" Gözüne bu kadar uzun gelmemişti evine giden yol. Elinde çantalarla yürümesi zor da olsa, elinden geldiğince ( ve belinden ) adımlarını büyük atıyordu. Kapıya geldiğinde kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Şans bu ki,kapı açıktı, zile dokunmadan girdi binadan içeri. Hala aynıydı her şey, merdivenin altı ıvır zıvız ile doluydu, soğuk ve nem kokuyordu merdivenler. Evvelden tenine değmesin diye içeri girmeyi bile işkence sayan adam, şimdi ciğerlerine çekiyordu kokuyu. Hızla çıktı katları, çantaları merdiven kenarlarına vura vura, yüzünde aptal bi gülümseme ile. İçerden televizyonun sesi geliyordu kulağına, evdekilerin sesini de bastırarak. Elini tokmağa götürdü, üç kere çaldı kapıyı. "
Ve ona bu kadar hatıra yetti, gözlerini ovuşturdu. Kafasını kaldırıp etrafına bakındı, el yordamı ile limonata şişesindeki suyunu ararken. Ilık ve dinlenmiş suyun tadı daha boğazından geçmemişken arkadaşı çıktı odasından. "Günaydın adam" dedi. Yanıma gelip sarılırken boynuma " Iyimisin adam?" diye sordum, eh işte anlamında elini sağa sola salladıktan sonra su içmeye mutfağa gitti.
---
Her anından memnunum hayatımın da, bi tek çok fazla özledim sizi yahu. Bi tek bu zorluyor beni.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder