MÜHİM MESELE

Nefes al, nefes ver. Nefes al, nefes ver… Nefes al… ve biraz tut şimdi.

Okudukça ben olacağın bir yer burası. Okudukça beni anlayacağın yer, burası. Belki nefret edeceksin benden beni tanıdığına pişman olarak, belki de beni özleyeceksin yine pişmanlıkla.Ne okuman için bir sebep var, ne de okudukça varacağın bir sonuç.

Sadece ben. Eğer istersen.

Şimdi bırakabilirsin.

7 Nisan 2012 Cumartesi

Rengarenk Bileklik

Kurak zamanların içinde beklerken,
Tüm dostların aslında seninken,
Hiç korktun mu yalnız kalmaktan?
Neler seninleydi, gördün mü ummaktan?


Hiç başkası olmayı diledin mi,
Kendini görmek için dışarıdan.
Sahip olduklarını yaşarken,
Rüyalarında uyurken.


Uçsuz bir yol ile başlar hayat
Mutluluğun önünde, hayatın dibinde.
Hayallerini umut ile büyütürken, görünce yalnızlığı içinde;
Hayat yavaşlar, küçülür sevgin.
Güneş düşer ve artık üşürken sen sonsuzluğunda,
Gölgeler dans eder yıldızların aydınlığında.


Bazı hayatlar küçük kalır, hayalleri kadar.
Bazı hayatlar büyük olur, sabırları kadar.


---


Artık fark ediyorum ki, çok hoşuma giden cümleler kuramıyorum. Sanırım artık yazamamayı öğrendim. Bi de buraya yazmak yerine bazı şeyleri, yaşamayı tercih ediyorum artık. Tabi hiç bi zaman, hiç bir şeyin sonu değildir anlık kararlar. O yüzden son'u ifade eden her hangi bi cümle yazmayacağı buraya, durumumla ilgili.
Ha bu arada yukarıda yazdığım o şiir gibi olan şeyi hiç sevmedim. Resmen sevgiliye laf sokmak için yazılan küçük sözler gibi oldu. Ama olsun, ben yazdığım için orada duracaklar. Hatta çok gaza gelirsem bestelerim bile :)

1 yorum:

  1. Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
    Işığı gördüm, korktum.
    Ağladım.
    Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
    Karanlığı gördüm, korktum.
    Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
    Ağladım.
    Yaşamayı öğrendim.
    Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
    aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
    öğrendim.

    Zamanı öğr...endim.
    Yarıştım onunla...
    Zamanla yarışılmayacağını,
    zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
    İnsanı öğrendim.
    Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
    Sonra da her insanin içinde
    iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
    Sevmeyi öğrendim.
    Sonra güvenmeyi...
    Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
    sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
    öğrendim.
    İnsan tenini öğrendim.
    Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
    Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
    Evreni öğrendim.
    Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
    Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
    Gerektiğini öğrendim.
    Ekmeği öğrendim.
    Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
    Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
    önemli olduğunu öğrendim
    Okumayı öğrendim.
    Kendime yazıyı öğrettim sonra...
    Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
    Gitmeyi öğrendim.
    Sonra dayanamayıp dönmeyi...
    Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
    Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
    Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
    Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
    Düşünmeyi öğrendim.
    Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
    Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
    olduğunu öğrendim.


    Namusun önemini öğrendim evde...
    Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
    gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
    sürmemek olduğunu öğrendim.
    Gerçeği öğrendim bir gün....
    Ve gerçeğin acı olduğunu...
    Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
    "lezzet" kattığını öğrendim.
    Her canlının ölümü tadacağını,
    ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

    Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
    Olur ya ...
    Kalp durur ...
    Akıl unutur ...
    Ben dostlarımı ruhumla severim.
    O ne durur, ne de unutur ....

    YanıtlaSil