MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

28 Aralık 2010 Salı

Ses.13

Kafamı kurcalayan o kadar çok şey var ki, artık iç içe geçmiş gibiler.
Ayırt edemiyorum hiç birisini.
Aynı kökten geliyorlar gibi sanki.
Benim dışımdaymışlar gibi.
Çok sıkıcı tabi bu durum.
Artık huzurlu olamıyorum.
Çünkü ne olduğunu bilmiyorum kendimden dışarıda.
İnsanlar sanki gözlerimin içine bakarak bana acıyorlar veya beni suçluyorlarmış gibi.
Bir gün '' HERŞEY SENİN YÜZÜNDEN OLDU!! '' diye bağıracaklar diye korkmaktan yaşayamıyorum, onlara hiç bir şey yapmama rağmen...
İnancımı yitirmedim hayattan ve asla da yitirmem.
Ama bu bir ara ise, çok çabuk ve çok ani oldu bilesin zaman.
Ne oldu da ara verdin yine hayata?
Yalnızlığımı ( zihinsel ) kiminle gidereceğimi bilmiyorum.
Herkese işaret gönderiyorum.
Eskiden beni ben yapan herkese hemde.
Yardım etsinler diye.
Ama insanlara neyi düzelteceklerini bile söyleyemiyorum, çünkü ortada bişey yok. Bir şey yok. Birden fazlalar kesinlikle.
Aldatılmaktan korkuyorum.
Yalnız kalmaktan korkuyorum.
Çok fazla tütün içtiğim için ciğerlerime zarar vereceğimden korkuyorum.
Çok fazla uyuduğum için uyuşuyorum.
Çok fazla dinliyorum diye korkuyorum.
Çok fazla susuyorum diye korkuyorum.
Çok fazla istiyorum diye korkuyorum.
Benim olamayacak şeyleri rüyamda görmekten korkuyorum.
Çok olmaktan korkuyorum.
Ve her şey daha yeni yeni oluşuyor kafamda.
Neyin beni bu hale getirdiğini bulmak için her şeyi deniyorum, tek tek eliyorum.
Tümevarım yöntemi bu tip durumlarda pek hoş değil, yaralayıcı oluyor.
Ama başka çarem yok.
Sırasıyla, her şeye ve herkese sıra gelecek.
Ve bunları denerken neler yaptığımı da kimseye açıklamak zorunda değilim. Kimseye hesap vermek zorunda değilim.
Bu ayrı bir korku sebebi zaten benim için, ama yaşadıklarım kadar korkunç değil.
Yaşadıklarımı da bu hale getiren ben iken, hala neyin tedbirini alıyorum bilmiyorum.
Tüm korkularım, ben aslında.
Tüm kaybettiklerim, benim onlara verdiğim şeylerden oluşuyor.
Ben, onları var ediyorum hayatımda ve sonrasında yok edemiyorum.
Üzülüyorum çünkü yaptığım şeyi yıkmaya, silmeye.
O yüzdendir ki, ara sıra durgunluk çöküyor üzerime.
Hatırladığımda ya da hissettiğimde.
İnsan kendi kolunu yaralar mı?
İnsan kendi kanını görünce keyif alır mı?
Ben almam.
O yüzden ölmüyor kimse bende.
Kimse ölmüyor.
Uzun bir seyahate çıkıyorlar bensiz.
Bir çoğunu da geri gelmiyor. Çünkü çağırmıyorum.
Çünkü gittiklerinde harcadığım zamana da yazık be arkadaşım.
Her an, her dakika birileri için bir şeyler biriktiriyorum ben.
Varken hayatımda, mutlu oluyoruz.
Ama gittiyse eğer, eksiltiyorum onları,anıları. Ve bütün bunları da büyük bir gayretle yapıyorum.Geri koymak için değil, onları yavaş yavaş silmek için.
Gün gelip geri dönerlerse bana, aynı olamayacaklarını bilmeleri için.
Çünkü normali budur.
Zaman benim için oyuncak değildir.
Kıramazsın zamanı bende.
Yaşandıysa, anısı bir ömür bende kalır anın.
Geri dönüşü yok ki zamanın.
Nasıl unuturum?
Nasıl yokmuş gibi yaparım?
Nasıl olmamış gibi davranırım?
Tek yapabileceğim olmuş gibi davranıp, anlamını yok etmeye çalışmak.
Ki bu tip duruma geldiğimde fark ediyorum ki, zaten yaşananların bir anlamı yokmuş.
Nankörlük değil bu asla.
Eğer yaşadıklarımızın ( her hangi bir insanla, her hangi bir yerde ) bi anlamı olsaydı, onu yok etmezdi karşımdaki.
Sonradan anlamını yitiriyorsa eğer bir şey, olması gerektiği kadar sağlam değildir hissini uyandırır bende.
Bu benim için böyle.
Değişmesine gerek yok.
Yargılanmasına da.
Bende var isen eğer, varsındır dost.
Hissedersin.
Ama gidersen de, lütfen canımı yakmadan git.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder