MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

8 Kasım 2011 Salı

Yol

Saatler, biri on yedi geçe durdu.
Önce parlak bir ışık göründü…
Arkasından da bir sürü hafif sallantı.
Sanırım Ekim ayındayız.
Ama emin olamıyorum.
Yıllardır takvim tutmuyorum.
Her geçen gün bir öncekinden daha da solgun.
Hava soğuk.
Dünya yavaş yavaş ölürken ben daha da çok üşüyorum.
Hayatta kalan hayvan yok.
Bitkiler ise çoktan tükendiler.
Yakında, dünyadaki tüm ağaçlar yere serilecek.
Yollar, alışveriş arabası sürükleyen mülteciler, silah taşıyan eşkıyalar yakıt ve yiyecek arayan insanlarla dolu.
Bir yıl içinde tepelerden alevler ve karmaşık şarkılar yükseldi.
Yamyamlık baş gösterdi. Yamyamlık büyük korku salar.
Genelde sıkıntım yiyecek bulmak. Daima yiyecek bulmak.
Yiyecek ve soğuk. Bir de ayaklarımız.
Bazen oğluma cesaret ve adalet hikâyeleri anlatıyorum.
Gerçi, hatırlaması oldukça güç.
Tüm bildiğim, oğlumun hayata tutunma nedenim olduğu.
Şayet o, Tanrı'nın kelâmı değilse, Tanrı hiç konuşmuyor demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder