MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

11 Şubat 2011 Cuma

Ses.54

Ve sanırım ilk bestemi bitirdim :D
Günlerdir aklımın her tarafında dönüp duran melodiler nihayet bi sıraya girdiler ve kaydettik.
Yakındır dinlenecek hale gelmesi.
Hikayesini pay edeyim dedim buradan, hiç kimselerime.

---


'' .... seni görmek istemiyorum, git.'' dedi kadın.

'' Neden? Ne oldu dünden bugüne değişen,seni benden alacak olan? '' dedi adam zavallılıkla.
Sustu kadın, hiç bir şey demedi. Ardını dönüp yürümeye başladı. Durmayacaktı. Asla geri dönmeyecekti. Ardına dönüp bakmayacaktı da ne olduğunu görmek için.
Ama o, köşeyi döndüğünde bambaşka bir yol görünmüştü adam için.
Sokağın ışıkları büyümeye başladı birden. Renkler beyaz oluyordu gitgide. Masum gibiydi sanki her şey. Nefes almadığını fark etti bi an. Ama gözleri hala açıktı. Sokağın buz gibi soğukluğu sanki geçiyordu. Ve uzaktan bir fısıltı duydu adam, kadının gittiği yerden;

'' I gave you life ''

Artık bembeyazdı her yer, bedeni hariç. Kan, kokuyordu ama ortada kan yoktu. Yaşıyordu, ama nefes alamıyordu. Ellerine baktı, yaralar oluşmaya başlamıştı artık. Korkudan çığlık atmayı denedi ama nafile. Sesi çıkmıyordu.
Kadını düşündü.
Giderek siliniyordu aklından. Yüzü, elleri, saçlarının kokusu,  hareleri...
Adam iyice korktu. Yapacağı hiç bir şey yoktu sanırım. Hafızası yok oluyordu. 
Hatıraları gidecekti. 
Titremeye başladı bir anda. 
'' O nu nasıl kaybederim? '' dedi içinden kendine.
Sanırım böyle böyle kaybedecekti.
Bembeyaz bir ışığın içinde.
Armonik bir sessizlik.
Armonik bir ayrılış. 
Bir intihar sanırım. Aklı için, bir son yaratmak için, kendine kadının yanında bir yer bulmak için, ölemiyordu…
Adam, kadın için, onu görebilmek için bir kez daha ölemiyordu.

‘’ Odana gün ışığı doğmuştu o sabah. Ve ben kapını çaldığımda, uykulu gözlerle açtın. Gülümsedim bana ve o an, tüm mevsimler gibiydi. Sarıldın bana o an ve sıcacıktın aynı kalbin gibi. ’’

Rüzgar esmeye başladı yavaşça. Sıcaklığı alacak kadar esiyordu. Beyazlık maviye dönüyordu.
Karanlık geliyordu…
Bulutlar birikti tepesine.Ufuk yoktu.Bir sınırı yoktu gördüğü yerin.
Sadece bulut doluydu çevresi. Mavi gitgide kararıyordu. Kapandı hava. Rüzgar uğulduyordu kulakları. Su kokluyordu artık zihni.
Bulutlar kovalamaya çalıştıkça, dağılıp başka yere geçtiler.
Kaçınılmazdı bu. Islanacaktı…
Sonra ayaklarının yere basmadığını fark etti. Korktu bi an ama sonra fark etti ki bu o kadar da sorun değildi.
Uçuyordu!
Bedenini ileri doğru iktirdi biraz da ve ilerlemeye başladı. Yüzüne gülümseme yayıldı birden. Bütün her şeyi bir kenara attı zihninden. Şu anda tek önemli olan şey, uçuyor oluşuydu.
Yağmur hala yoktu ve üşümek için bir sebebi de yoktu. Arada göğsü üşüyordu ama bu onu hep mutlu etmişti.
Sebebi o ise eğer, acı bile iyiydi.
Yaşadığını hissettirdi o an ona zaten.

‘’ Odana girmiştik beraber 1’i 1 geçe. Bir yudum likör tattırmıştın bana. Tadını sevmemiştim ama onu sen seviyorsun diye içmiştim. O kadar güzeldi ki o an. O kadar sendim ki aslında. Sarıldığında bana, bana en yakın olduğunda yine düşündüğüm sendin. O liköre rağmen…

Bulutlar tekrar aydınlandı bir şimşek ile beraber. O kadar korkmuştu ki artık uçamıyor diye adam, her şey başa döndü diye, çığlık atmıştı. Evet, sesi de yerine gelmiş yeniden.
Hala da uçabiliyordu…
Zihnine masmavi bir imge geldi istemsizce. Bir göz. İçinde kendine ait yuvarlağı olan. Durdurdu zamanı. Rüzgar esmiyordu, bulutlar dağılıyordu. Hafızası yerine geliyordu.
Hare birden anafor gibi dönmeye başladı. Gökkuşağı gibi renklendi. Artık başka bişey görmüyordu.
O kadar hızlı dönüyordu ki bulutlar dağılmaya başlamıştı.
Bir an kafasını yukarı kaldırdı.
Yıldızlar…
Hatırlıyordu.
Ona ait olan yıldızları biliyordu.
Hiç aramasına gerek kalmadan buldu onları. Işıl ışıldı. Onca yıldızın arasında onun yüzü gibi ışık saçıyordu kalbine. 3 tanelerdi ilk önce. Ardından altında birkaç yıldız daha belirginleşti. Sıcaklık doluyordu kalbine adamın.
Hatırlıyordu.
Biliyordu.
Adını hatırlıyordu.










Ama her şeyi hatırlıyordu…
Kabus olan rüyalarını da. Kelimeleri de, yüzleri de, ihmalleri de….
Sızı hissetti kalbinin hemen altında.
Acıdı canı bir kez daha. Yıldızlar yok oluyordu. Hare gidiyordu.Bulutlar geri geliyordu yavaş yavaş.
Ve bedeni ıslanmaya başlamıştı.
Yağmur başlamıştı artık.
Ve acısı git gide artıyordu. Biliyordu ki şu anda olan şey, bir tören. Bir sevginin anıtı. Hızla düşmeye başaldı gökyüzünden yere. Işıklar geri geliyordu.
O yola düştü tekrar.
Sanki yıllar geçmiş gibi üzerinden. Ama yine o yoldaydı ve kadın yine gidiyordu. Durmayacaktı. Asla geri dönmeyecekti. Ardına dönüp bakmayacaktı da ne olduğunu görmek için.
O tam da o köşeyi dönerken ardına döndü baktı bir kez daha.
Hareler, eller, anılar, düşünceler, aşklar. Bir anda göz göze geldi.

Ve kadın adama seslendi; ..... ”

---

Güzel olacak bitince. Her şey gibi, bitince daha güzel olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder