Önce parlak bir ışık göründü…
Arkasından da bir sürü hafif sallantı.
Sanırım Ekim ayındayız.
Ama emin olamıyorum.
Yıllardır takvim tutmuyorum.
Her geçen gün bir öncekinden daha da solgun.
Hava soğuk.
Dünya yavaş yavaş ölürken ben daha da çok
üşüyorum.
Hayatta kalan hayvan yok.
Bitkiler ise çoktan tükendiler.
Yakında, dünyadaki tüm ağaçlar yere
serilecek.
Yollar, alışveriş arabası sürükleyen
mülteciler, silah taşıyan eşkıyalar yakıt ve yiyecek arayan insanlarla dolu.
Bir yıl içinde tepelerden alevler ve
karmaşık şarkılar yükseldi.
Yamyamlık baş gösterdi. Yamyamlık büyük
korku salar.
Genelde sıkıntım yiyecek bulmak. Daima
yiyecek bulmak.
Yiyecek ve soğuk. Bir de ayaklarımız.
Bazen oğluma cesaret ve adalet hikâyeleri
anlatıyorum.
Gerçi, hatırlaması oldukça güç.
Tüm bildiğim, oğlumun hayata tutunma
nedenim olduğu.
Şayet o, Tanrı'nın kelâmı değilse, Tanrı
hiç konuşmuyor demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder