MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

14 Eylül 2012 Cuma

Mektup

Toz ve şehrin gürültüsü her yanını sarmıştı adamın. Yapamayacağını düşündüğü her şeyi bir bir yapmanın verdiği şaşkınlık belki mutluluk vericiydi adam için, ama kesinlikle bu gürültü olası tüm güzellikleri yok edebilirdi ( Yemyeşil çimenlerin üstünde harcadığı vakitleri hatırladı bi anda ).
Kulağında en sevdiği müzikler, karşısında ise hiç sevmediği kalabalık. Yara yara ilerliyordu evine doğru sanki aynıymış gibi olan insanları. Herkesin suratında aynı ifade, yokluk.. Sanki orada değillermiş gibi. Duygularını evlerinde bırakıp sokağa çıkan insanlarla doluydu otobüsler, taksiler, kafeler. Gülümseyen insan görmeyeli epey olmuştu. Yada birbirinin gözüne bakarak konuşan insanları işitmeyeli.

I think it's time that I got off the kitchen floor
But is there really any point at all?
Waking up this morning felt the same
Better sleep while life is so mundane

Bi süre düşününce aslında, kendisinin de öyle büyük kahkahalar atmadığını hatırladı ( kendi başına gitar çaldığı zamanlar dışında tabi ). Acaba bu toz bulutu insanları ruhsuz mu yapıyordu? Hep çekindiği ve öyle oldukları için üzüldüğü insanlardan mı oldu acaba? Karşısında en sevdiği insanlar olduğu zaman nasıl hissettiğini hatırlamaya çalıştı bir iki saniye kadar. Hatırlamamak. Evet, tek aklına gelen buydu. O kadar çok güzel şey vardı ki, aralarından hangisi hangi zamanda geçiyordu hatırlayamıyordu. Mutlu olduğu zamanlar bu muydu yani? Karmaşık zamanların mutluluğu mu? Halbuki bi iki tanesini hiç unutmam diye kaydetmişti hafızasına. Bi kafede kahvaltı edişlerini mesela. Yada hep olduğu yerden çok uzakta gezdikleri o sahilde hissettikleri rüzgar gibi. Ne kadar garipmiş insanların yokluğu, aslında her zaman var olduğunu bildiğin yerlerde. Gün gelecek ve sanki hiç yok olmayacaklar gibiydi çünkü.

I'm the one you always seem to read about
The fire inside my eyes has long gone out
There's nothing left for me to say or do
'cause all that matters disappeared when I lost you...

Boğazına toz kaçtı o an ve onca insanın suratına öksürdü çok şiddetli bi şekilde. Daha boğazının acısı geçmeden yanındaki adam " Öküz müsün be birader! Dikkat etsene! " diye bağırdı. Dönüp suratına baktı adamın ve orada hiç bişey göremedi . Yanındakine baktı, onda da bişey yoktu. Etrafına baktı sonra, aslında hepsi aynıydı. Hepsi yitirmişti yıldızlar kadar ayrı olan özelliklerini. Sönmüş yıldızların toz bulutuydu herkes, insanların boğazına kaçan. Önüne baktı ve müziğini dinleyerek yoluna devam etti. Hatırlayamadığı zamanları düşünemeyerek ama hissederek yürüdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder