MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

30 Eylül 2015 Çarşamba

Ses.398

Veda etmek hala zor geliyor bana fakat artık daha az boşluk yaratıyor içimde. Pek tabi, son zamanda hissettiklerim bi şekilde, hatta akla gelmeyecek şekilde ziyan oldu. Belki kişiye özel bi veda olmayacak ama hislere tümüyle bi veda söz konusu. Ve en çok da bu üzüyor.
O yüzden hissettiğim ve bana hissettirdiğin her şey hala ve hep burada duracak. Fakat sen nerede duracaksın onu bilemiyorum şimdilik.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Ses.397

Hissedebiliğim kadar çaresiz, hareketsiz ve kin doluydum sana olanlar yüzünden. En çok bu fikirler dönüyordu kafamda. İlk defa senin yapabileceklerin değil de, sana yapılanlara odaklandım. İlk defa bu kadar sakin, bu kadar kabullenmiş, bu kadar yankı doluydu zihnim. Kum taneleri burnumun içinden zihnime doğru yol alırken canlandırmaya çalıştım seni. Simsiyah elbisen ile kibir ve yarının pişmanlığı değil, hayatın bilinmezliği baktı bana gözlerinden. Hal'in bilinmezliği. Çıkartamıyorum kafamdan yankılarını görüntülerin, aslında hiç görmemiş olsam da. Elbet geçecek bu günler, elbet unutacaksın. Ve gariptir, ben de seninle unutacağım. Fakat nasıl silinecek hatıraları? Nasıl gözlerini kapattığında gördüklerine katlanacaksın? Ben nasıl katlanıcam? Cevabını bilmesem de, en azından seninle olucam, beraber bulucaz, zifiri aydınlığın içinden beraber çıkıcaz masmavi deniz kokan bulutlara. Belki daha da yükseğe.


Bu nedir biliyor musun? Hayal edebildiğin tüm yaşamların aslında ne kadar minik olduğunun bi kanıtı. Ne kadar çaresizce var olduğumuz hayatı sürmemiz gerektiğinin kanıtı. Işık da aydınlık da bizim için aynı. Farkında değiliz, anlamını bilmiyoruz. Fakat en küçük, en önemsiz bile olsak bir parçasıyız. Duyabileceğin, görebileceğin, tadabileceğin, bedeninin tecrübe edeceği her şeydir bu fotoğraf. Bunun içinde bilinmeyen bir yerlerde, bi evrenin, bir gezegenin, bir ülkenin, bir şehrin, bir evin, bir odanın içinde yüzünü duvara dönüp gözlerinden çığlıklar haykırdığında aslında bu bilinmezliğin içinde bir hiç iken, kendini ne kadar üzebileceğini düşün. Ve ayağa kalk. Hiç bi saklanış, sana kurtuluş vermeyecek. Çiçekler koklayacaksın çünkü yine. Yasemin dolacak ciğerlerin.
Unutma, bu kalabalığa rağmen, yalnız olmayacaksın.

---

Hiç kendimden bahsetmemiş olmam, bu anın ne kadar önemli olduğunun en büyük kanıtıdır bence.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ses.396

Adına bakıyorum tekrar. Nedensizce, en azından farkındalığımın az olduğunu yerlerde. Isınmıyor içim, dolmuyor gözlerim, hatta kalp atışlarımda bile değişiklik olmuyor. Fakat neden, yine?
Geçen zamanların aksine, bu sefer nede olduğunu biliyorum. Çünkü çaresizim. Çünkü artık değişmiyorum, bozuluyorum. Düzelmiyor eksilen yanlarım, tamamlanmıyor. Her geçen gün başka yerlerden,başka fikirlerden tek tek, elene elene yitiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum da. Bir arkadaşım " Bu da senin yolculuğun" diyor, kendi yolculuğunu örnek göstererek bana. Kuvvetle muhtemel haklı da. Bu yolculukta ister tek başına, ister birisiyle, ister arkadaşlarınla, ister kendin bile olmadan yürüyebilirsin, fakat, tek kesin olmayacak şey, benim aklımı en çok kurcalayan şey; ne zaman bitecek?