yazacak yenilikler yok hayatımda. Oluşturacağım yakında fakat henüz yatarak ve çalarak geçiyor vaktim.

29 Ekim 2015 Perşembe

K.B.Y.S. - 6

A fist will make you understand intention
To raise alarm is underhand, so I cut off the phone
I bind you up with tape and catch some TV
It's getting late, the shadows in the street are watching us

Check for fibres in the gaps between the teeth, the floorboards
Check the fingerprints, go through the trash
Maybe I just wanted some attention
Compulsion seeks its own way in rejection of the light
Every story needs to have an ending
We might as well give up all this pretending and clear the air

The night is crawling closer to the action
Your mouth is driving me into distraction, you talk too much
Well every story needs to have an ending
We might as well give up all this pretending and clear the air

A plague inside your home, I'm raider
Defiling all you own, raider
A cat among the crows, I'm raider

The butcher and his prose, I'm raider

28 Ekim 2015 Çarşamba

Ses.399/2

Geçti gitti bu sefer olan doğum günümde. Yani her biri bir diğerinden farklıydı zaten ama bu beklenmedik şekilde ilerledi. Değişik bi güruh ile toplanıp plak dinledik. Müzik konuştuk. Eğlendik de. Böylece 27 oldum net olarak. Hatta bi iki gündür de içindeyim, pek pervasızca geçti kendileri. Bakalım ilerisi neler getirecek. Ha ayrıca pek üşüyorum hava nedeniyle.

---

Bu yazının 400 olmasına el vermedi içim. Daha derin şeyler yazacağım bi ana denk gelmeli.

20 Ekim 2015 Salı

Ses.399

Neredeyiz farkında mısın? EKİM! 5 gün sonra doğacağım. Bununla ilgili özel planlarım yok ama bakacağız gelişmelere. Eğlenebileceğim şeyleri yapmak gibi bi arzum var tabi. Yine de plansız daha çok eğlendiğimi fark ettiğimden bu durumla alakalı da plan yapmayacağım.
Bi ara daha detaylı şeyler yazacağım, muhtemelen doğum günümden sonra :)

30 Eylül 2015 Çarşamba

Ses.398

Veda etmek hala zor geliyor bana fakat artık daha az boşluk yaratıyor içimde. Pek tabi, son zamanda hissettiklerim bi şekilde, hatta akla gelmeyecek şekilde ziyan oldu. Belki kişiye özel bi veda olmayacak ama hislere tümüyle bi veda söz konusu. Ve en çok da bu üzüyor.
O yüzden hissettiğim ve bana hissettirdiğin her şey hala ve hep burada duracak. Fakat sen nerede duracaksın onu bilemiyorum şimdilik.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Ses.397

Hissedebiliğim kadar çaresiz, hareketsiz ve kin doluydum sana olanlar yüzünden. En çok bu fikirler dönüyordu kafamda. İlk defa senin yapabileceklerin değil de, sana yapılanlara odaklandım. İlk defa bu kadar sakin, bu kadar kabullenmiş, bu kadar yankı doluydu zihnim. Kum taneleri burnumun içinden zihnime doğru yol alırken canlandırmaya çalıştım seni. Simsiyah elbisen ile kibir ve yarının pişmanlığı değil, hayatın bilinmezliği baktı bana gözlerinden. Hal'in bilinmezliği. Çıkartamıyorum kafamdan yankılarını görüntülerin, aslında hiç görmemiş olsam da. Elbet geçecek bu günler, elbet unutacaksın. Ve gariptir, ben de seninle unutacağım. Fakat nasıl silinecek hatıraları? Nasıl gözlerini kapattığında gördüklerine katlanacaksın? Ben nasıl katlanıcam? Cevabını bilmesem de, en azından seninle olucam, beraber bulucaz, zifiri aydınlığın içinden beraber çıkıcaz masmavi deniz kokan bulutlara. Belki daha da yükseğe.


Bu nedir biliyor musun? Hayal edebildiğin tüm yaşamların aslında ne kadar minik olduğunun bi kanıtı. Ne kadar çaresizce var olduğumuz hayatı sürmemiz gerektiğinin kanıtı. Işık da aydınlık da bizim için aynı. Farkında değiliz, anlamını bilmiyoruz. Fakat en küçük, en önemsiz bile olsak bir parçasıyız. Duyabileceğin, görebileceğin, tadabileceğin, bedeninin tecrübe edeceği her şeydir bu fotoğraf. Bunun içinde bilinmeyen bir yerlerde, bi evrenin, bir gezegenin, bir ülkenin, bir şehrin, bir evin, bir odanın içinde yüzünü duvara dönüp gözlerinden çığlıklar haykırdığında aslında bu bilinmezliğin içinde bir hiç iken, kendini ne kadar üzebileceğini düşün. Ve ayağa kalk. Hiç bi saklanış, sana kurtuluş vermeyecek. Çiçekler koklayacaksın çünkü yine. Yasemin dolacak ciğerlerin.
Unutma, bu kalabalığa rağmen, yalnız olmayacaksın.

---

Hiç kendimden bahsetmemiş olmam, bu anın ne kadar önemli olduğunun en büyük kanıtıdır bence.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ses.396

Adına bakıyorum tekrar. Nedensizce, en azından farkındalığımın az olduğunu yerlerde. Isınmıyor içim, dolmuyor gözlerim, hatta kalp atışlarımda bile değişiklik olmuyor. Fakat neden, yine?
Geçen zamanların aksine, bu sefer nede olduğunu biliyorum. Çünkü çaresizim. Çünkü artık değişmiyorum, bozuluyorum. Düzelmiyor eksilen yanlarım, tamamlanmıyor. Her geçen gün başka yerlerden,başka fikirlerden tek tek, elene elene yitiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum da. Bir arkadaşım " Bu da senin yolculuğun" diyor, kendi yolculuğunu örnek göstererek bana. Kuvvetle muhtemel haklı da. Bu yolculukta ister tek başına, ister birisiyle, ister arkadaşlarınla, ister kendin bile olmadan yürüyebilirsin, fakat, tek kesin olmayacak şey, benim aklımı en çok kurcalayan şey; ne zaman bitecek?

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Ses.395

Veeeeee ameliyat oldum! Hem de sağlam bi tane. 20.10.2015 - Fıtığımın gitmesi için epey uğraşmışlar doktor abiler ve ablalar. 4 ünite kan kaybetmişim ameliyat sırasında. Doktorun dediğine göre normal insanlarda bu seviye kan kaybı, ameliyat sırasında ölmeyi getiren bişeymiş. Fakat benim kan seviyem normalin baya üzerinde olduğundan, kan almadan bitirmişim ameliyatı. Anestezi altındayken kan kaybettiğimi ve acil kan lazım olduğunu söylediklerini duyduğumu hatırlıyorum hatta. O an " Sanırım ölüyorum" diye düşündüğümü de hatırlıyorum :) Ama ölmemişim. İyi ki......
5 gün kadar hastanede yattım ve hiç kuşkusuz fazla rahat ve kontrol altında geçirdim o günlerimi. Hemşireler gayet güzel insanlardı, muhabbet sohbet ede ede geçirdim vaktimi. Hastanede yatmak bana nedense acayip rahat geldi. Eve dönmek istemedim hiç. Hastanenin rutinine ayak uydurmak, bir hasta olarak, daha kolaydı. Yapmak zorunda olduğum şeyleri bi dayatmadan ziyade, kurallara uymak olarak algılamak daha kolaydı. Şu an evdeyim ve ne oturuş biçimim, ne yediklerim olması gerektiği gibi. Fakat onları da halledicem. Halletmek zorundayım. Zira omurga çok güzel ve önemli bi işleve sahipmiş bedenimde. Kıymetini bilemedim........

(Bu arada sağ ayağımda olan uyuşukluk 1 ay kadar daha orada olacakmış. Kafamı kurcalasa da, uyuşukluğun verdiği hissizlik ve üşüme daha çok canımı sıkıyor)

---

Ameliyattan sonra fark ettiğim bi şey daha var, gözlerim artık eskisi gibi iyi görmüyor. Gerçi bunu okumaya çalıştığım kitabı 4 cm kadar yüzüme yaklaştırıp, bulanık görmeye başladığımda anladım. Çok etkili bi tespit değil ama yine de onun da önlemini alıcam. Hayatımda bedenime dair ne sıkıntı varsa onun önlemini alıcam hatta, yeter lan. Ölmekten döndüm, bi daha riske atamam kendimi. Bazı arkadaşlarım da aynısını söylüyor. Hatta bazısı söylemekten öte tehdit ediyor. Arkadaşlarım, iyi ki varlar :)

16 Ağustos 2015 Pazar

H.D.Ş.

Hayatıma dair,kötü olan şeyler;

Evvela fıtık oldum.
Bu durumu atlatmak sandığımdan daha karmaşık oluyor.
İş hayatımdan bu zamana kadar olan şeylerden sıkılmadığım kadar sıkıldım.
Oturduğum ev, yaşadığım oda, kullandığım eşyalar,  hiç birisi benim değil ve bana ait değil. Büyük sorun.
Kazandığım paranın herhanfbi katkısını göremiyorum. Az da kazanmıyorum ama sonuç nedense böyle.
Hava çoooooook sıcak. Nefes alamıyorum bazen.

Hayatıma dair, iyi olan şeyler;
Müziğim var, yalnızlık hissettirmeyecek kadar çok sevdiğim.
Sen varsın, her şeye rağmen, farkında olmasan dahi, daha çok az yüzünü görmüş olsam dahi, beni bana yaklaştırıyorsun. Bilmiyorsun tabi daha bunları. Anlatacak mıyım peki? Muhtemelen. Ama neden dün gece değil de ileride yapıcam bunu? Bilmiyorum.

Bakıyorum da, hayatıma dair iyi şeyler bu kadar sanırım. Ve eğer sen olmazsan, müzik ile başbaşa kalıcam, genelde olduğu gibi. Çok güzel müziklerim var daha önce kimseye dinletmediğim. Bence beraber dinlersek daha güzel olacak.

11 Ağustos 2015 Salı

Ses.394

Ben geçen günlerde baya baya doktora gidip belimden ameliyat için gün aldım. Hatta bugün sabah da ameliyat için hastaneye yatıyordum. Lakin şu an anlatmaya üşendiğim bi iki sebepten ötürü, 1 hafta ertelemiş bulunmaktayım. Fakat nihayetine varınca durum, ben bu beli açtırıcam, içine de doktor sokturucam. Burası kesin. En yeni haberim bu hayatıma dair :)

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Routine

Routine keeps me in line
Helps me pass the time
Concentrate my mind 
Helps me to sleep

---

Daha önceden yaşadığım hislerin başkaları tarafından da hissedilip, üzerine bir de şarkı yapılması çok hoş bi his.

21 Temmuz 2015 Salı

Ses.393

Uzun uzun bakıyorum objektiflerin içine, belki sen uzaktayken de beni görebilirsin diye. Belki anlatamıyorum niyetimi, farklı görünüyorum. Lakin gözlerimdeki özlemi de sadece sen anlamaz mısın? Sen hissetmez misin? Sen duymaz mısın çığlıklarını, gülüşümün içinde saklanan?
Bencil miyim sence ben, mutlu olmak, mutlu kalmak için uğraşırken? İkimiz de yaşarken hayatlarımızı, sadece ben mi hissediyorum bu en yüksek korkuyu? Doğasında yok mudur uçmak kuşların? Yada kaçmak insanların? Neden hala ben gülerken bile, gözlerim seni ararken bulamıyorum? Kendi kendime ettiğim dansları, neden gözlerim kapalı yapıyorum sanıyorsun? Senin ellerini tutuyorum, senin nefesini hissediyorum, senin ritmine uyuyorum, seninle bir oluyorum. Bunu anlamayacak mısın? Bunu hiç anladın mı? Yada bunun farkında mısın?

---

Ben senin yokluğunu yaşamak zorundayım, aslında sen her an zihnimin içinde yaşıyorken. Hissediyorum, sen varsın. Elimi uzatıyorum, sen yoksun. Bu nasıl bi his bilir misin?
İçimdeki yabancımsın, kalbimdeki aykırılığımsın, çoğul yalnızlığımsın. Sen var olmuş tüm hislerime, var olacak tüm hislerimden hatırasın. Geçmişimin içindeki geleceksin. Fakat, neredesin? Beni duyabiliyor musun?

---

Uzun zamandır uğramayan ilhamımsın. Yokken sen, üstün körü, geçici bi hatırasın, ki bana hiç bişey yarattırmayan. Fakat varsan, şarkılarımsın, sözlerimsin, gözlerimsin, hislerimsin, kararlarımsın en büyük kederi veren.

---

Hayatımda en çok değer verdiğim kişiye, bağlılığımı ifade ettiğimde karşılığını alamıyorsam, neden yaşıyorum ki ben?

---

Binaların ardından, 1 saat evvel doğmuş güneşin ışıkları daha da yükseliyor üzerime doğru. Hafif rüzgarlı hava titreme ile karışık büyük bi haz oluşturuyor bedenimde, inkara gerek yok. Bu gece kendi yaşadıklarımla alakalı olmayan bir ton fikir, acı, pişmanlık yaşadım. Aslında şahit oldum. Neredeyse beni teğet geçmekten daha fazla ilgilendirmeyen ve bağlamayan durumları, o kadar içselleştirebildim ki, sevgiye ve acıya olan bağlılığımı, özlemimi yeniden fark ettim. Mazoşistlik kanımda var sanırım. Yada kanımda oluşturdum şahane bi şekilde.

29 Haziran 2015 Pazartesi

Ses.392

Ha bu arada, aşık oldum. Sanırım çok. Uzun zamandan beri ilk defa hatta.Lakin kafamı toparlayıp ilerleyemiyorum bu durum ile alakalı. Lakin fazla aşık oldum. İki gündür mutlu uyanıyorum. Günlerim, her türlü aksiliğe rağmen iyi bitiyor. Ama birazcık da ilerleye bilsem daha hoş sonuçlar alıcam kendi varlığım ile alakalı. Karşımdakini de mutlu ederim diye umuyorum. Ki galiba ederim.
Bakalım neler olacak.

23 Haziran 2015 Salı

Ses.391

İlk defa net ve kesin olarak depresyondayım denebilir. Bu sefer hissediyorum ve adlandırabiliyorum çünkü. Hatta evvelden olur da depresyona girersem kendime saklarım, bunu insanlara söylemem diye düşünüyordum. Lakin önüme gelene anlatıyorum şu an. Zaten bu yüzden de sana anlatamıyorum blog. Haddinden fazla süredir yazamıyorum buraya. Çünkü o kadar minik, minnacık, az manalı şeyler yapıyorum ki, gece uyurken düşüme bile girmiyor. O yüzdendir ki bu böyle bi süredir. Bir süre daha devam edecek. Ama çıkış yolumu buldum. Onun üzerinde çabalıyorum. Beklemekle geçmiyor zaman. Günlerin ise nasıl geçtiğini maaş günüm geldiğinde fark ediyorum.

28 Mayıs 2015 Perşembe

Significant Other

Pulling back from the precipice
Feel so small now, stars shine bright above
Don’t know why
Receive a better life for a song
Can’t but try, other leads apply

Looking up at tragic rush on underground
Birds will turn and fly
Don’t know why
Passing through the day, only child
Breathe a sigh, other leads apply

Raining all day, trying to reach you
Feel so helpless, can’t stop counting time (But in time)
Don’t know why, hands upon stealing my heart (Warning, good night)
Graceful dives, other leads apply (Roses, rain down from the sky)

---

Keşke dinleyebilseydik yağmurun altında ıslanırken, en gizli köşende.

19 Mayıs 2015 Salı

Eksik

En köşesinde yere çökmüş ağlıyorum, bembeyaz boyayla boyanmış odanın sessizce. Kemiklerim etlerime batıyor hıçkırdıkça. Ellerim yakıyor bedenimi, dokundukça bedenime. Başkasının acısı mı bu, hatırlamıyorum. Lakin en derinimde hissediyorum. Gözlerim hala kapalı ama bembeyaz ışık her yanımda. Zihnimde. Nefesimde. Teninde. Kaybettikçe biraz daha birikiyorum. Yankılar var etrafımda, odanın her yanından, parça parça  işittiğim kendi içinde anlamı olan, lakin birleşince korkum olan yankılar. Az kaldı uyanacağım uykumdan. Tekmeleyerek, yırtarak kaçacağım zindan beyazı odamdan. Ve o an neler l......

17 Nisan 2015 Cuma

Ses.390

Hayatımda bu kadar "genel" olduğum bi dönem olmamıştı. Herkes ile aynı sorunları yaşıyorum. O sebepledir ki neler hissediyorum yazmayacağım. Aynaya baktığında bilinecek şeyler zira. Çok sıradanım. Hayallerim hedeflerim büyük lakin dertlerim çok sıradan. Saçmalığın ortasında yaşıyorum ve kimseye de anlatamıyorum anlatılacak bişeyler olmadığından. Ama neler yaptığımdan kısa kısa bahsedecek olursam;
* İş hayatımda normalde göstermediğim sabrın sınırındayım.
* Kimsem kalmadı yanımda, ya çok uzaktalar, yada artık benimle değiller (ki genelde benimle değiller).
* Gitar çalma işini epey ilerlettim, hatta Epikriz'in kayıtlarında bir şarkının gitarlarını ben çaldım. Pek tabi bütün albümün davullarını da.
* Geleceğim ile ilgili çok hoş planlarım ve yanımda olan bir tane çok iyi dostum var. Ama bu iki "en büyük etmen" e rağmen, ilerleyemiyorum. Komik.
* Yaratıcılığım ise durmuş durumda duygusal sebeplerle. Boşluk mu deriz yoksa doluluk mu bilemedim.
* İş hayatımda ki sabrımın yanında, özel hayatımda o sabırdan eser göremiyorum. Yok yani. Neler yapıyorum, kimlerin üzerine gidiyorum, kimlere tahammül edemiyorum anlatsam, kendim üzülürüm.

Sanırım bu kadar.

---

Yazarken bunlar çınlıyordu kulağımda;

When all are dizzy and happy from too much wine
I leave the party behind
To be alone with my thoughts and this spinning mind
Through this cold night
But there she stands

And she walks like you
And she smiles almost like you
A child of the wild just like you
Yes.

For a second I think I get a glimpse
Of the real her, behind
She's warm and fragile
With smiles that reach to her eyes
But just this moment,
A change so sublime

If she looked me deep into my eyes
And softly asked me too
I'd be in her bed and in her flesh
And waste a life I knew

So I hold my breath and close my eyes
And focus on the wine
Let this trembling moment pass us by
So I could say goodnight

But then, an impulse
I almost touched her face
Before I pulled back my hand
And we get nervous
We laugh and she spills her wine
Both so awkward, for what's on our mind

And she talks like you
And she smells almost like you
A child of the wild just like you
But she's not all you
Even strives not to be you
Just like every sister would do

And perhaps it's the want
Of you in her eyes
But I want her this one single time
...Just this one time

If she looked me deep into my eyes
And softly asked me too
I'd be in her bed and in her flesh
And waste a life I knew

So I hold my breath and close my eyes
And focus on the wine
Let this trembling moment pass us by
So I could say goodnight

If I'd looked into her eyes
And softly asked her too
She would give herself and give her flesh
And waste a life she knew

So we hold our breath, and close our eyes
And take a sip of wine
But this thirst has emptied every glass
And we should say goodnight

...God, help me say goodnight.

11 Nisan 2015 Cumartesi

Anlamsız

Mektubumun son cümlesi, güneşin son parıltısı, rüzgarın ilk esişi, yağmurun ilk damlası, müziğimin ilk notası, hayalimin başlangıcı, gerçeğin son noktası. Yoklar. Hala var olamadılar. Merak ediyorum, bugün nasılsın? Hiç düşünüyor musun? Yada hiç düşündün mü?

1 Nisan 2015 Çarşamba

Ses.389

Hava çok güzel, manzaram yok.
Fikirlerim var, zamanım yok.
Planlarım var, imkanım yok.
Nereye kadar gidecek bu böyle? Ben bunlara dayanmak zorunda mıyım? Ne yapmam lazım? Bir yardım eli uzansa çok iyi olur çünkü ne yapmam gerektiği ile ilgili zerre fikrim yok. Sakinliğime her zamankinden daha hakimim ama bu göğsümün ortasında bi şişkinlik yaratıyor. Patlayacak ve hasarları sonuçları benim taşıyabileceğimden ağır olacak. Korkuyorum pek tabi.

26 Mart 2015 Perşembe

Ses.388

Bambaşka bi şarkı buldum. En göz önünde olan adamın, en gözden kaçırdığım albümünün. Iyi olmuş aslında. Belkide kirlenecekti anılar ile daha evvel bilseydim. Yalnızlık ve yıldızlar. Buz kesmiş duvarlar. Kendi içimde tezat, hissettiğim duygular. Ama en azından bu şarkı benim. Bu şarkıda kimse yok. Yankı gibi, içimde dönüp duruyor artarak. Sh... Dinle biraz.

18 Mart 2015 Çarşamba

Hand.Cannot.Erase

Kaos, yalnızlık, karanlık, aydınlık, ceza, hayat, mutluluk, kayıp, acı, zevk, pişmanlık, değişim, sıradanlık. Yeni albüm herkesin hayatında olabilecek şeyleri, o kadar süslü  (olumsuzluk olarak değil tabi ki) anlatıyor ki, kendimi görüyorum ister istemez. Ama en çok seni görüyorum. Penceresinden dışarı bakınca gördüklerini anlatan kadın, kedisi olan, ailesiyle asla yakın olmayan, korkuları olan kadın. Bu hangimiz olamaya bilir ki? Ama anlatanlar, aktaranlar, o kadar gerçek anlatıyor ki, ellerimle tutabiliyorum matlığı. Zaten bu şarkıları hem dinlemeyi istemek hem de dinlerken acı çekmek bu yüzden imkanlı oluyor. Kollarımda görülmeyen bıçak yaralarıdır bu şarkılar. İstersen görebilirsin.

27 Şubat 2015 Cuma

Ses.387

Tükenmek.
Bu sıralar en çok istediğim şey. Her anı tüketip yok olmak istiyorum. Hissettiğim her şeyi, yaşadığım her anı, gördüğüm herkesi tek tek tüketip yok olmak.
İntihar fikri hiç bir zaman bu denli mantıklı gelmemişti bana. Huzurlu bi son değil de acıklı, bitmiş, tükenmiş, ağladıkça değişmeyecek, üzüldükçe dinmeyecek acılara alışmışım ben. Yaşadığım için değil. Zihnimde belirdiği için. Belki tecrübe ettim, belki de edeceğim. Ama nefesim tükenene kadar ağlamak istiyor olmam, hissedeceğim ile mi alakalı, yoksa sadece kuruntu mu yapıyorum bilmiyorum ( Guthrie Govan, atma böyle solo lütfen..) İçerimde bi yerde o kadar çok fazla şey var ki, aralarından birisini seçip odaklanamıyorum ona. Sadece varlığını boğazımdaki yumrudan dolayı hissettiğim şeyler.
Bitmeyecek bu hislerin oluşturduğu fikir. Her gün daha da yenilenecek, farklı suretlerde, aynı isimle. Tükenmeyecek, dinmeyecek, azalmayacak. Acı dediğin bi süre sonra geçer. Bu belli ki acı değil. Bi yöneliş. Bi algı. Kaybetmekten korkmak, en büyük korkum olmuş. Bitsin istiyorum. Ya gerçekten kaybedeyim, her ne ise karşımda olan şey. Yada ben tükeneyim biteyim, nefesim kesilsin, beynim çalışmasın, kan akmasın damarlarımdan. Git gide ağırlaşıyor. Sesler duyuyorum çünkü artık, kimsenin konuşmadığı. Yankılanıyor, beynimin duvarından diğerine sekiyor. Nereden geldiğini anlamadan, maruz kalıyorum. İstemiyorum. Başım ağrıyor mütemadiyen. Eklemlerimi saymıyorum bile.
Çok geliyor her şey, nolur bi sonu olsun. Kendim yapmak zorunda bile olsam bi sonu olsun ve bitsin.
Hep manzarasını izlediğim balkon son olsun benim için.
Ve sonra mı?
Sessizlik, hissizlik, yıldızlar, tozlar ve hiç.

16 Şubat 2015 Pazartesi

Ses.386

Baya baya unuttum yazmayı ben. Gerçi meşguldüm biraz ama yine de baya unuttum. Özür dilerim. 

Yazacak pek bişey olmadı bi de, belki o yüzden yazma ihtiyacı belirmeyince, yazmayı da ihmal ettim. Ama yine de şunlar aklımda kaldı son 3 haftadan;
İşe girdim. 1 ay kadar çalışıp kendime doğru düzgün bi bilgisayar alıcam. 
Yine gitmek ile alakalı planlar yaptım tabi ki ama giderek zorlaşıyor sanki oralara gitmek, yeniden görmek. Ama başarıcam.

Şimdilik bu kadar aklıma geliyor. Daha normalleşince, burayı güncelleyeğim. 

3 Şubat 2015 Salı

Ses.385

Bi fark ettim ki, ağırlık var üzerimde. Gözlerimi açasım gelmiyor, burnum sızlıyor, kanlanmış gözlerim, hissediyorum. Yutkunurken bile acı çekiyorum. Ağzım kurumuş sızıdan. Omurgam sızlıyor yere uzanmaktan. Gözlerimi açtım, sen ölmüşsün. Ama neden, ne zaman bilmiyorum. Sadece o anın içine düşmüşüm. Ulaşamıyorum kimseye ki anlatayım, sorayım doğru mu diye. Öyle sadece hissediyorum, konuşamıyorum. Evde sağa sola yürüyorum birisi biyerden çıkar da ölmedi der diye. Ama hiç kimse yok evde. Yere çöküyorum. Bekledim öylece, aklımda olmayışının verdiği boşluk, varlık, hiçlik, heplik, benlik, anılar, hayaller, geçmiş, gelecek, yüzün, ellerin, yanağın, saçların, omuzun ve hayatımla ilgili olan her şey ile.
Bi an ellerimi yüzüme kapadım, derin bi nefes alıp ellerimi çekince yüzümden fark ettim ki senin mezarının başına gelmişim. Ağzımda acı bi tat var, yanağımı ısırıyorum acısın da aklım başka yere gitsin diye. Ama hissedemiyorum. Sadece hıçkırıyorum devamlı ama ağlayamıyorum. Kocaman bi taş yutmuşum gibi. Kemiklerimin arası sızlıyor. Öylece bekliyorum etrafta olan insanlar gitsin diye ama uzun sürüyor. Başım ellerimin arasında öylece bekliyorum, daha da bekliyorum. Biraz daha bekliyorum. Nefesimi tutuyorum, belki ölürüm diye. Ama tanıdığım insanlar gelip bana bişeyler söylüyor. Üzülme diyorlar. Duyamıyorum hiç birisini. Sadece ağızları hareket ediyor. Gözlerine bakamıyorum kimsenin, göz ucuyla suretleri beliriyor sadece zihnimde.
Nihayet herkes gidince, sessizlik artık rüzgar sesine dönüşünce, üzerinden bi avuç toprak alıyorum elime, bakıyorum ona. Saatlerce bakıyorum. Günlerce bakıyorum. Acısı geçmiyor hiç. Gözlerim hep doluyor ama ağlayamıyorum. Dişlerim damaklarıma batmaya başlıyor. Ayağa kalkıyorum gözlerimi kapatıp aklıma yüzün gelsin diye bekliyorum.
Bi açıyorum gözlerimi.
Hala her yer karanlık.
Bir daha kapıyorum, açıyorum.
Hala karanlık.

Sonra bi uyanıyorum, sağ kulağım acıyor. Üzerine yatmışım kolumun falan. Sinir oluyorum yorgana yatağa yastığa hepsine. Tableti elime alıyorum bi bakıyorum, sen hala yazmamışsın. Kızıyorum önce bi ama sonra geçiyor. Toprağın geliyor aklıma, gülüyorum. Kalkıp soğuk bi su içmenin zamanı gelmiş galiba.

1 Şubat 2015 Pazar

Ses.384

Neden hayatımdaki tüm insanlar, beklentilerini hayallerinin ötesinde tutuyorlar ki benimle ilgili? Rahat rahat bi gece geçiremeyecek miyim ben? Neden sadece iyi geceler dileyip, sakin bi gece geçiremiyorum? Neden suratlarda sanki yapmam gereken bişeyi yapmamışım gibi bi bakış var? Nereden geliyor bu şişkinlik? Arkadaş, ben yapmıyorum sana, size böyle. Siz neden bana yapıyorsunuz? Bir tek ben mi eksiğim la şu dünyada? Yada neden eksik olayım ben? Sen benden ne bekliyorsun da ben yapamıyorum? Belki de sen hiç konuşmuyorsundur? Olabilir mi? Aklından geçenleri okuyamadığımı görmek bu kadar zor değil ki. Sadece otururken bile, sanki bu işte bi yanlışlık var hissini hissetmekten bunaldım. Atamıyorum da üstümden. Büyük bi drama var ve o dramayı sen yaratıyorsun adam/kadın. Ve çözebilecek tek kişi sen iken, kendinden başka herkesi bu durumdan sorumlu tutuyorsun. İşte bu, beni bok gibi hissettiriyor.

26 Ocak 2015 Pazartesi

Ses.383

Uzunca bir aradan sonra tekrar gelelim kafamızın karışıklığına ve dağınıklığına. Evet dostum, artık tahammül sınırım yok sayılır. Evvelden var olan ve nadir kullandığım kısmını da bitirmişim. Acil durumlar için zerre birikimim kalmadı. Düşünemeden enine boyuna, hemen tepki ve yargı beliriyor zihnimde. Üstelik bunu "mantık" adı altında yapıyorum sanırım. Çok objektif bakıp duygusal olarak yaklaşmadığımı düşünüyorum, ki olayın özü tamamen duyusallık üzerine kurulu.
Yanımda bulunan insanlara üzülüyorum, benimle birlikteler diye. Uzaktan her şeyi iyi götürüyorum. Hatta uzaktakilere karşı sabır üretebiliyorum. Ama karşımdakinin gözlerine bakarak yaşıyorsam o anları, o zaman kendi üzerimdeki etkim yok oluyor.

---

Bunların yanında, romantizm adı altında yaşadığım duygusallığın ise haddi hesabı yok. Yolda yürürken, dolmuş camından dışarı bakarken, arkadaşımın yanında kahkahalar atarken bile, bilinçsizce gözlerim dolabiliyor. Ve hissetmenin dışında, duygu kendiliğinden ortaya çıkıyor ve ona adapte oluyorum. O an, sanki dünyanın sonu gelmiş ve yalnız kalmışım. Keder, sessizlik, yoksunluk... Daha neler! Saçmalığın bayrak tutanı.

---

Yukarıda saydığım sebeplerden ötürü de, olup olmadın insanlara, dramatize ediyorum her şeyi. Barda otururken tanıştığım adama bile anlatacak seviyedeyim her şeyi. Ki her şey dediğim ise, hiç bir şey aslında. Yokuşun başından bi şarkı yuvarla aşağı, varınca en sonra, dağlar kadar acı oluyor. Etraftan topluyor, bazen başkalarının acıları ve anılarından, birikiyor ve bir bakmışım, ben yaşıyorum onları.

---

Konserden sonra oluşan ve bi süre daha devam edecek boşluk, beni de bi işe yaramaz sersem gibi hissettiriyor. Ha bir de para kazanamıyorum bu sırada, o canımı çok sıkıyor. Ve para kazanamadığım için de minik planlarımı bile gerçekleştirmek için bana para veren insanlara açıklama yapmak zorunda kalıyorum. Sorun, açıklama yapmak değil, buna zorunlu olmak. Aslında hayatımda olan en büyük sorun, bişeyi yapmaya zorunlu olmak. Belki ben ömrümün sonuna kadar kendi isteğim ve hevesim ile yapsam sıkıntı olmayacak. Ama zorunluluk, beni öldürüyor. Nefesim kesiliyor. Ellerim titriyor. Gözlerim kararıyor. Sağır ediyor. Etkisiz hale getiriyor anlayacağın.

21 Ocak 2015 Çarşamba

Ivory 2015















Bir Ivory turunu daha bitirmiş bulunmaktayız. Teknik olarak ebemizin kulakları çok çınladı ama keyif almasını bildik bu durumdan. İzmir - Hayal Kahvesi, İstanbul Bronx Pi ve Ankara Passage'da çaldık döndük. Stres ve gerginlik pek eksik olmadı yanımdan ama yine de eğlenmesini öğrendik. Kısa vadeli tartışmalarla yara bırakmadan uğraştık durduk birbirimizle.
Fotoğraf da ise İzmir konserinde bulunan ekibimiz bulunuyor. Özverinin can bulmuş hali yukarıdaki insanlarla betimlenmiştir.

10 Ocak 2015 Cumartesi

Ses.382

Son zamanlarda yazamıyorum, ara ara olduğu gibi, çünkü bu bi iki aydır kafamı toparlayamamaktan şikayetçiyim artık. Yaptığım yada yaşadığım hayatın karmaşasından değil, yapmaya çalıştığım şeye vermek istediğim şeyleri düşünüyorum, bir de verdiğim şeylere bakıyorum. Bi arpa boyu yol gidememişim gibi. İşte bu durum beni deli ediyor. Tahammül edemez hale getiriyor. Geçmişte hiç sorun etmeyeceğim şeyleri, dünyanın sonuymuş gibi görmeye başlıyorum. Şu anda örnek verecek kadar da bi hissi yok üzerimde. Ama her şeye karşı sabırsız ve tahammülsüzüm. Ve bu bana ilk defa oluyor. Yapmak istediğim şeylerin karşısına çıkan sorunlara bakıyorum da, resmen denizleri geçip bi avuç su da boğuluyorum. Belki de birazcık dışarıdan bakarsam, boğulmuyorumdur da. Ama hissettiğim şey, azımsanamayacak bi öfke ve kin. Ve akabinde de vicdani ağrılar. Doğası gereği çok güçlü olan istekler, hayaller, hedeflerler sanki pamuk ipliğinde gibi. Çevremdekiler ortaya çıkacak şeyin farkındalar belki, ama anlamadığım bi umursamazlık var. Zorba baba, çocuğunu döverken anne bi köşeye saklanır da görmezden gelir ya, aynen o hissi yaşıyorum. Dayak yerken ben, etrafımdakiler, la bi dur ne oluyor orada demiyorlar. Ve bu beni deli ediyor. Hani şu da var, halden anlamayan bi adam da değilim. Vardan ve yoktan anlarım. Bunu zorlamıyorum da zaten. Ama varken yok denmesi, içimi öyle bi yakıyor ki, dayak yerken ben, hiç bakmayan anne gibi geliyor kaşımdaki. Daha sonra da ben bu hissi hissetmemiş gibi yapamıyorum. Ki yapabilirim, ama yapmıyorum.

---

Bunun dışında, bu sanrı gibi hayallerin içinde, var ettiğimiz değerler mevcut.





















Yine çalacağız yakın vakitte (aslında çok yakın vakitte ve hala şarkılara çalışıyorum ben). Güzel şarkılar olacak yine. İşleri biraz daha büyüttük bu sefer. Hem şarkılar, hem mevzuya yaklaşım olarak. Değişik olacak en azından.

Bunlar da şarkılar;

Set I – POS / PT / Opeth

Diffidentia (Breaching the Core)
Windowpane
Arriving Somewhere But Not Here
Anesthetize
Burden
Iter Impius

---

Set II – Dream Theater

The Mirror
Lie
Scarred
SpaceDye-Vest
The Dance of Eternity
Octavarium

---

Evet ben de farkındayım (hatta hissediyorum) şarkılar birazcık vicdansızca seçilmiş durumda. Göğsünün orta yerine yumruk yemişsin hissini yaşıyorsun hepsini ardı ardına dinleyince. Bilirim o hissi :)

5 Ocak 2015 Pazartesi

Ses.381

Az evvel bi arkadaşımın bloğuna bakarken (daha doğrusu yeni açtığı bloğu ile ilgili fikir alışverişi yaparken) kendi bloğumun 5 yıldır var olduğunu fark ettim. Yazarken hiç fark etmemişim ama 5 yıldır bitmeyen hevesle yazmışım buraya. Çok garip bi his, geçmiş 5 yılın hala burada duruyor oluşu. İstediğim zaman her şeyi hatırlayabilecek olmak daha bi garip bi his. Keşke varlık olsaydın da yanımda taşıyabilseydim diye düşünüyorum arada seni. Elektriğe muhtaç kalmazdım böylece.